RaniniTV Ekspres: 15 Soruda Özgün Aydın

RaniniTV Ekspres: 15 Soruda Özgün Aydın
RaniniTV Ekspres “Ergenlik yıllarına döndük; sevdiğin bir ünlünün fotoğrafını tişörte bastıracaksın. Bu kim olurdu?” soruma bugüne kadar aldığım en orijinal cevabı veren ismi sunar: Özgün Aydın! Burhan Çaçan yanıtıyla kafada deli sorular bırakan Özgün, tabii ki devamında “şaka şaka” diyerek Burhan Çaçan konseri anısını anlatmaya başladı. İşte, o esnada başlayan kahkaha ve tebessüm bir baktık ki bizi koyu bir sohbete sürüklemiş. Normalde bu sorulara elektronik ortamda cevap alsam da Özgün Aydın’ın muhabbetine karşı koymak imkansız olduğu için röportajı da yüz yüze yapmış oldum. Tabii sadece bu 15 soruya değil, aslında pek çok soruya cevap aldım. Ankara yıllarından yeni tiyatro sezonuna, DasDas’dan rol aldığı eski dizilere kadar pek çok konuya uzandık. Aşırı dozda doğallık ve samimiyet içeren RaniniTV Ekspres sorularının yanıtları da kısa günün kârı oldu.

Şuraya bir dipnot raptiyelemeden de geçmeyeyim; DasDas Tiyatro’da Joseph K.’yı es geçmeyiniz. Zira Özgün Aydın’ı tiyatro sahnesinde, hem de Kafka’nın ölümsüz Dava adlı eserinin çizgi dışı uyarlamasında izlemenizde şiddetle fayda var. Çünkü bazı insanlar gerçekten tiyatro sahnesi için yaratılmış. Tabii hazır sinemalardayken Damat Takımı’na da bakmadan çıkmayın. Zira bir grup adamın arkadaşlarının düğününe giden yolda tabiri caizse cozuttukları serüveni izlemek hayata 2 saatliğine de olsa atılacak en tatlı sert tokat olsa gerek. Bu alana güzel güzel reklam da aldığıma göre şimdi asıl konuya geçebiliriz. İyi okumalar efendim!



1- Canlandırdığın karakteri özetleyecek beş anahtar kelime.
Rol aldığım sinema filmi Damat Takımı’ndaki Onat, birleştirici, toparlayıcı, dost, mahcup ve eğlenceli.

2- Karakterinin tek bir özelliğine sahip olacaksın; hangisini seçerdin?
Onat, birleştirici ve eğlenceli bir karakter. Aslında ben de bu özelliklere sahibim.

3- Oynadığın diziyi / filmi bir yemek, rolünü de bu yemeğin malzemelerinden biri olarak düşünecek olursan ortaya nasıl bir lezzet çıkardı?
Damat Takımı’nı bir salataya benzetebilirim; renkli ve lezzetli (gülüyor.) Onat olmasa salatanın rengi yani domates eksik olurdu.

4- İlk audition’ını hatırlıyor musun?
İlk audition’ım bir reklam filmi içindi ve hayali olarak enstrüman çalmamı istemişlerdi. Haliyle çok kötü geçmişti (gülüyor.) Bir keresinde de bir aşk sahnesi için audition’a gitmiştim. Oyun veren arkadaş erkekti ve işin daha da kötüsü Kıbrıs aksanıyla konuşuyordu. Gülerek oynadığım için yönetmen, “Yalnız burada gülmeden oynamamız gerekiyor” deyince, “Pardon yanlış yorumlamışım” diye yalan söylemiştim. Tabii ki iş olmadı (gülüyor.) Rahat şekilde audition verebilen oyuncuları takdir ediyorum. Kolaylıkla audition verebilmek, o konsantrasyonu kısa sürede sağlayabilmek önemli bir şey ama auditionların nihai karar açısından çok belirleyici olduğunu düşünmüyorum açıkçası.  
 
5- Tüm işlerini düşünecek olursan bugüne kadar sette yaptığın en komik hata nedir?
Güldür Güldür’de meslek liseliler skecinde Hamlet tiradı oynamam gerekiyordu. Elime bir kısmını kopya yazdım. Sonra okuyamadım (gülüyor.) Sahnede bayağı eğlenmiştik.
 
6- Şu an veya son olarak oynadığın dizide ya da filmde senin veya başka bir karakterin söylediği, en sevdiğin replik nedir?
“Memnuniyetsiz miydiniz? Yoksa tamamen mi memnuniyetsizdiniz?” – DasDas’ın Joseph K. adlı oyunundan Didem Balçın’ın repliği.
 
7- Bir bölümlüğüne / sahneliğine senin karakterini ekipten başkası canlandıracak ya da dublörün olacak diye düşünelim. Kim canlandırsın? Aynı şeyi sen yapacak olsan, hangi karakteri canlandırırdın? (Yaş, cinsiyet vb. düşünmeden; salt karakteri yorumlayış biçimini görmek isteyeceğin kim olur?)
Damat Takımı’nda Özgürcan Çevik’in canlandırdığı Can karakterini oynamak isterdim; renkli bir rol. Özgürcan çok yakın arkadaşım. Onunla rolleri değiştirip benim rolümü de Özgürcan’ın oynamasını isterdim (gülüyor.)

