Sherlock: Victoria Dönemi'nden bir esinti

Sherlock: Victoria Dönemi'nden bir esinti
Çok seviyoruz, çok özlüyoruz, net!
Sabırla ilgili söylenen tüm özlü sözleri, atasözlerini Sherlock izleyicisine armağan ediyorum. Sabırla ilgili yazılmış her bir kitap satırını, her bir şiir dizesini de… En sabırlı izleyici kitlesi biziz, biz!

Sherlock, ağzımıza bir parmak bal çaldıktan sonra gitmeyi de, uzuuuun bir süre sonra yeniden gelmeyi de hep bildi. Yine geldi, gitti. “Hoş geldin, gel otur bir kahve yapalım.” dememize kalmadan kapıya yönelip vedasını etti. Fakat o aradaki 90 dakikada gönlümüzü hoş etmeyi ihmal etmedi. Geçmişten bugüne, bugünden geçmişe gide gele kafamızı allak bullak etmeyi de. Selam sana da ey “Zihin Sarayı”!  

“Geliyor gönlümün efendisi!” modunda hazırlandığım, uğruna saatler kurduğum 1 Ocak akşamında Sherlock bizi nerelere götürdü, gelin biraz konuşalım.

Öncelikle her ne kadar “özel” bölüm olsa da asla geçtiğimiz 3 sezondan bağımsız bir bölüm değildi. Önceki bölümleri tamamen izlememiş olsanız da en azından birçoğunu izleyerek konuya hakim olmalısınız. Ama bence daha iyi yorumlayabilmek adına sıralı gitmekte fayda var. 

Dr.Watson da nerede kaldı, bi' çözemedik olayı. 

Sherlock Noel Özel bölümünde modern zamanlardan hikayenin doğduğu Victoria Dönemi’ne, 1895’e uzanıyoruz. “The Abominable Bride” adı verilen bölümde ölü bir gelin var ve kahramanlarımız bu ölü gelinin gizemini çözmekle meşgul. Thomas Ricoletti şaşkın, Bayan Ricoletti gizemli. Ee hadi o zaman Sherlock Holmes’un zihin sarayına doğru yola çıkalım, ne duruyoruz?

Bildiğimiz gibi Sherlock olmak, zihin sarayının koridorlarında gezinerek cinayet çözmeyi, bu cinayetleri çözerken de Dr.Watson’la tatlı tatlı atışmayı gerektirir. Benim de çok sevdiğim, bu tatlı atışmalara ayrıntılı olarak uzanmayacağım, zira bir girdik mi hiç çıkamayız. Hoş, ben bu çıkamama halini de seviyorum ama neyse. Ne diyorduk? Zihin sarayı! Sherlock’un Bayan Ricoletti olayını çözmek amacıyla başlattığı yolculuk elbette Moriarty ile de yollarını kesiştirdi. Ben Bayan Ricoletti olayını, “Sherlock zekasını gösterelim işte” şeklinde bir cinayet çözme meselesinden çok Moriarty’nin ölümüyle bağlantılı olarak okudum. Moriarty öldü. Ama ya asıl mesele öyle değilse? Sürekli vurgulanan “ikiz olma” durumunu da 4.sezona doğru yola çıkarken cebimizde taşımakta fayda var. Nihayetinde cinayet öyle karmaşık, değişik bir kurgu sunmuyordu bize; bize sunduğu tamamen alt metinden Sherlock dünyasını okumaktı. Tabii ki seyredilen her ne ise, her kişide farklı yorumlara yol açabilir. Ben sahneleri yüzeysel okumaktansa derinine inmeyi tercih edenlerdenim. Öyle olunca da meseleye cinayetten öte “Sherlock Holmes olmak” bağlamında yaklaşıyorum. 
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER