Emre
Karayel, şanslı azınlıktan. Zira sivri dilli sosyal medya mecralarında bile
hakkında olumsuz bir yorum görmek imkânsız. Herkes tek bir dil altında
birleşmiş: “Sempatik, karizmatik, yetenekli.” Tiyatro sahnesinde özellikle de Testosteron ve Jeanne D’Arc’ın Öteki Ölümü ile devleştiğine tanık olanlar da var;
mazide kalsa da tozlanmayacak dizilerden Bir
İstanbul Masalı ile tanışıp 1 Kadın 1
Erkek dizisiyle platonik aşkın tanımını dolduranlar da. Hem samimi, sıcak
olup hem de sessiz sakin, kendi işine bakan ve oyuncuların çoğunluğunun birinci
kural olarak gördüğü anda kalan isimlerden bana göre Emre Karayel. Hem hakkında
bilmediğiniz çok şey olduğunu fark ediyorsunuz, hem de “Bilmeyeyim, böyle
kalsın. O sahneden veya ekrandan enerjisini yansıtsın yeterli.” diyorsunuz.
En son Arkadaşlar İyidir dizisinde rol alan
Karayel, şu sıralar abartısız enerji bombardımanına dönüştüğü bir işle
ekranlarda! Fox TV’de ekranlara gelen, Endemol Shine Türkiye’nin yapımcılığını
üstlendiği Sıradaki Gelsin adlı
“yarışma” programının dümeninde arzı endam ediyor. Yarışma kelimesini tırnak
içine aldım, çünkü bu programı salt bu sıfatla betimlemek özellikle de ona
haksızlık olur. Arada parodilerle ve esprileriyle yarışmacıları rahatlatan
Karayel, karşısında hiç tanımadığı bir kişi oturmasına rağmen, izleyicilerle
birlikte bir anda kollektif bir ruh içine giriyor ve onun kazanması için
elinden geleni yapıyor. Program boyunca bir koltukta oturuyor olmasına
aldanmayın. Neredeyse tiyatro sahnesinde sarf ettiği kadar efor harcıyor. Ve
yarışma programlarına, apayrı bir soluk getiriyor. Yakın zamanda Birol Güven’le
hem tiyatro sahnesinde hem de beyazcamda ortaklıkları olacağının sinyallerini
veren Karayel, oyunculuk konusunda kendini çok özletmeyecek gibi duruyor.

Sıradaki
Gelsin, ilginizi tam 12’den vurmuş
olmalı. Zira işiniz zor, yarışmacılarınızın kazanması için sonsuz çaba
gösteriyorsunuz. Hangi yönleriyle sizi kendine çekti bu program?
Her şeyden
önce sadece Türkiye’de değil, dünyada kendini format konusunda kanıtlamış bir
yapım şirketi olan Endemol Shine Türkiye ile çalışmak benim için önemliydi. Yarışma
programının demosunu izlediğimde hareketli, dinamik ve izleyiciyi sıkmayan bir
“quiz show” olduğunu gördüm. Benim dinamiğime de uyduğuna inandığım için bu
eğlenceli bilgi yarışmasını sunmayı kabul ettim.
Yarışma programlarında izleyiciyi memnun etmek
biraz zor gibi gözüküyor. Çok çabuk eleştiri oklarının hedefi olabiliyorsunuz. Yarışma
programı sunarken izleyicinin kalbini fethetmenin püf noktaları neler sizce?
Aslında
yarışma programlarında izleyicileri memnun etmek zor değil. Eğer ekibiniz iyi
çalışıyorsa hatta bu hiç zor değil. Yarışmacılar kendi içlerinden geldiği için
yarışma sonunda Endemol Shine Türkiye’ye ve bana teşekkür ediyorlar. Çünkü siz
de gözlemlemişsinizdir iyi bir organizasyon hâkim perde arkasında. Yapım
şirketimiz, yarışmacıların her türlü konforunu düşündüğü için zorlanmıyoruz. Yarışmacı
mutlu olunca bu, ekran karşısındakine de geçiyor bence. Sunucunun güler yüzlü
olması ve yarışmacının tarafında olduğunu hissettirmesi de önemli. Tıpkı
izleyici gibi, kazananla sevinmeli, kaybedenle üzülmeli sunucu.
Sıradaki
Gelsin’i salt yarışma programı
olarak nitelendirmek de aslında yanlış olur. Talk şov, tiyatro, parodi
unsurları da var.
Evet, beni
bu yarışmaya çeken en büyük dinamikler de yarışmanın içinde talk şovun ve
parodi unsurlarının yer alıyor oluşuydu. İzleyiciyi salt bilgi yarışması
formatıyla boğmuyoruz. Sorularda hem ben hem de yarışmacı çok eğleniyoruz. Sıradaki Gelsin’i çok severek sunuyorum.
Çekimlerden önce nasıl bir hazırlık süreci
oluyor sizin için?
Öncelikle
saç, makyaj ve kostüm gibi genel hazırlık süreci oluyor. Bunlar bittikten sonra
da yarışmanın final bölümündeki soruları hem süratli hem de anlaşılır
okuyabilmek için ağız ve yüz egzersizleri yapıyorum. Oyuncu olduğum için bunlar
zaten gündelik yaşamımda da yapmam gereken hareketler.
Yarışmacılarla ilgili önceden bilgi alıyor
musunuz, yoksa her şey doğaçlama mı ilerliyor?
Çok genel
bilgiler alıyorum çünkü bazen yarışmacılar, yarışma heyecanına
kapılabiliyorlar. Ben de bu bilgilerden, onları rahatlatmak için
yararlanıyorum. Ancak öğrendiklerim, doğaçlamayı engelleyecek kadar büyük
ölçüde değil. Çok basit, sıradan ve kısa bilgiler. Zaten yarışmanın en büyük
keyfi de doğaçlama olmasında.
Endemol Shine Türkiye’nin Genel Müdür’ü Gökhan
Tatarer’in, yapım şirketinin web sitesindeki kısa otobiyografisinde enteresan
bir ifade var: “Hep kısa boylu sunucularla çalıştı.” Bu duruma ters
düşüyorsunuz. Nedir durum?
Çünkü
kendisi çok uzun, çalışabileceği tüm oyuncular da kendisine göre kısa tabii
(gülüyor.) Fakat ben normalin biraz üzerindeyim herhalde. En azından Gökhan
Abi’nin boyuna biraz daha yakınım diyelim.
Sıradaki
Gelsin’de sorduğunuz sorular
sayesinde öğrendiğiniz en ilginç, şaşırtıcı bilgi nedir sizin için?
Birçok şey
öğrendim. Gözümüzden kaçan veya hiç duymadığımız şeyler olabiliyor. Mesela çok
basittir ama şöyle bir soru vardı: “Kuşlar neden V şeklinde uçarlar? Enerji
tasarrufu için mi? Yön bulmak için mi?”. Ben yön bulma amacıyla öyle
uçtuklarını düşünmüştüm. Ancak doğrusu enerji tasarrufu içinmiş. Birbirlerinin kanatlarından
aldıkları rüzgâr sayesinde arkadaki kuşlar daha rahat uçarmış. İlginç bir
bilgiydi. Bunu öğrendim mesela.
En son rol aldığınız dizi Arkadaşlar İyidir, tadı damakta bırakıp veda etti. Güven Kıraç’la
birlikte de Kredi adlı oyunda rol
aldınız. O da kısa sürdü. Yakın zamanda var mı yeni projeler?
Birol
Güven’in yazdığı Ölüm Koçu adlı oyun
üzerinde çalışıyoruz. Bir aksilik olmazsa Sadri Alışık Tiyatrosu ile birlikte
sahneye koyacağız. Yine Birol Güven’in kaleme aldığı dizi projeleri var.
Onların üzerinde de konuşuyoruz. Ben geç tanıştım ama çok sevdim Birol Güven’i.
Onunla iyi işler yapacağımıza inanıyorum.
İki zıt kutup imaja sahipsiniz; bir yandan
karizmatik ve kapalı, diğer yandan sıcak ve “bizim evin oğlu”. Galiba bu
sıfatları bir arada taşıyan nadir isimlerdensiniz. Siz bu durumu nasıl
yorumluyorsunuz?
Karizmatik
ve kapalı kutu, yaptığım mesleğin; sıcak ve “bizim evin oğlu” da hayatın bana
kattığı özellikler bence. Her ikisini de seviyorum. Sıcakkanlıyım, Adanalıyım
ve aileme de düşkünüm. Aile olmayı ve o ailenin bir ferdi olmayı seviyorum.
Karizmatik ve kapalı kutu kısmını da sizlerin yorumuna bırakıyorum. Beni böyle
görüyorsanız da çok teşekkür ederim.
Çevrenizdekilerin gözünde sizi farklı kılan ve
“Ah bu huyun yok mu” dedirten yanlarınız neler?
Röportajlarda
beni en çok böyle sorular zorluyor (gülüyor.) İnanın böyle bir özelliğim var
mı, bilmiyorum. Çevremdekiler bana bu tarz eleştiriler yapmıyor. Fakat bir şeyi
kafama taktığım zaman onu yaparım. Bunu seven de olur, sevmeyen de. Ancak bunu
söyleyebilirim.
Ünlü olmakla özdeşleşmiş ve sizin de nasibinizi
aldığınız hangi genel geçer durum, içinde bulunduğunuz dünyanın handikapı
olarak karşınıza çıkıyor?
Herkes
için geçerli değil ama “Onlar sanatçı, her şeyi yaparlar” şeklindeki rahatlık
yaftasının popüler insanlara yüklenmesi benim hazzettiğim bir şey değil. Bu
durum, karşınızdaki insana da rahatlık veriyor. Onlar da sizinle her türlü
diyalogu kurup her türlü şakayı istediği zaman yapabilme gücünü buluyor
kendilerinde. Ben ünlü olmadan önce de aynı kişiydim. Şimdi ünlüyüm ve yine
aynı kişiyim. Hepimizin değişik halleri, farklı durumları var. Bence herkes
birbirine saygı göstermeli ve birbirini sevmeli.
Ekrandaki işleri takip ediyor musunuz? Hem bir
izleyici hem de bizzat bu işin içinde biri olarak Türkiye’nin son bir yıldaki
televizyon karnesini yorumlamanızı istesem…
Dizilerin
hepsini bölüm bölüm izleyemesem de mesleğim gereği neler yapıldığını elbette
takip ediyorum. Türkiye’nin son bir yılda değil, dört beş yılında ekranlarda
olan özellikle gündüz kuşağı programlarını yetersiz buluyorum. Fakat
dizilerimiz dünyaya açılıyor. O konuda başarılarımız artıyor. Şu süre
meselesini de halledebilsek çok şahane olacak. Bu alanda iyileştirmeler var.
Daha da iyi olacağını ümit ediyorum. Bir de PT1 ve PT2’nin dışına çıkabilirsek,
televizyonlar 24 saat kazanç elde edebilirse her şeyin çok daha güzel olacağını
düşünüyorum.
KISA KISA
Son zamanlarda sizi en çok etkileyen film:
La La Land.
Tüm zamanların en iyi filmi:
Star Wars serisi.
Son zamanlarda sizi en çok etkileyen tiyatro
oyunu:
Yiğit
Sertdemir’in yönettiği ve Pangar’ın sahneye koyduğu Soytarım Lear, beni çok etkiledi.
Son zamanlarda en çok dinlediğiniz müzisyen ve şarkı:
Kalben’den Haydi Söyle’yi çok sık dinliyorum. En
sevdiğim şarkıcı ise Sıla.
Başucu romanınız:
Elif Şafak’ın tüm
romanları başucumda, hepsini çok seviyorum.
En sevdiğiniz yemek:
Etli yaprak sarması.
En son neye delicesine güldünüz?
İnternette
seyrettiğim bir videoya gözümden yaş gelene kadar kahkaha attım.
En son neye ağladınız?
Terör
olayları karşısında çok ağlıyorum tabii. Reina saldırısının ertesi sabahı ki
umutla beklediğimiz yeni yılın ilk günüydü, fotoğrafları gördüm ve hüngür
hüngür ağladım.
Şu an geçmiş veya gelecekte bir döneme
ışınlanacaksınız. Bu hangisi olurdu?
Gidebileceğim
en eski tarihe gitmek isterdim. Şu bilgimle bile ortamın kralı olurdum
(gülüyor.)
“Bir şöyle adam olamadım” sözünü ne için
söylersiniz?
Korkak bir adam değilim
ama her şeyi yapabilecek cesarette bir adam da değilim. Hani
gözü kara adamlar vardır
ya, hiçbir şeyden korkmazlar. İşte, “Böyle bir adam olamadım”
cümlesini herhalde buna
derim.
Hayatınızı özetleyen bir söz:
“Ne fark eder ki kör bir
insan için elmas da bir cam da, sana bakan kör ise sakın kendini
camdan sanma.” (Hz.
Mevlana)
* SIRADAKİ GELSİN, YENİ BÖLÜMÜYLE 17 MART CUMA
AKŞAMI SAAT 23:30’DA FOX TV EKRANLARINA GELECEK!