Birkaç ay
önce Harika Uygur’la röportaj yaptığımda özellikle altını çizdiği bir söz
olmuştu: "Casting direktörleri her zaman oyuncunun yanındadır." Selim Bahar,
bu sözün en güzel örneklerinden. Öyle ki röportaj öncesi sohbetimizde "Bir
oyuncu beni arayıp ‘Selim, ben bir deneme çekimine hazırlanmak istiyorum.’ dese
onunla iki saat bile çalışabilirim." diyen biriyle karşı karşıyayız. Ki bu
sözünün ardından şunu eklemeyi de ihmal etmiyor: "Casting direktörleri aslında
herkesin sahip olduğu en pahalı ücreti ödüyor oyunculara: zamanlarını."
Kariyerine
reklam sektöründe başlayan Bahar, iki yıl önce Unit Talent Management adlı
ajansı kurmuş, Neşe Çakır’la birlikte. Öncesinde Rezzan Çankır ve Harika Uygur
gibi bu alanın önemli isimleriyle birlikte çalışmış. Yaklaşık 3.5 yıldır bu işe
tek başına devam eden Bahar, ‘O Hayat Benim’ ve ‘Yeter’ gibi popüler dizilerin
cast’ına imza atarken, yakın zamanda ‘Ağustos Böcekleri ve Karıncalar’ ile ilk
festival deneyimini yaşamış, ‘Yok Artık 2’ ile de Şampiyonlar Ligi kıvamında
bir kadroyu bir araya getirmiş. ‘’Ben yaptım.’’ sözünün onun lügatında yeri yok.
Zira bir işiyle övünmek yerine tevazuyla onlardan bahsederken sıradaki projeler
için kolları sıvıyor. Onun için oyunculuk bir tutku; sürekli alternatif tiyatro
sahnelerine gidip radarına yeni isimleri alıyor ve senaryo okuyor. Onu bu iki
eylem dışında başka bir şeyle ilgilenirken hayal etmek güç zaten. Bununla
birlikte her akşam bir saatlik Instagram turuna çıkarak oyuncuları yakın takibe
alıp kendini tabiri caizse sürekli besliyor. Esme Madra, İdris Nebi Taşkan,
Tülin Yazkan ve Hayal Köseoğlu, Bahar’ın radarındaki isimlerden sadece birkaçı.
Girizgâhı yapıp Selim Bahar’ı tanıttığıma göre artık sıra onda!
● Cast direktörlüğünü üstlendiğin ‘Yok Artık 2’,
geçtiğimiz hafta gösterime girdi. İlki malum Şampiyonlar Ligi’nden hallice bir
kadroya sahipti. Bunda özellikle neyi gözeterek oyuncuları seçtin?
Dediğine
katılıyorum. ‘Yok Artık’ın kadrosu mükemmeldi ve filmi de bayılarak izlemiştim.
Bana Caner’den (Özyurtlu) teklif geldiğinde ‘’Yok Artık ve Serkan Altuniğne.
Bir insan daha ne isteyebilir ki?’’ diye düşünmüştüm. İlkinde rol alan isimleri
hatırla; Şebnem Bozoklu, Çağlar Çorumlu, Serkan Keskin, Demet Evgar, Erkan
Kolçak Köstendil, Ceren Moray, Algı Eke, Güven Murat Akpınar. Tabii böyle güçlü
isimler olunca Caner’in de isteği birinciyi aratmayacak tatta bir kadro oluşturmaktı.
Galiba öyle de oldu. (Gülüyor.) Zafer Algöz, Şahin Irmak, Onur Buldu, Cem
Gelinoğlu, Berna Koraltürk, Yağmur Tanrısevsin ve yine Şebnem Bozoklu. Normalde
sete gitmem ama bu filmde sürekli çekimlerde olmak istedim. O kadar su gibi
akan bir iş oldu ki umarım izleyiciye de bu yansır.
● Yeni projelerinden bir diğeri de Ağustos
Böcekleri ve Karıncalar. Hatta bu filmle yakın zamanda Adana Film Festivali’ne
katıldın. Biraz kadroyu oluşturma sürecinden bahsedebilir misin?
Erhan
Tuncer’in ilk filmi. Bennu Yıldırımlar, Gün Koper ve Erdem Akakçe rol alıyor.
Birlikte çalışmayı çok istediğim üç isimdi. Ulusal Yarışma’da yarışan 12
filmden biriydi. Oyuncu performansına dayalı bir iş çıktı. Cast’ını başka biri
de yapmış olsaydı izlemek isterdim. Bu film sayesinde ilk defa bir film festivaline
katılmış oldum. Yapım ekibinden Dicle Pektaş aracılığıyla tanıştım Erhan
(Tuncer) ile. Senaryoyu okumak istediğimi söyledim Dicle’ye ve okur okumaz hiç
planda yokken dosyamı hazırlamış bulundum. Senaryo beni çok etkiledi. Herkesin
evinde ya da çevresinde karşılaşabileceği bir miras sohbetini çok güzel işlemişti
Erhan. Cast sürecinde hazırladığım dosya üzerinden konuştuğumuzda ortak hisleri
paylaştığımızı gördük. Hemen kaynaştık. Bu nokta çok önemli; yönetmen ile daha
ilk sohbette aynı görüşü paylaşıyorsanız o süreç su gibi akıyor. Görüştüğümüz
her oyuncudan da olumlu geri dönüşler alınca hızlıca set süreci başladı. 15
günde çekilmesi planlanan film 12 günde tamamlandı. Bu da tamamen setteki uyum
ve özverili çalışma ile alakalı. Film yarışmaya gönderildikten sonra haber
bekleme süreci biraz sıkıntılı oldu benim için. O gün gelmek bilmedi. Erhan’ın
telefonunu aldığımı hatırlıyorum. Çok güzel bir duyguydu. Şimdi 5. Uluslararası
Van Gölü Film Festivali’nde yarışacak.
● Festivalde yarışan 12 film arasında uzun dönem
birlikte çalıştığın Harika Uygur’un cast’ını yaptığı ‘Dar Elbise’ vardı. Filmi
izleme şansı yakaladın mı? İzleyiciyi biraz ikiye ayırdı galiba konusu ve bunu
işleyiş tarzı itibariyle. Cast’ını nasıl buldun?
Dar Elbise
filmini izledim. Çok fazla yorum yapmak istemiyorum. Cast olarak güzel bir iş
çıkmış. Herkes rolünün hakkını vermiş. Özellikle kalabalık olan sahneler, cast
çekimlerine gelen ve modellik yapma hevesindeki genç kızlar çok başarılıydı.
Enerjilerine hayran kaldım. Aile arası çekişmelerin yaşandığı sahnelerdeki
performanslar görülmeye değer.
● ‘Yok Artık 2’ ve ‘Ağustos Böcekleri ve
Karıncalar’ dışında şu an gündeminde hangi projeler var?
Şu an
heyecan duyduğum işlerin başında herhalde Ümit Ünal’ın yeni filmi ‘Sofra
Sırları’ geliyor. Hayranlıkla takip ettiğim bir yönetmen ve onunla çalışma şansı
yakalamam bir mucize. Yapımcımız Sinan Yabgu Ünal bu tanışmaya vesile oldu. Bununla
birlikte BKM’nin yapımını üstlendiğiUygulayıcı
Yapımcılığını Banu Gündoğdu’nun yaptığı, TV8’de yayınlanacak beş televizyon
filmi var; üçü çekildi. İlki Berk Atan ve Hande Soral’ın rol aldığı ‘Tahin
Pekmez’, diğeri ‘Seviyorum Ama Arkadaşça’. Gökhan Keser ve Hande Subaşı
başrollerde. Üçüncüsü de şehir dışında çekilen, Aslı Tandoğan ve Yiğit
Özşener’in rol aldığı ‘Bir Kahramanın Rüyası’. Bunlarla birlikte bir iki iş daha
okuyacağım, onlar da TV8 için çekilecek.
● Peki, biraz başlangıca gidelim. Ne kadar süredir
casting direktörlüğü yapıyorsun? Bu dünyaya nasıl atıldın?
Oyunculuğa
merakım vardı. Çalışıp kazandığım parayla Devlet Tiyatrosu’ndaki oyunlara bilet
alırdım. İzmir Devlet Tiyatrosu sanatçısı Rüçhan Gürel, Dokuz Eylül Oyunculuk
mezunu Erçin Sıcakkan ve ekibiyle farklı zamanlarda dört yıl boyunca çalışarak
sınavlara girdim. Birkaç üniversitenin sınavlarına girdikten sonra en son İstanbul
Üniversitesi’nde şansımı denemeye karar verdim. O dönem Vahide Perçin, Altan
Erkekli ve Altan Gördüm’den eğitim aldım. Fakat sınav günü bir rahatsızlık
yaşadım. İzmir’e dönmeyi düşünürken bir arkadaşım beni reklam sektöründen
biriyle tanıştırdı. Sürekli deneme çekimlerine girip audition alıyordum. Yedi
yıl öncesinden bahsediyorum bu arada. Böylece dört yıllık birikimimi
aktarabileceğim, beni sonsuz mutlu eden bir mecra buldum. Ancak reklamda çok
büyük sirkülasyon olmasına rağmen film ve dizilerde bu sürecin nasıl işlediğini
merak ediyordum hep ve derken yolum bu işin usta isimlerinden Harika Uygur’la
kesişti.

● Harika Uygur’la birlikte ilk deneme çekimi
aldığın iş neydi? O küçük odada neler hissettiğini hatırlıyor musun?
Erdal
Özyağcılar’ın başrolde olduğu ‘2 Yaka Bir İsmail’di. Asistanlık dönemimde
sadece deneme çekimlerinde bulundum, toplantılara dâhil olmuyordum. Zaten işin
temelinin deneme çekimi olduğunu bildiğim için benim açımdan keyifli oluyordu. Fiziksel
yorgunluktan hiç bahsetmek istemiyorum, her işin yorucu tarafları var. İşimiz
insan olduğu için empati kurarak ilerlemeyi keşfettim. O an üzgün, mutsuz veya kızgın
olabiliyor oyuncu. Negatif durumlarda kendime panik butonu hazırladım.
Sohbetimi geliştirmeye çalıştım. Oyuncuya ekstra zaman verip iki üç kez alınan tekrarları
dörde, beşe çıkarıp istediğimi almaya çalıştım. Zaman içerisinde bir işte
profesyonelleşmeye doğru adım attığınızda bazı teferruat olarak gözüken şeyler eğlenceli
unsurlar haline dönüşüyor. Tabii dışarıdaki sırayı da unutmamak gerekiyor.
Herkes kendini öncelikli görmek ister. İşin doğru ve güzel çıkması için herkese
eşit davranmak gerekiyor. En büyük görev de burada cast direktörüne düşüyor.
Ben de elimden geldiğince stresi, dışarıda bekleyen oyuncuya yansıtmadan deneme
çekimlerini gerçekleştiriyordum. ‘2 Yaka Bir İsmail’in ardından Zübeyr
Şaşmaz’ın yönettiği ve Hazar’ın (Ergüçlü) başrolde olduğu ‘Açlığa Doymak’
filminin casting’ini yaptık. Bu süreçte ‘Evlerden Biri’ ve ‘Ben Onu Çok Sevdim’
dizileriyle, ‘Uzun Hikâye’, ‘300 Kelime Almanca’, ‘Çanakkale Yolun Sonu’ ve
‘Aşk Kırmızı’ filmlerinde çalıştım. Ardından da Rezzan Çankır ile birlikte
‘Kurt Seyit ve Şura’da çalışma fırsatım oldu.
● Ne kadardır tek başına çalışıyorsun?
Unit
Talent Management adında bir şirketimiz var; Neşe Çakır’la ortağız. Ben
casting, o da menajerlik yapıyor. İki yıl oldu ama öncesinde 1.5 yıl tek başıma
çalıştım. İlk yaptığım iş ‘O Hayat Benim’di.
● ‘O Hayat Benim’ demişken, Ceren Moray’ı Efsun
olarak seçtiğin için kendi adıma teşekkür ediyorum. Herhalde ondan başkası o
rolü oynayamazmış.
Evet,
kesinlikle! Ukalalık gibi algılanmasın ama tabiri caizse Ceren benim
gözdelerimden biridir. Bu arada Yeşim Ceren Bozoğlu’na da selam olsun; o da
müthişti. İlk başladığında kalabalık bir cast vardı ve herkes rolüne o kadar
oturdu ki sete çıkıldığında rahatladık. Ve şimdi dördüncü sezonunda. Şu anki
dizi piyasasında bence büyük bir başarı.
● Yayında olan diziler arasında ‘Yeter’in de cast
direktörlüğünü üstlenmişsin.
Evet, ‘Yeter’
dizisine başladığım sırada ‘Gamsız Hayat’ ve ‘Yılanların Öcü’nün ikinci sezon cast’ıyla
ilgileniyordum. Üç projeyi aynı anda yapmak hem zor hem keyifli oldu. Koliba
Film Genel Koordinatörü Şebnem İlker ile kolektif bir çalışma yürüttük. Yaz
boyu bir sürü deneme çekimi almıştım. Bu ön çalışmam sağlam olunca oyuncu
görüşmeleri de daha hızlı oldu. Aylin ve Yekta Harmanlı’yı netleştirip çatıyı
kurduktan sonra evi inşa etme işi hızlandı. Çocuk oyuncularla çok keyifli
deneme çekimleri aldık ekstra olarak. Doğancan Sarıkaya ve Eliz Neşe Çağın
seçilen isimler oldu.
● Oyuncu seçiminde kriterlerin neler?
Aslında
biraz bu noktada çuvaldızı kendime batırmak isterim. Karakter analizi
gönderemediğim işler oluyor. Bir gün önceden deneme çekimine çağırabiliyorum
bazen. Sektörde birçok yapılan iş ‘acil’ olarak nitelendiriliyor. Bu aciliyette
en büyük zorluğu oyuncuya yaşatıyoruz ister istemez. Bu durumların dışında deneme
çekimi için verilen saat önemli. Oyuncunun ezberinin tam ve eğer var ise karakter
ile ilgili sorularının da hazır olması gerekiyor. Bu aşamaları geçtikten sonra
iki alternatifli kıyafet görmek isteyebilirim. Önceden bunun üzerine konuşmuş
oluyoruz aslında ama ‘acil’ durumlarda yedek kıyafet ile görüşmeye gelmek her
zaman avantajdır. Aldığım deneme çekimleri bir sınav ya da test olmadığı için
ekstra olarak rahat bir iletişime gereksinim duyuyorum. Bunun dışındaki her şey
teferruat.
● Deneme çekimlerine gelirken oyuncuların düştüğü
hatalar neler?
Bazen moda
çekimi tadında fotoğraflarla geliyor oyuncular. Bu da tabii bizim aradığımız
şeyi vermiyor. Bir karakteri düşünürken karşımdaki oyuncunun göz altında ya da
dudaklarının kenarında kırışıklığı varsa onu görmem gerekir. Deneme çekimine
çağırmam için öncesinde fotoğraf üzerinde göz teması kurmalıyım. Oyuncular
bazen “Biz bu işinin deneme çekimine girmiştik ama X kişi oldu. Karakterin tipolojisine
uymuyor da. O zaman neden ben çağırıldım?” şeklinde serzenişte bulunuyor. İşte,
fotoğrafta bu bahsettiğim eksik yüzünden. Harika Uygur’dan öğrendiğim, kendi
deneyimlerimle de yoğurduğum unsurların başında gelir bu.
● Deneme çekimine çağrılmayı vakit kaybı olarak
gören oyuncular var o zaman.
Evet, eğer
kendini o karakterin tipolojisine daha uygun görüyorsa ve biz onun yerine
farklı biri seçmişsek bunu vakit kaybı olarak görebiliyor. Bu da bizim en büyük
dertlerimizden biri. Son anda anneyi canlandıracak oyuncu değişebiliyor. Bu
durumda onun yanına doğru cast’ı yapabilmemiz gerekiyor. Bizim işimiz o kadar
anlık ki en azından tipoloji olarak senaryodakinden farklı birini de
önerebiliyoruz. Tabii aşırıya kaçmadan. Bence oyuncu vakit kaybı görmek yerine,
“Ben o kişinin aklında yer edinmiş oluyorum.” diye düşünmeli. İki yıl önce
deneme çekimi aldığım ve sonrasında görmediğim bir oyuncuyu geçenlerde aradım.
“Selim, iki yıldır görüşmüyorduk; şaşırttın beni.” dedi hatta. Bitmeyen bir
tempo söz konusu bizim işte, sürekli kafamızda birileri dönüyor. Bir de deneme
çekimine geldiklerinde sadece o sahneyi çekip geçmiyoruz. Önce mutlaka kahve
içip sohbet ederek karakter üzerine konuşuruz. Ardından deneme çekimi alırız. O
yüzden hiçbir zaman vakit kaybı olarak görmesinler lütfen.
● Peki, yapımcı veya yönetmenlerin deneme çekimine
katıldığı oluyor mu?
Son
zamanlarda genelde yönetmen görüşmesi yapıyorum. Deneme çekimi alındıktan sonra
oyuncuyu yönetmen görüşmesi için çağırdığımda biraz tedirgin olabiliyor o kişi.
Bu yüzden direkt yönetmen görüşmesi deyip şaşırtmayı seviyorum. Dizi yaptığımız
zaman eğer karşımda yeni bir isim varsa deneme çekimini asistanımla birlikte
alıyoruz. Bu arada ufak bir not düşeyim; deneme çekimi öncesi veya sonrasında
oyuncuların yaptığı konuşmaların hiçbir değeri yok. Deneme çekimi tek kriter.
● Son yıllarda dizi piyasası güzel kız ile
yakışıklı, kaslı oğlan formülü üzerine kurulu. Mesela yakın zamanda Caner Şahin
bu algıyı kırarak, salt oyunculuğuyla konuşulur oldu. Örnekler çoğaltılabilir
de. Sen bu konuda ne düşünüyorsun?
Öncelikle
güzellik algısından bahsedeyim. Herkesin hayatında maddi manevi sıkıntılı
süreçler yaşanıyor. Öyle olunca izleyici de televizyonda onu kendi dünyasından
koparacak doneler arıyor. Bu güzellik de olabiliyor tabii. Misal ‘Su gibi kız.’
tanımını çok severim. Ve bence Elçin Sangu, Pelin Karahan veya Berna Koraltürk
bu tanıma çok uyuyor. Onları izlerken sanki bir masal diyarına ışınlanıyorum. Yüzlerinde
o saflığı, masumiyeti ve duruluğu gördüğümde deyim yerindeyse içim açılıyor.
Keza Hande Erçel de öyle. Özellikle ‘Güneşin Kızları’nın ardından işin
matematiğini o kadar iyi kavradı ki ‘Aşk Laftan Anlamaz’da onu gördüğümde mutlu
oluyorum.
● Röportajdan önce pek çok kişinin seni menajer
sandığından bahsetmiştin. Casting direktörü ile menajer kavramı biraz iç içe
girmiş durumda galiba.
Bunu
gündeme getirdiğin için çok teşekkürler. Oyuncular, benim onlar üzerinden
primle çalıştığımı sanıyorlar. Prim üzerine çalışan menajerdir. Ben oyuncuyu temsil
etmiyorum en nihayetinde. Casting direktörünün bağımsız olması gerekir. Zaten
oyuncu ile arama maddi bir bağ girerse doğru kararı veremem. Son yıllarda
casting direktörlüğü ile menajerlik aynı ajans bünyesinde oluyor. Galiba bunun
sonucunda insanlar böyle algılıyor. Bizde de aynı ofiste fakat herkes kendi
işini yapıyor sonuçta. Unit Talent’ın oyuncusu diye ‘’Ben mutlaka bu oyuncuya
herhangi bir işimde küçük de olsa rol vereyim.’’ demiyorum. Ancak boş vaktim
vardır ve benden deneme çekimi almamı ister, o zaman gerekirse iki gün birlikte
çalışırız. Bu tarz yardım rica edenlerin başımın üstünde yeri var. Fakat
gerçekten menajer olmadığımı bilmeleri lâzım. Bazen "Hollywood bile casting
direktörünün değerini bilmiyor." diyorum; bu da ukalalık olarak algılanıyor.
Aslında biz de gizlenmeyi seviyoruz. Bu da üçüncü göz olabilmek ve işimi
rahatça yapabilmek için gerekli. O zaman daha verimli olabiliyoruz.
● Hollywood’un bile casting direktörünün değerini
bilmediğini söyledin. Bunu neye bağlıyorsun?
Casting
direktörlüğü projenin ilk aşamasında gerçekleşen bir iş. Bazen oyuncu bir cast
direktörü aracılığıyla işi aldığını bile bilmiyor. Her toplantıya katılmamız imkânsız.
Aynı anda birçok işe ve karaktere bakabiliyoruz. Karşılaşma olasılığımız düşük
oluyor. Bu sebeple en çok işlevi olan ama görünmeyen kısım da bizim işimiz oluyor.
En son 32.İstanbul Film Festivali’nde izleme şansı bulduğum ‘Casting By’ belgeseli
bu dünyanın en güzel ve yalnız örneklerden biri. Marion Dougherty’nin hayatını
ele alıyor. Hollywood’da casting direktörüne de Oscar ödülü verilmesi için tüm
oyuncular imza topluyor fakat hiçbir işe yaramıyor. Sürekli internetten
yaptıkları yayınları takip ediyorum. Casting direktörlerini bir araya getiren
programlar var. Tartıştıkları konular bizden ileri konular değil.
● Casting direktörü olabilmek için mutlaka
oyunculuk eğitimi mi almak gerekli?
Böyle bir
kaide yok bana göre ama mutlaka bir şekilde oyunculukla yolu kesişmeli. Bu,
üniversitede oyunculuk bölümünde okuyarak, sürekli bir şeyler izleyip kendini geliştirerek
veya oyunculuk workshop’larına katılarak olabilir. Son üç yıldır bu tür şeylere
katılamıyorum ama en nihayetinde bir yönetmenle buluşmak veya oyuncudan deneme
çekimi almak bile kendini geliştirmek için bir araç.
● Komedi ile dram cast’ı oluştururken ikisi
arasında ne gibi farklar var?
İzleyicinin
alışmış olduğu yüzler var. Ekranda onları görmek istiyor. Bizim işimizde
burjuvazi olamaz, herkesle paralel olarak hareket etmem gerekir. Hem komedide
hem dramda ilk öncelik izleyicinin kimi görmek isteyebileceğini tahmin etmek. Bunun
dışında mutlaka üç alternatif çıkarırım. Ancak bazen dramda gördüğümüz
oyuncunun bir de komedi yönünü mü görsek diye düşünüyorum. ‘Anlat İstanbul’,
benim için en güzel örnektir. Hasibe Eren’e bakın; nasıl ters köşeydi? ‘Vavien’de
Binnur Kaya ile Engin Günaydın’ı görmek de keza böyle. ‘Albüm’de Şebnem
Bozoklu’yu izlerken karşımda sanki yepyeni bir karakter, yeni bir ses ve
fiziksel görüntü vardı; tek kelimeyle muazzamdı. Uzun lafın kısası ikisi
arasında benim açımdan fark yok.
● Sete gitmediğinden söz etmiştin. Peki, oyuncu
seçimi sonrası nasıl bir süreç işliyor?
Okuma
provasına katılıyorum. İlk bölüm bitiyor ve ben aradan çekiliyorum. Tabii bölüm
cast’ı diye bir şey var. Eğer misal 5 - 10 bölümlüğüne yeni bir karakter
katılacaksa hikâyeye orada yeniden devreye giriyorum. En son ‘Yeter’de böyle
oldu. Hazım Körmükçü katıldı bu sezon. Aynı zamanda Hakan Ummak var. Ona da
bayılıyorum. Mimar Sinan mezunu, ‘Gamsız Hayat’ta birlikte çalışmıştık onunla. Çok
yetenekli biri. Bu arada Koliba Film’in oyuncu seçme anlayışı çok hoşuma
gidiyor; başlıca kriterleri oyuncu bölümü mezunu olması. Bu işin eğitimini
almış oyunculara bir tık önce imkan sağlıyor.
● Fakat eğitimini almayıp atölyelere katılarak
veya kendini geliştirerek çok iyi performans sergileyenler de var. Bu durumda
arada böyle yetenekleri de kaçırıyor o zaman.
Aslında
onlara da şans tanıyorlar, kendisini göstermesine izin veriyorlar. Koliba
Film’in bu prensibi hoşuma gidiyor dediğim gibi ama oyunculuk salt eğitimden
ibaret değil bana göre. İçsel olarak başka bir durum, farklı bir dünya. Deneme
çekimlerinde verdiğim sahneyi bana büyülü şekilde yansıttığın an hangi bölümde
okuduğunu sormuyorum bile.
● O zaman sokakta yetenek avına da çıkıyorsundur.
Olmaz mı?
(Gülüyor.) Bir kafede otururken birini gördüğüm an koşarak yanına gidip kendimi
tanıtıyorum. O an direkt enerjiye bakıyorum. Bu arada ilk deneme çekimlerinden
biri Tuğçe Karabacak’la olmuştu. Şu an ‘Aşk Laftan Anlamaz’da oynuyor. Buraya
kadar geldiği süreci beraber işledik neredeyse. Tuğçe şu an benim sonsuz
güvendiğim biridir. Dışarıda birinin yanına gidip kendimi tanıttığımda önce
çekiniyor, heyecanlanıyor haliyle. Fakat bu heyecanı bilgisizlikten beni
tanımamasıyla alakalı. Böyle olduğunda mutlaka deneme çekimine çağırıyorum.
Kamera önünde "İlk bölümün günahı olmaz." derler. O yüzden bu heyecanları,
korkuları aşılır.
● Peki, bir senaryoyu okurken daha ilk sayfasından
oyuncu bulduğun oluyor mu?
Ne
diyorsun; üçüncü cümlede bunu yaşadığım oldu. Proje galiba biraz ertelenecek; o
nedenle isim veremem ama üçüncü cümleyi okuduğum an direkt Onur Buldu’yu o
karakterde gördüm. Yiğit Özşener ile çalıştığım bir projede de aynı şekilde
oldu. Yapımcımızı daha senaryoyu bitirmeden onu aradığımı biliyorum.
● Oyuncu seçimlerinde yapımcıyla veya yönetmenle
anlaşamadığında fikrini savunur musun, yoksa bir adım geriye gidip yeniden
değerlendirir misin?
Bugüne
kadar şükür ki çok güzel insanlarla çalıştım. İnsanız, hatalarımız olabiliyor.
Arada benimle ilgili de eleştiriler oluyor tabii. En nihayetinde bitmeyen bir
öğrenme serüveni içindeyiz. Eğer oyuncu seçilmişse fakat yönetmen veya yapımcı
o kişide bir eksiklik görüyorsa bunu direkt menajerine çıtlatır, “Siz kahve
içerken bunu çözersiniz.” derim. Zaten bir dahaki sefere oyuncu bambaşka şekilde
gelir. Bu açıdan gizli özne olmak güzel. Hoş şu an bunu diyerek tüm dikkati de
üzerime çekmiş olacağım. Oyuncular menajerlerinin her dediğini benden sanmasın
sonra (Gülüyor.) Oyuncu seçimi aşamasında ise yapımcı veya yönetmenle ters
düştüğüm anlar olmuyor. Sadece Türkiye’de oyuncu sirkülasyonu şu an inanılmaz
boyutta. Oyuncuları dosyaladıktan sonra misal bir tiyatro oyununda oynuyorsa o
an “X kişi şu oyunda oynuyor.” diye not düşüyorum. Fakat bazen yapımcı veya
yönetmen o oyunun bitmiş olduğunu ve oyuncunun müsait olduğunu bana haber
verebiliyor. Bu durumda da tercihim değişebiliyor tabii. İşte, bu tür şeyleri
kaçırmamak için her akşam bir saat Instagram turu atarım. Takip etmediğim
isimlerin fotoğraflarına da bakıp beğenerek “Buradayım.” derim.
● Peki, bu röportaja gelmeden en son kime baktın?
Alperen
Duymaz (Gülüyor.) ‘Bodrum Masalı’nın sadece ilk bölümünü izleyebildim ve çok
beğendim. Zaten dizinin casting direktörü Gözde İkinci’yi de çok severim. Hilmi
Cem İntepe’ye de bakmıştım o diziden, onun da ses tonu ve duruşu çok iyi.
‘Familya’daki Murat Ceylan’ı da takipteyim (Gülüyor.) Popüler isimlerden ilk
aklıma gelen isimler bunlar. İkincikat, Mekan Artı, Tatavla Sahne gibi özel
tiyatroların oyuncularını da sürekli takip ediyorum. Yeni isimlerin peşindeyim
daha çok.
● İlk Alperen dediğin için sorayım; nasıl bir iş
gelse ondan deneme çekimi istersin?
Kariyer
planlaması nasıl veya kendisi ne düşünüyor bilmiyorum ama şu an birçok rolü
oynayabilecek kıvamda. İzleyiciye geçirdiği hissiyat çok iyi; bu nedenle her
şeyi yapabilir gibime geliyor. Fakat ben onu bağımsız, soğuk bir dokusu olan
film için deneme çekimine çağırırdım.
● Son dönemlerdeki dizi ve filmlerden cast’ını en
çok beğendiğin yapımlar hangileri?
Dizide ilk
olarak ‘Bodrum Masalı’nı söyleyebilirim. Bir de cast’ını Yudum Erdem’in yaptığı
‘Babam ve Ailesi’. Biraz önce de adı geçti; Caner Şahin’e bayılıyorum, bence
muazzam bir oyuncu. Yudum iyi ki onu izleyiciye kazandırdı. ‘Hayat Şarkısı’nın
cast’ı da çok başarılı. Cem Karcı’yla hiç tanışamadım, onun rejisini çok
beğeniyorum. ‘Tatlı İntikam’ın da cast’ı gayet güzel. Oradan da Furkan’la
(Andıç) çalışmayı çok istedim. Onun sinema filmi yok galiba, değil mi?
(Gülüyor.) Buradan mesaj vermiş gibi oldum ama yakında bir sinema filmi
olabilir. ‘Babamın Kanatları’ filmi var, Adana Film Festivali’nde de birçok
ödül ile taçlandı. ‘Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz’ı beğeniyorum. Nurgül
Yeşilçay’lı ‘Muhteşem Yüzyıl’ı sabırsızlıkla bekliyorum.Bir de film veya dizi örneği değil de casting direktörü üzerinden
cevap vermem gerekirse Ezgi Baltaş’ı da söyleyebilirim. Genelde bağımsız film
cast’ı yapıyor.
● Senaryo açısından çok beğendiğin ve keşke cast’ı
bana gelseydi dediğin bir film veya dizi var mı?
‘Albüm’
filmi. Fakat bana gelseydi hiçbir ismi değiştirmezdim. Direkt benim kafamı
yansıtmış. Diziler arasında açıkçası bana gelseydi dediğim yok; belki
‘İçerde’yi söyleyebilirim. Etkileyici bir iş oldu. Ancak bunda da her isim cuk oturmuş.
En ufak bir sorun yok.
● Ceren Moray için gözdelerimden biri dedin. Seni
son zamanlarda en çok etkileyen oyuncular kimler?
Bu tür
sorularda pek başarılı değilim. O kadar parlak isim var ki şu an, kesin
birilerini atlayacağım ve röportaj yayınlandıktan sonra kendime kızacağım.
Ancak ilk aklıma gelenleri sorarsan; Esme Madra, Damla Colbay, Akın Akınözü,
Tülin Yazkan, Sercan Badur, İdris Nebi Taşkan, Hayal Köseoğlu, Gökçe Akyıldız,
Gizem Denizci ve İrem Helvacıoğlu’nu söyleyebilirim. Yeni nesil çok güzel enerjik
isimlerle geliyor. Kısa ve uzun metraj film festivallerini takip ediyor, başta
da dediğim gibi sürekli tiyatro oyunu izliyorum. Tebrik, oyunu tartışma
kısımlarına mutlaka kalıyorum. Oyun sonrası oyuncularla sohbet etmek çok
değerli benim için.
● Son olarak bana öyle bir cast kur ki kimsenin
hayal edemeyeceği iki isim partner olsun.
Esra Bezen
Bilgin ve Onur Saylak; bu ikiliyi en yakın zamanda aynı işte görmek isterim.