Selin Şekerci: Söyleyemediklerimi söylediğim, en kutsal alanım oyunculuk

● Peki, seni mutlu eden ve bütünleyen sanat dalı hangisi; oyunculuk mu, bale mi?
Oyunculuk. Bale başka bir savaş. Orası daha sert ve vahşi bir ortama sahip ve buradan sapasağlam çıkabilir miydim emin değilim. Oyunculuk da bir savaş ama daha genişe yayılan bir durum söz konusu. Bale daha konservatif bir ortam ve sıkışıp kalabilirsin orada, hatta seni boğabilir. Çok zor ve o yüzden balerinlere inanılmaz saygı duyuyorum.

Yıllardır bu sektördesin ama seni bir derginin kapağında görmedik veya özel davetlerde boy gösterme gibi bir durumun da yok. Bu bilinçli bir tercih mi? Yoksa biraz çekingenlik mi var?
Bazı noktalarda bilinçli tercih. Davetlerde olmak benim çok becerebildiğim bir şey değil. Küçük dünyamda mutluyum. Çok kişiyle iletişim kurmak bana göre değil ama şüphesiz ki mesleğimin gerekliliklerinden de biri. Dergi kısmına gelince; açıkçası ben olsun diye öyle bir bağlantıya girmedim hiç, beceremem de zaten. Çekindim ve zamanını bekledim.

‘Melekler Korusun’da rol alan Selin Şekerci ile bugünkü arasında kimsenin fark etmediği, çok da göz önünde olmayan fark nedir?
Sakinlik. Artık daha sakin, bilinçli ve toleranslıyım. Bu da hayatın ve sektörün bana öğrettiği bir şey oldu.

● Geri dönüp tüm işlerine baktığında kendini en çok hangisindeki performansın için eleştirirsin?
‘Acı Aşk’. Sude karakterine hep şüpheyle yaklaştım. Çünkü daha öncekilere benzemiyordu. Hep tedirgin ve doğruyu bulmaya çalışarak ilerledim. Eleştirmek değil de, ‘’Doğrusu bu muydu?’’ diye sorguladığım çok zaman oldu. Çok güzel eleştiriler aldım ama layığıyla yapabildim mi bilmiyorum. Umarım öyledir diyebiliyorum.

Oynadığın işlerdeki hem kendi canlandırdığın hem de diğer karakterleri düşünecek olursan bugüne kadar kendinle en çok içselleştirdiğin karakter hangisiydi?
‘Leyla ile Mecnun’daki Şekepare tam olarak bendim. Kısacıktı ama beni anlatıyordu. Burak Aksak’ın bana hediyesi.

● Oyunculukta seni ne tatmin eder? Motivasyonun nedir?
Klasik olacak ama hikâye. Her şeyi boyutlandırır ve sana sadece oynayacağın karaktere can katmak, çizgilerini koymak ve köşelerini oluşturmak kalır. Hikâye iyiyse dünyanın en muhteşem tatmin duygusunu yaşarsın karakter yaratma sürecinde. Bir de çeşitlilik ve her rengi oynayabilmek tatmin eder. Tek rol insanı değilim. Her şeyi oynamak ve farklı hayatlara dokunmak isterim.

Duyduğuma göre ekranda yayınlanan diğer dizilere de yabancı değilsin, biraz da olsa bakıyorsun. Peki, beğendiklerin hangileri? Nasıl bir izleyicisin?
Öyle çok sadık değilim ama elimden geldiğince çok fire vermeden takip ediyorum. ‘Paramparça’nın ilk sezonunu izliyordum mesela neredeyse hiç kaçırmadan. ‘Aşk Yeniden’i de aynı şekilde takip ediyordum. Fakat her yerli dizi gibi bu süreler uzadıkça hikâyeler tıkanıp şekil değiştirmeye başlıyor ve her iki işin de ikinci sezonunda kaytardım. Şu an ‘Hayat Şarkısı’na denk gelmek için özen gösteriyorum. Bence birçok güzel unsuru bir araya getiren son dönemdeki nadir işlerden.

● Televizyonda ve sinemada izlemekten en keyif aldığın isimler kimler?
Şimdi söylersem arkadaş kayırıyorsun diyecekler. Anlamışlardır kimleri diyeceğimi ama gerçekten öyle. Ahmet Mümtaz Taylan’a ve Hüseyin Avni Danyal’a bayılıyorum. Uzak diyarlara gidersek Cate Blanchett ve Penelope Cruz hastasıyım. Üzerine bir tutam da Daniel Day-Lewis ve Adam Sandler ekleyebiliriz. Hugh Laurie’yi de unutmayalım; Dr. House’a saygı duruşu.

Küçükken kendi kendine röportaj yaptığını okudum bir röportajında. O küçük Selin, şimdiki Selin’le karşı karşıya gelse sana ne sorardı?
Sizi bu meslekte en çok ne yıprattı? Başarı sadece yetenekten mi geçer?

● Şimdi biriyle röportaj yapmak istesen bu kim olurdu ve neden?
Ranini’yle çünkü o tam bir kilitli sandık. Biraz dinledim ve yorumlarını okudum. Kim bilir neler anlatırdı onunla röportaj yapsam... (gülüyor).

Kaan Taşaner, Özge Özpirinçci ve Burak Yamantürk bildiğim kadarıyla hayatının merkezindeki isimler. Peki, onları senin için ‘özel’ kılan yanları neler?
Hesapsızlar. Beni ben olduğum için yürekten seviyorlar ve her şeyi gözümden anlıyorlar. Her koşulda yanımda olacaklarından hiç şüphe duymuyorum. Saatimiz, günümüz yok bizim. Anlarımız var bir dolu. Bir türlü an günlüğüm gibi onlar. En çok onlara anlatırım. Kaan benim güvenli bölgem, oyun alanım, doktorum, öğretmenim, arkadaşım. İnşallah hep böyle kalsın. Maaşallah diyelim (gülüyor).

● Hayattan bu yılki dileğin, beklentin nedir? Aynı şekilde oyunculukla ilgili hedefini de sorayım.
Tabii ki sağlık ve huzur hem kendim hem de ailem ve sevdiklerim için. Ayrıca verdiğim kararların arkasında güçlü bir şekilde durabilmek ve kendimi hem ruh hem de mesleki anlamda geliştirmek. Oyunculuktan beklentim yok ama dileğim var diyebiliriz. Neyi hak ediyorsam, benim için doğru olan neyse o olsun.


Yazı devam ediyor...
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER