Küçük Ağa, bu
hafta salı akşamı ikinci sezonuna başladı. Maça rağmen izlenme listesinde de güzel
bir sonuç aldı. Maçı kenara alırsak listede lider. Detaylı izlenme raporlarına
bakınca salı akşamı rating %10.12’lere, share ise % 27.91’e kadar çıkmış.
Türkçesi maç ile kafa kafaya gitmiş neredeyse.. Küçük Ağa bu sezon da
karşısına giren işlerin canını sıkmaya devam edecek, belli oldu. Dizinin
meftunu değilim, hikayenin müşterisi de.. Ancak içinde Emir Berke Zincidi gibi
son zamanların –bence- en ışıltılı küçük yıldızı, Zeki Alasya gibi başımıza tac
edilesi bir oyuncu ve elbette yönetmeni Erol Özlevi var. Bu sebeple düzenli
olmasa da rastladığımda mutlaka izliyorum. Proje iki yönetmele ilerliyor. Erol Özlevi
önce reklamdan sonra da Romantik Komedi
2 filminden beri radarıma girmiş, başarılı bulduğum bir yönetmendir. Henüz
yerli dizi seyircisine hikayeyi temiz ve doğru satma kaygusundan başını
kaldırıp sivri zekalı rejisini gösteremedi ama olaya çabuk intibak etmesi ve
rejiye takla attırmadan “sade”ce hikayeyi resmetmesi de önemli bir yetenek
gösterisidir. Tüm ekibinin eline sağlık.
Küçük Ağa geçen
sezon hikayesi mutlu mesut ilerlerken hatta DEV yapınlara alenen kafa tutarken
aniden büyük bir viraj almış ve konuyu lösemi’ye bağlamıştı. İzleyicisinin bir
kısmı da dizinin hikayesine trajik açılımlar eklenmesine isyan etmişti. Sosyal
Medya’da “Diziyi çocuklarımızla
izliyoruz, bu ne böyle?” diyen tonla anne-baba oldu. Aslında bu dizi yayınlandığı ilk günden beri
iştigal alanı sebebiyle Cumartesi Anne-Babaları’nı zora sokmakta. Birçok
arkadaşım –ki tamamı Cumartesi Babası- durumdan şikayetçi. Çünkü çocukları Küçük Ağa izlerken boşanma aşamasında
sormadıkları soruları dile getirmeye başlamışlar. Neredeyse tamamı da
çocuklarına bu diziyi izletmemek için yayın günü ve saatinde çeşit biçim bahane
bulmak için takla atıyorlar.
Kişisel olarak bu tür şikayetleri de ciddiye almıyorum. Bana
kalırsa sözde “olumsuz” durum efekti bir hikaye ya da etik defo değil, boşanmış
ailelere verilen dev bir hizmettir. Hiç değilse salı akşamı, iki saat çocuğunu
ekrandan uzak tutmaya çalışan ebeveyn türü yaratılmasına hizmet eden Küçük
Ağa’yı içtenlikle tebrik ediyorum. Zaten o çocuk 10 dedin mi, en haşarısı bilemedin
11 dedin mi uyuyacak, atma televizyon önüne eğer kötü etkileniyorsa? Sen, ana
baba olarak önden izleyip, filtrelemediğin bir içeriği çocuğunun önüne
koyuyorsan onun da bıngıldağı titreyip, kafası karışıyorsa, yerli yersiz
bilgiler edinip sorular soruyorsa bunun suçu dramada mı? Yok daha neler!
Televizyon çocuk bakıcısı değildir. Bu kısmı hızla geçelim. Sevgili anneler,
değerli babalar ve çok kıymetli profesyonel bakıcılar, etiketiniz her ne ise:
her durumda bir süreliğine kaderi, gelişimi ve etkileşimi sizin elinize teslim
edilmiş o çocuğa vakit ayırın, başka uğraşlar edinmesini sağlayın. Onunla
kaliteli vakit geçiremiyor oluşunuzun sebebini de dramalara yüklemeyin.
Küçük Ağa bünyesinde asıl merak ettiğim daha farklı bir
konu. Şöyle ki; zaten listede her türlü tavan yapmış bir hikayenin aniden olayı
“Acıların Çocuğu”na bağlaması çok dikkat çekici değil mi? Tam da gazetelere
yansıyan “Sette bir takım haşarı eğilimler oluyor.” mealindeki haberlerinin
peşi sıra… Acaba ani gelişen bu hastalık meselesi “Bir Erler Film Klasiği”
olabilir mi? Sektörün “Yaşayan En Eski ve En Başarılı Mensubu Listesi’nde ilk
3’e kafadan giren Türker İnanoğlu’nun (Hızla yayından kalkan projeleri de oldu
ama kıstas maliyet- kar bazlı olursa Erler Film daima başarılıdır.) Yeşilçam
geleneklerine bağlı olduğu, kendi kurallarıyla ekrana iş koyduğu, saatini
gününü dahi seçtiği, oyuncularına kimseciklerin rol teklif edemediği özetle nev-i
şahsına münhasır bir kişilik olduğu malumumuzdur. Evvelce de çok tutan
işlerinde aniden huysuzlanan kimi başrol oyuncularına papuç bırakmadığı,
alternatif finaller yazdırıp hatta o finalleri çektirdiği de sektör
kulislerinde fısırdanır.
Türker İnanoğlu ve onun artık sarsılmaz parçası olan Erler
Film, çocukluk hatıralarımın Beyazperde’den zihnime sızan en mutena kısmının da
paydaşıdır neticede… Türker İnanoğlu, Küçük Ağa’nın hikayesine aldırdığı bu çok
incelikli bir viraj kimin kulağına küpe oldu çok merak ediyorum.
Böyle işte..