8- Ergenlik yıllarına döndük; sevdiğin bir ünlünün fotoğrafını tişörte bastıracaksın. Bu kim olurdu?
Burhan Çaçan (gülüyor.) Şaka şaka! Michael Jordan olurdu.

9- Karşında zaman makinesi var. Hangi dönemde, hangi şehre ışınlanmak isterdin?
1960’lı yıllarda yine İstanbul’da olmak isterdim.

10- Bugüne kadarki en büyük çılgınlığın nedir?
Bence bu soruya cevap vermek en büyük çılgınlık (gülüyor.)


11- Hangi dizileri takip ediyorsun ve onları izlerken yanında yemesem olmaz dediğin abur cuburlar neler?
Zamansızlıktan dolayı dizileri çok fazla takip edemiyorum aslında ama Çukur’un ilk bölümünü izledim ve beğendim. Peaky Blinders da son dönemde severek izlediğim dizilerden. Abur cuburla aram çok iyi değil, bazen seyrederken hamburger yiyorum.

12- Güne bir kitabın dünyasında başlayacaksın; öğlen bir dizinin, akşamı da bir filmin dünyasında geçireceksin. Hangilerini seçerdin?
Güne Yusuf Atılgan’ın Aylak Adam’ıyla başlayıp Sherlock Holmes ile devam etmek, akşamı da Neşeli Günler’de geçirmek isterdim.

13- Oyunculuğun en çekilir ve çekilmez yanları nedir?
Oyunculuğun en çekilir yanı, insanlara kendi bildiğin bir metotla bir şey anlatıyor olmak. Birilerine bir şey anlatıyorsun ama aynı zamanda da kendini oynayarak anlatıyorsun. Bu güzel bir duygu. Mesleğimi seviyorum, çok eğleniyorum yaparken. Tabii ki beğenilmek, takdir görmek de apayrı bir duygu. Tiyatro da çok başka bir heyecan. Oyunu oynadıktan sonra alkış aldığımız an işimizi iyi mi yoksa kötü mü yaptığımızı seyircinin gözünden okumak paha biçilemez. O güzel an benim için oyunculuğu en çekilir hale getiren, en mutlu eden an.

Oyunculuğun çekilmez yanı demeyeyim de onu zor kılan kısmı, insanla iş yapıyor olmak. Onun dışında mesleki olarak beklemek, işin uzunluğu, çalışma saatlerinin zorluğu gibi şeyleri de söyleyebilirim ama asıl olarak insanlarla beraber çalışmak zor. Oyunculuk için her zaman motivasyonunuzu yüksek tutmak, kibarlığınızı korumak, kimi zaman da kendinizden bir şeyler vermek de gerekiyor. Bu profesyonelliği oturtana kadar meslek sahibi olduğumu hissetmemiştim. Profesyonelliği oturtmak zor; bazen kırılıyorsunuz, bazen üzülüyorsunuz, bazen heyecanınızı yitirdiğiniz anlar oluyor. Oyunculuğun hüner kısmı bir yana ama işin çok büyük bir kısmının, belki yüzde 40’lık bölümünün bu organizasyonu yönetmek olduğunu düşünüyorum. Zaten bu organizasyonu yönetemeyip sadece hüner olarak bu işi yapıyorsa bir insan, o zaman o meslek olmuyor. Meslek olması için o yüzde 40’lık kısmı da başarmak icap ediyor. Bizim meslekte başkalarının fikirlerini dinlemek, beraber çalışmayı bilmek de önemli. Bir sahnede sadece kendi yapacağı işi okuyup ona göre, “Tamam ben şimdi böyle oynayacağım” diyerek gelen oyuncunun her zaman yanıldığını görüyorum. Çünkü öyle bir şey değil o, ortada bir metin var. O metni genel çizgisiyle, ne söylediğini keşfetmeden kendini nereye koyacağını bulamazsın. O yüzden ilk önce coğrafyasını bulup orada nasıl bir konumda olduğunu bulursa oyuncu, partneriyle de oynayabilir. Partnerinin görüşlerine de açık olabilmek şart, yoksa sadece kendi bölümümü okurum, sahnemi çekip giderimle olmuyor o işler.

14- Kapitalist, feminist, sosyalist, elitist… Tüm bunların yanına bir tane de senden “-ist”li kavram gelecek; adı ne olurdu veya neye dair bu terimi üretmek isterdin?
Ne bileyimist (gülüyor.)

15- Bir sonraki oyuncuya sormam için senden bir soru rica etsem…
Bir oyuncu olarak kendini hangi enstrüman olarak tanımlarsın?
 
Bir önceki RaniniTV Ekspres’in konuğu Başar Doğusoy’un sorusu:
Hollywood’dan bir menajer aradı ve dedi ki, “Tüm Hollywood yapımlarında oynayacaksın ama “küçük roller” olacak ve bütün dünya seni izleyecek. Galalarda dünya yıldızlarıyla yan yanasın ama rolün hep küçük kalacak. Öte yandan Türkiye’de başrol olacaksın ama hep ülke sınırları içinde kalacaksın ve Edirne’den öteye gidemeyeceksin. Hangisini tercih ederdin?”
Kesinlikle ilki! 

Röportaj: Cansu Uras
Fotoğraflar:  Alper Özkorkmaz // Tilki Yapım 



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER