Selim Bahar: Casting direktörleri olarak gizlenmeyi seviyoruz

Selim Bahar: Casting direktörleri olarak gizlenmeyi seviyoruz
Fotoğraflar: Sinan Arslan
Birkaç ay önce Harika Uygur’la röportaj yaptığımda özellikle altını çizdiği bir söz olmuştu: "Casting direktörleri her zaman oyuncunun yanındadır." Selim Bahar, bu sözün en güzel örneklerinden. Öyle ki röportaj öncesi sohbetimizde "Bir oyuncu beni arayıp ‘Selim, ben bir deneme çekimine hazırlanmak istiyorum.’ dese onunla iki saat bile çalışabilirim." diyen biriyle karşı karşıyayız. Ki bu sözünün ardından şunu eklemeyi de ihmal etmiyor: "Casting direktörleri aslında herkesin sahip olduğu en pahalı ücreti ödüyor oyunculara: zamanlarını." 

Kariyerine reklam sektöründe başlayan Bahar, iki yıl önce Unit Talent Management adlı ajansı kurmuş, Neşe Çakır’la birlikte. Öncesinde Rezzan Çankır ve Harika Uygur gibi bu alanın önemli isimleriyle birlikte çalışmış. Yaklaşık 3.5 yıldır bu işe tek başına devam eden Bahar, ‘O Hayat Benim’ ve ‘Yeter’ gibi popüler dizilerin cast’ına imza atarken, yakın zamanda ‘Ağustos Böcekleri ve Karıncalar’ ile ilk festival deneyimini yaşamış, ‘Yok Artık 2’ ile de Şampiyonlar Ligi kıvamında bir kadroyu bir araya getirmiş. ‘’Ben yaptım.’’ sözünün onun lügatında yeri yok. Zira bir işiyle övünmek yerine tevazuyla onlardan bahsederken sıradaki projeler için kolları sıvıyor. Onun için oyunculuk bir tutku; sürekli alternatif tiyatro sahnelerine gidip radarına yeni isimleri alıyor ve senaryo okuyor. Onu bu iki eylem dışında başka bir şeyle ilgilenirken hayal etmek güç zaten. Bununla birlikte her akşam bir saatlik Instagram turuna çıkarak oyuncuları yakın takibe alıp kendini tabiri caizse sürekli besliyor. Esme Madra, İdris Nebi Taşkan, Tülin Yazkan ve Hayal Köseoğlu, Bahar’ın radarındaki isimlerden sadece birkaçı.

Girizgâhı yapıp Selim Bahar’ı tanıttığıma göre artık sıra onda!  
 
Cast direktörlüğünü üstlendiğin ‘Yok Artık 2’, geçtiğimiz hafta gösterime girdi. İlki malum Şampiyonlar Ligi’nden hallice bir kadroya sahipti. Bunda özellikle neyi gözeterek oyuncuları seçtin?
Dediğine katılıyorum. ‘Yok Artık’ın kadrosu mükemmeldi ve filmi de bayılarak izlemiştim. Bana Caner’den (Özyurtlu) teklif geldiğinde ‘’Yok Artık ve Serkan Altuniğne. Bir insan daha ne isteyebilir ki?’’ diye düşünmüştüm. İlkinde rol alan isimleri hatırla; Şebnem Bozoklu, Çağlar Çorumlu, Serkan Keskin, Demet Evgar, Erkan Kolçak Köstendil, Ceren Moray, Algı Eke, Güven Murat Akpınar. Tabii böyle güçlü isimler olunca Caner’in de isteği birinciyi aratmayacak tatta bir kadro oluşturmaktı. Galiba öyle de oldu. (Gülüyor.) Zafer Algöz, Şahin Irmak, Onur Buldu, Cem Gelinoğlu, Berna Koraltürk, Yağmur Tanrısevsin ve yine Şebnem Bozoklu. Normalde sete gitmem ama bu filmde sürekli çekimlerde olmak istedim. O kadar su gibi akan bir iş oldu ki umarım izleyiciye de bu yansır.
 
Yeni projelerinden bir diğeri de Ağustos Böcekleri ve Karıncalar. Hatta bu filmle yakın zamanda Adana Film Festivali’ne katıldın. Biraz kadroyu oluşturma sürecinden bahsedebilir misin?
Erhan Tuncer’in ilk filmi. Bennu Yıldırımlar, Gün Koper ve Erdem Akakçe rol alıyor. Birlikte çalışmayı çok istediğim üç isimdi. Ulusal Yarışma’da yarışan 12 filmden biriydi. Oyuncu performansına dayalı bir iş çıktı. Cast’ını başka biri de yapmış olsaydı izlemek isterdim. Bu film sayesinde ilk defa bir film festivaline katılmış oldum. Yapım ekibinden Dicle Pektaş aracılığıyla tanıştım Erhan (Tuncer) ile. Senaryoyu okumak istediğimi söyledim Dicle’ye ve okur okumaz hiç planda yokken dosyamı hazırlamış bulundum. Senaryo beni çok etkiledi. Herkesin evinde ya da çevresinde karşılaşabileceği bir miras sohbetini çok güzel işlemişti Erhan. Cast sürecinde hazırladığım dosya üzerinden konuştuğumuzda ortak hisleri paylaştığımızı gördük. Hemen kaynaştık. Bu nokta çok önemli; yönetmen ile daha ilk sohbette aynı görüşü paylaşıyorsanız o süreç su gibi akıyor. Görüştüğümüz her oyuncudan da olumlu geri dönüşler alınca hızlıca set süreci başladı. 15 günde çekilmesi planlanan film 12 günde tamamlandı. Bu da tamamen setteki uyum ve özverili çalışma ile alakalı. Film yarışmaya gönderildikten sonra haber bekleme süreci biraz sıkıntılı oldu benim için. O gün gelmek bilmedi. Erhan’ın telefonunu aldığımı hatırlıyorum. Çok güzel bir duyguydu. Şimdi 5. Uluslararası Van Gölü Film Festivali’nde yarışacak. 
 
Festivalde yarışan 12 film arasında uzun dönem birlikte çalıştığın Harika Uygur’un cast’ını yaptığı ‘Dar Elbise’ vardı. Filmi izleme şansı yakaladın mı? İzleyiciyi biraz ikiye ayırdı galiba konusu ve bunu işleyiş tarzı itibariyle. Cast’ını nasıl buldun?
Dar Elbise filmini izledim. Çok fazla yorum yapmak istemiyorum. Cast olarak güzel bir iş çıkmış. Herkes rolünün hakkını vermiş. Özellikle kalabalık olan sahneler, cast çekimlerine gelen ve modellik yapma hevesindeki genç kızlar çok başarılıydı. Enerjilerine hayran kaldım. Aile arası çekişmelerin yaşandığı sahnelerdeki performanslar görülmeye değer.
 
‘Yok Artık 2’ ve ‘Ağustos Böcekleri ve Karıncalar’ dışında şu an gündeminde hangi projeler var?
Şu an heyecan duyduğum işlerin başında herhalde Ümit Ünal’ın yeni filmi ‘Sofra Sırları’ geliyor. Hayranlıkla takip ettiğim bir yönetmen ve onunla çalışma şansı yakalamam bir mucize. Yapımcımız Sinan Yabgu Ünal bu tanışmaya vesile oldu. Bununla birlikte BKM’nin yapımını üstlendiğiUygulayıcı Yapımcılığını Banu Gündoğdu’nun yaptığı, TV8’de yayınlanacak beş televizyon filmi var; üçü çekildi. İlki Berk Atan ve Hande Soral’ın rol aldığı ‘Tahin Pekmez’, diğeri ‘Seviyorum Ama Arkadaşça’. Gökhan Keser ve Hande Subaşı başrollerde. Üçüncüsü de şehir dışında çekilen, Aslı Tandoğan ve Yiğit Özşener’in rol aldığı ‘Bir Kahramanın Rüyası’. Bunlarla birlikte bir iki iş daha okuyacağım, onlar da TV8 için çekilecek.
 
Peki, biraz başlangıca gidelim. Ne kadar süredir casting direktörlüğü yapıyorsun? Bu dünyaya nasıl atıldın?
Oyunculuğa merakım vardı. Çalışıp kazandığım parayla Devlet Tiyatrosu’ndaki oyunlara bilet alırdım. İzmir Devlet Tiyatrosu sanatçısı Rüçhan Gürel, Dokuz Eylül Oyunculuk mezunu Erçin Sıcakkan ve ekibiyle farklı zamanlarda dört yıl boyunca çalışarak sınavlara girdim. Birkaç üniversitenin sınavlarına girdikten sonra en son İstanbul Üniversitesi’nde şansımı denemeye karar verdim. O dönem Vahide Perçin, Altan Erkekli ve Altan Gördüm’den eğitim aldım. Fakat sınav günü bir rahatsızlık yaşadım. İzmir’e dönmeyi düşünürken bir arkadaşım beni reklam sektöründen biriyle tanıştırdı. Sürekli deneme çekimlerine girip audition alıyordum. Yedi yıl öncesinden bahsediyorum bu arada. Böylece dört yıllık birikimimi aktarabileceğim, beni sonsuz mutlu eden bir mecra buldum. Ancak reklamda çok büyük sirkülasyon olmasına rağmen film ve dizilerde bu sürecin nasıl işlediğini merak ediyordum hep ve derken yolum bu işin usta isimlerinden Harika Uygur’la kesişti.
 

Harika Uygur’la birlikte ilk deneme çekimi aldığın iş neydi? O küçük odada neler hissettiğini hatırlıyor musun?
Erdal Özyağcılar’ın başrolde olduğu ‘2 Yaka Bir İsmail’di. Asistanlık dönemimde sadece deneme çekimlerinde bulundum, toplantılara dâhil olmuyordum. Zaten işin temelinin deneme çekimi olduğunu bildiğim için benim açımdan keyifli oluyordu. Fiziksel yorgunluktan hiç bahsetmek istemiyorum, her işin yorucu tarafları var. İşimiz insan olduğu için empati kurarak ilerlemeyi keşfettim. O an üzgün, mutsuz veya kızgın olabiliyor oyuncu. Negatif durumlarda kendime panik butonu hazırladım. Sohbetimi geliştirmeye çalıştım. Oyuncuya ekstra zaman verip iki üç kez alınan tekrarları dörde, beşe çıkarıp istediğimi almaya çalıştım. Zaman içerisinde bir işte profesyonelleşmeye doğru adım attığınızda bazı teferruat olarak gözüken şeyler eğlenceli unsurlar haline dönüşüyor. Tabii dışarıdaki sırayı da unutmamak gerekiyor. Herkes kendini öncelikli görmek ister. İşin doğru ve güzel çıkması için herkese eşit davranmak gerekiyor. En büyük görev de burada cast direktörüne düşüyor. Ben de elimden geldiğince stresi, dışarıda bekleyen oyuncuya yansıtmadan deneme çekimlerini gerçekleştiriyordum. ‘2 Yaka Bir İsmail’in ardından Zübeyr Şaşmaz’ın yönettiği ve Hazar’ın (Ergüçlü) başrolde olduğu ‘Açlığa Doymak’ filminin casting’ini yaptık. Bu süreçte ‘Evlerden Biri’ ve ‘Ben Onu Çok Sevdim’ dizileriyle, ‘Uzun Hikâye’, ‘300 Kelime Almanca’, ‘Çanakkale Yolun Sonu’ ve ‘Aşk Kırmızı’ filmlerinde çalıştım. Ardından da Rezzan Çankır ile birlikte ‘Kurt Seyit ve Şura’da çalışma fırsatım oldu.
 
Ne kadardır tek başına çalışıyorsun?
Unit Talent Management adında bir şirketimiz var; Neşe Çakır’la ortağız. Ben casting, o da menajerlik yapıyor. İki yıl oldu ama öncesinde 1.5 yıl tek başıma çalıştım. İlk yaptığım iş ‘O Hayat Benim’di.
 
‘O Hayat Benim’ demişken, Ceren Moray’ı Efsun olarak seçtiğin için kendi adıma teşekkür ediyorum. Herhalde ondan başkası o rolü oynayamazmış.
Evet, kesinlikle! Ukalalık gibi algılanmasın ama tabiri caizse Ceren benim gözdelerimden biridir. Bu arada Yeşim Ceren Bozoğlu’na da selam olsun; o da müthişti. İlk başladığında kalabalık bir cast vardı ve herkes rolüne o kadar oturdu ki sete çıkıldığında rahatladık. Ve şimdi dördüncü sezonunda. Şu anki dizi piyasasında bence büyük bir başarı.
 
Yayında olan diziler arasında ‘Yeter’in de cast direktörlüğünü üstlenmişsin.
Evet, ‘Yeter’ dizisine başladığım sırada ‘Gamsız Hayat’ ve ‘Yılanların Öcü’nün ikinci sezon cast’ıyla ilgileniyordum. Üç projeyi aynı anda yapmak hem zor hem keyifli oldu. Koliba Film Genel Koordinatörü Şebnem İlker ile kolektif bir çalışma yürüttük. Yaz boyu bir sürü deneme çekimi almıştım. Bu ön çalışmam sağlam olunca oyuncu görüşmeleri de daha hızlı oldu. Aylin ve Yekta Harmanlı’yı netleştirip çatıyı kurduktan sonra evi inşa etme işi hızlandı. Çocuk oyuncularla çok keyifli deneme çekimleri aldık ekstra olarak. Doğancan Sarıkaya ve Eliz Neşe Çağın seçilen isimler oldu.
 
Oyuncu seçiminde kriterlerin neler?
Aslında biraz bu noktada çuvaldızı kendime batırmak isterim. Karakter analizi gönderemediğim işler oluyor. Bir gün önceden deneme çekimine çağırabiliyorum bazen. Sektörde birçok yapılan iş ‘acil’ olarak nitelendiriliyor. Bu aciliyette en büyük zorluğu oyuncuya yaşatıyoruz ister istemez. Bu durumların dışında deneme çekimi için verilen saat önemli. Oyuncunun ezberinin tam ve eğer var ise karakter ile ilgili sorularının da hazır olması gerekiyor. Bu aşamaları geçtikten sonra iki alternatifli kıyafet görmek isteyebilirim. Önceden bunun üzerine konuşmuş oluyoruz aslında ama ‘acil’ durumlarda yedek kıyafet ile görüşmeye gelmek her zaman avantajdır. Aldığım deneme çekimleri bir sınav ya da test olmadığı için ekstra olarak rahat bir iletişime gereksinim duyuyorum. Bunun dışındaki her şey teferruat.
 
Deneme çekimlerine gelirken oyuncuların düştüğü hatalar neler?
Bazen moda çekimi tadında fotoğraflarla geliyor oyuncular. Bu da tabii bizim aradığımız şeyi vermiyor. Bir karakteri düşünürken karşımdaki oyuncunun göz altında ya da dudaklarının kenarında kırışıklığı varsa onu görmem gerekir. Deneme çekimine çağırmam için öncesinde fotoğraf üzerinde göz teması kurmalıyım. Oyuncular bazen “Biz bu işinin deneme çekimine girmiştik ama X kişi oldu. Karakterin tipolojisine uymuyor da. O zaman neden ben çağırıldım?” şeklinde serzenişte bulunuyor. İşte, fotoğrafta bu bahsettiğim eksik yüzünden. Harika Uygur’dan öğrendiğim, kendi deneyimlerimle de yoğurduğum unsurların başında gelir bu.
 
Deneme çekimine çağrılmayı vakit kaybı olarak gören oyuncular var o zaman.
Evet, eğer kendini o karakterin tipolojisine daha uygun görüyorsa ve biz onun yerine farklı biri seçmişsek bunu vakit kaybı olarak görebiliyor. Bu da bizim en büyük dertlerimizden biri. Son anda anneyi canlandıracak oyuncu değişebiliyor. Bu durumda onun yanına doğru cast’ı yapabilmemiz gerekiyor. Bizim işimiz o kadar anlık ki en azından tipoloji olarak senaryodakinden farklı birini de önerebiliyoruz. Tabii aşırıya kaçmadan. Bence oyuncu vakit kaybı görmek yerine, “Ben o kişinin aklında yer edinmiş oluyorum.” diye düşünmeli. İki yıl önce deneme çekimi aldığım ve sonrasında görmediğim bir oyuncuyu geçenlerde aradım. “Selim, iki yıldır görüşmüyorduk; şaşırttın beni.” dedi hatta. Bitmeyen bir tempo söz konusu bizim işte, sürekli kafamızda birileri dönüyor. Bir de deneme çekimine geldiklerinde sadece o sahneyi çekip geçmiyoruz. Önce mutlaka kahve içip sohbet ederek karakter üzerine konuşuruz. Ardından deneme çekimi alırız. O yüzden hiçbir zaman vakit kaybı olarak görmesinler lütfen.
 
Peki, yapımcı veya yönetmenlerin deneme çekimine katıldığı oluyor mu?
Son zamanlarda genelde yönetmen görüşmesi yapıyorum. Deneme çekimi alındıktan sonra oyuncuyu yönetmen görüşmesi için çağırdığımda biraz tedirgin olabiliyor o kişi. Bu yüzden direkt yönetmen görüşmesi deyip şaşırtmayı seviyorum. Dizi yaptığımız zaman eğer karşımda yeni bir isim varsa deneme çekimini asistanımla birlikte alıyoruz. Bu arada ufak bir not düşeyim; deneme çekimi öncesi veya sonrasında oyuncuların yaptığı konuşmaların hiçbir değeri yok. Deneme çekimi tek kriter.
 

Son yıllarda dizi piyasası güzel kız ile yakışıklı, kaslı oğlan formülü üzerine kurulu. Mesela yakın zamanda Caner Şahin bu algıyı kırarak, salt oyunculuğuyla konuşulur oldu. Örnekler çoğaltılabilir de. Sen bu konuda ne düşünüyorsun?
Öncelikle güzellik algısından bahsedeyim. Herkesin hayatında maddi manevi sıkıntılı süreçler yaşanıyor. Öyle olunca izleyici de televizyonda onu kendi dünyasından koparacak doneler arıyor. Bu güzellik de olabiliyor tabii. Misal ‘Su gibi kız.’ tanımını çok severim. Ve bence Elçin Sangu, Pelin Karahan veya Berna Koraltürk bu tanıma çok uyuyor. Onları izlerken sanki bir masal diyarına ışınlanıyorum. Yüzlerinde o saflığı, masumiyeti ve duruluğu gördüğümde deyim yerindeyse içim açılıyor. Keza Hande Erçel de öyle. Özellikle ‘Güneşin Kızları’nın ardından işin matematiğini o kadar iyi kavradı ki ‘Aşk Laftan Anlamaz’da onu gördüğümde mutlu oluyorum.
 
Röportajdan önce pek çok kişinin seni menajer sandığından bahsetmiştin. Casting direktörü ile menajer kavramı biraz iç içe girmiş durumda galiba.
Bunu gündeme getirdiğin için çok teşekkürler. Oyuncular, benim onlar üzerinden primle çalıştığımı sanıyorlar. Prim üzerine çalışan menajerdir. Ben oyuncuyu temsil etmiyorum en nihayetinde. Casting direktörünün bağımsız olması gerekir. Zaten oyuncu ile arama maddi bir bağ girerse doğru kararı veremem. Son yıllarda casting direktörlüğü ile menajerlik aynı ajans bünyesinde oluyor. Galiba bunun sonucunda insanlar böyle algılıyor. Bizde de aynı ofiste fakat herkes kendi işini yapıyor sonuçta. Unit Talent’ın oyuncusu diye ‘’Ben mutlaka bu oyuncuya herhangi bir işimde küçük de olsa rol vereyim.’’ demiyorum. Ancak boş vaktim vardır ve benden deneme çekimi almamı ister, o zaman gerekirse iki gün birlikte çalışırız. Bu tarz yardım rica edenlerin başımın üstünde yeri var. Fakat gerçekten menajer olmadığımı bilmeleri lâzım. Bazen "Hollywood bile casting direktörünün değerini bilmiyor." diyorum; bu da ukalalık olarak algılanıyor. Aslında biz de gizlenmeyi seviyoruz. Bu da üçüncü göz olabilmek ve işimi rahatça yapabilmek için gerekli. O zaman daha verimli olabiliyoruz.
 
Hollywood’un bile casting direktörünün değerini bilmediğini söyledin. Bunu neye bağlıyorsun?
Casting direktörlüğü projenin ilk aşamasında gerçekleşen bir iş. Bazen oyuncu bir cast direktörü aracılığıyla işi aldığını bile bilmiyor. Her toplantıya katılmamız imkânsız. Aynı anda birçok işe ve karaktere bakabiliyoruz. Karşılaşma olasılığımız düşük oluyor. Bu sebeple en çok işlevi olan ama görünmeyen kısım da bizim işimiz oluyor. En son 32.İstanbul Film Festivali’nde izleme şansı bulduğum ‘Casting By’ belgeseli bu dünyanın en güzel ve yalnız örneklerden biri. Marion Dougherty’nin hayatını ele alıyor. Hollywood’da casting direktörüne de Oscar ödülü verilmesi için tüm oyuncular imza topluyor fakat hiçbir işe yaramıyor. Sürekli internetten yaptıkları yayınları takip ediyorum. Casting direktörlerini bir araya getiren programlar var. Tartıştıkları konular bizden ileri konular değil.
 
Casting direktörü olabilmek için mutlaka oyunculuk eğitimi mi almak gerekli?
Böyle bir kaide yok bana göre ama mutlaka bir şekilde oyunculukla yolu kesişmeli. Bu, üniversitede oyunculuk bölümünde okuyarak, sürekli bir şeyler izleyip kendini geliştirerek veya oyunculuk workshop’larına katılarak olabilir. Son üç yıldır bu tür şeylere katılamıyorum ama en nihayetinde bir yönetmenle buluşmak veya oyuncudan deneme çekimi almak bile kendini geliştirmek için bir araç.
 
Komedi ile dram cast’ı oluştururken ikisi arasında ne gibi farklar var?
İzleyicinin alışmış olduğu yüzler var. Ekranda onları görmek istiyor. Bizim işimizde burjuvazi olamaz, herkesle paralel olarak hareket etmem gerekir. Hem komedide hem dramda ilk öncelik izleyicinin kimi görmek isteyebileceğini tahmin etmek. Bunun dışında mutlaka üç alternatif çıkarırım. Ancak bazen dramda gördüğümüz oyuncunun bir de komedi yönünü mü görsek diye düşünüyorum. ‘Anlat İstanbul’, benim için en güzel örnektir. Hasibe Eren’e bakın; nasıl ters köşeydi? ‘Vavien’de Binnur Kaya ile Engin Günaydın’ı görmek de keza böyle. ‘Albüm’de Şebnem Bozoklu’yu izlerken karşımda sanki yepyeni bir karakter, yeni bir ses ve fiziksel görüntü vardı; tek kelimeyle muazzamdı. Uzun lafın kısası ikisi arasında benim açımdan fark yok.  
 
Sete gitmediğinden söz etmiştin. Peki, oyuncu seçimi sonrası nasıl bir süreç işliyor?
Okuma provasına katılıyorum. İlk bölüm bitiyor ve ben aradan çekiliyorum. Tabii bölüm cast’ı diye bir şey var. Eğer misal 5 - 10 bölümlüğüne yeni bir karakter katılacaksa hikâyeye orada yeniden devreye giriyorum. En son ‘Yeter’de böyle oldu. Hazım Körmükçü katıldı bu sezon. Aynı zamanda Hakan Ummak var. Ona da bayılıyorum. Mimar Sinan mezunu, ‘Gamsız Hayat’ta birlikte çalışmıştık onunla. Çok yetenekli biri. Bu arada Koliba Film’in oyuncu seçme anlayışı çok hoşuma gidiyor; başlıca kriterleri oyuncu bölümü mezunu olması. Bu işin eğitimini almış oyunculara bir tık önce imkan sağlıyor.
 
Fakat eğitimini almayıp atölyelere katılarak veya kendini geliştirerek çok iyi performans sergileyenler de var. Bu durumda arada böyle yetenekleri de kaçırıyor o zaman.
Aslında onlara da şans tanıyorlar, kendisini göstermesine izin veriyorlar. Koliba Film’in bu prensibi hoşuma gidiyor dediğim gibi ama oyunculuk salt eğitimden ibaret değil bana göre. İçsel olarak başka bir durum, farklı bir dünya. Deneme çekimlerinde verdiğim sahneyi bana büyülü şekilde yansıttığın an hangi bölümde okuduğunu sormuyorum bile.
 
O zaman sokakta yetenek avına da çıkıyorsundur.
Olmaz mı? (Gülüyor.) Bir kafede otururken birini gördüğüm an koşarak yanına gidip kendimi tanıtıyorum. O an direkt enerjiye bakıyorum. Bu arada ilk deneme çekimlerinden biri Tuğçe Karabacak’la olmuştu. Şu an ‘Aşk Laftan Anlamaz’da oynuyor. Buraya kadar geldiği süreci beraber işledik neredeyse. Tuğçe şu an benim sonsuz güvendiğim biridir. Dışarıda birinin yanına gidip kendimi tanıttığımda önce çekiniyor, heyecanlanıyor haliyle. Fakat bu heyecanı bilgisizlikten beni tanımamasıyla alakalı. Böyle olduğunda mutlaka deneme çekimine çağırıyorum. Kamera önünde "İlk bölümün günahı olmaz." derler. O yüzden bu heyecanları, korkuları aşılır.
 
Peki, bir senaryoyu okurken daha ilk sayfasından oyuncu bulduğun oluyor mu?
Ne diyorsun; üçüncü cümlede bunu yaşadığım oldu. Proje galiba biraz ertelenecek; o nedenle isim veremem ama üçüncü cümleyi okuduğum an direkt Onur Buldu’yu o karakterde gördüm. Yiğit Özşener ile çalıştığım bir projede de aynı şekilde oldu. Yapımcımızı daha senaryoyu bitirmeden onu aradığımı biliyorum.
 
Oyuncu seçimlerinde yapımcıyla veya yönetmenle anlaşamadığında fikrini savunur musun, yoksa bir adım geriye gidip yeniden değerlendirir misin?
Bugüne kadar şükür ki çok güzel insanlarla çalıştım. İnsanız, hatalarımız olabiliyor. Arada benimle ilgili de eleştiriler oluyor tabii. En nihayetinde bitmeyen bir öğrenme serüveni içindeyiz. Eğer oyuncu seçilmişse fakat yönetmen veya yapımcı o kişide bir eksiklik görüyorsa bunu direkt menajerine çıtlatır, “Siz kahve içerken bunu çözersiniz.” derim. Zaten bir dahaki sefere oyuncu bambaşka şekilde gelir. Bu açıdan gizli özne olmak güzel. Hoş şu an bunu diyerek tüm dikkati de üzerime çekmiş olacağım. Oyuncular menajerlerinin her dediğini benden sanmasın sonra (Gülüyor.) Oyuncu seçimi aşamasında ise yapımcı veya yönetmenle ters düştüğüm anlar olmuyor. Sadece Türkiye’de oyuncu sirkülasyonu şu an inanılmaz boyutta. Oyuncuları dosyaladıktan sonra misal bir tiyatro oyununda oynuyorsa o an “X kişi şu oyunda oynuyor.” diye not düşüyorum. Fakat bazen yapımcı veya yönetmen o oyunun bitmiş olduğunu ve oyuncunun müsait olduğunu bana haber verebiliyor. Bu durumda da tercihim değişebiliyor tabii. İşte, bu tür şeyleri kaçırmamak için her akşam bir saat Instagram turu atarım. Takip etmediğim isimlerin fotoğraflarına da bakıp beğenerek “Buradayım.” derim.
 
Peki, bu röportaja gelmeden en son kime baktın?
Alperen Duymaz (Gülüyor.) ‘Bodrum Masalı’nın sadece ilk bölümünü izleyebildim ve çok beğendim. Zaten dizinin casting direktörü Gözde İkinci’yi de çok severim. Hilmi Cem İntepe’ye de bakmıştım o diziden, onun da ses tonu ve duruşu çok iyi. ‘Familya’daki Murat Ceylan’ı da takipteyim (Gülüyor.) Popüler isimlerden ilk aklıma gelen isimler bunlar. İkincikat, Mekan Artı, Tatavla Sahne gibi özel tiyatroların oyuncularını da sürekli takip ediyorum. Yeni isimlerin peşindeyim daha çok.
 
İlk Alperen dediğin için sorayım; nasıl bir iş gelse ondan deneme çekimi istersin?
Kariyer planlaması nasıl veya kendisi ne düşünüyor bilmiyorum ama şu an birçok rolü oynayabilecek kıvamda. İzleyiciye geçirdiği hissiyat çok iyi; bu nedenle her şeyi yapabilir gibime geliyor. Fakat ben onu bağımsız, soğuk bir dokusu olan film için deneme çekimine çağırırdım.
 
Son dönemlerdeki dizi ve filmlerden cast’ını en çok beğendiğin yapımlar hangileri?
Dizide ilk olarak ‘Bodrum Masalı’nı söyleyebilirim. Bir de cast’ını Yudum Erdem’in yaptığı ‘Babam ve Ailesi’. Biraz önce de adı geçti; Caner Şahin’e bayılıyorum, bence muazzam bir oyuncu. Yudum iyi ki onu izleyiciye kazandırdı. ‘Hayat Şarkısı’nın cast’ı da çok başarılı. Cem Karcı’yla hiç tanışamadım, onun rejisini çok beğeniyorum. ‘Tatlı İntikam’ın da cast’ı gayet güzel. Oradan da Furkan’la (Andıç) çalışmayı çok istedim. Onun sinema filmi yok galiba, değil mi? (Gülüyor.) Buradan mesaj vermiş gibi oldum ama yakında bir sinema filmi olabilir. ‘Babamın Kanatları’ filmi var, Adana Film Festivali’nde de birçok ödül ile taçlandı. ‘Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz’ı beğeniyorum. Nurgül Yeşilçay’lı ‘Muhteşem Yüzyıl’ı sabırsızlıkla bekliyorum.Bir de film veya dizi örneği değil de casting direktörü üzerinden cevap vermem gerekirse Ezgi Baltaş’ı da söyleyebilirim. Genelde bağımsız film cast’ı yapıyor.
 
Senaryo açısından çok beğendiğin ve keşke cast’ı bana gelseydi dediğin bir film veya dizi var mı?
‘Albüm’ filmi. Fakat bana gelseydi hiçbir ismi değiştirmezdim. Direkt benim kafamı yansıtmış. Diziler arasında açıkçası bana gelseydi dediğim yok; belki ‘İçerde’yi söyleyebilirim. Etkileyici bir iş oldu. Ancak bunda da her isim cuk oturmuş. En ufak bir sorun yok.
 
Ceren Moray için gözdelerimden biri dedin. Seni son zamanlarda en çok etkileyen oyuncular kimler?
Bu tür sorularda pek başarılı değilim. O kadar parlak isim var ki şu an, kesin birilerini atlayacağım ve röportaj yayınlandıktan sonra kendime kızacağım. Ancak ilk aklıma gelenleri sorarsan; Esme Madra, Damla Colbay, Akın Akınözü, Tülin Yazkan, Sercan Badur, İdris Nebi Taşkan, Hayal Köseoğlu, Gökçe Akyıldız, Gizem Denizci ve İrem Helvacıoğlu’nu söyleyebilirim. Yeni nesil çok güzel enerjik isimlerle geliyor. Kısa ve uzun metraj film festivallerini takip ediyor, başta da dediğim gibi sürekli tiyatro oyunu izliyorum. Tebrik, oyunu tartışma kısımlarına mutlaka kalıyorum. Oyun sonrası oyuncularla sohbet etmek çok değerli benim için.  
 
Son olarak bana öyle bir cast kur ki kimsenin hayal edemeyeceği iki isim partner olsun.
Esra Bezen Bilgin ve Onur Saylak; bu ikiliyi en yakın zamanda aynı işte görmek isterim.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER