Burcu Biricik: Hülya'nın pratik zekasına gıptayla bakıyorum

Çekimde mekan olarak Swissotel Bosphorus'un boğaz manzaralı Loft'u kullanıldı
● Birkan Sokullu’yla pek de öngörülemeyecek kadar iyi bir uyum yakaladınız. Önceki işlerini biliyor muydun, tanıyor muydun onu?
İşlerini biliyordum. İzlemiştim de ama açıkçası biraz tedirgin oldum. Çünkü karşımda çok snob biri bekliyordum nedense. Bazı klasik oyuncu tavırları vardır ve bunu gösteren kişiyle muhabbet kuramazsın, temasa geçemezsin ve enerji alamazsın. Bu açıdan Birkan’dan korktum açıkçası önce. Acaba daha mı içine kapanık, duvarları mı var diye düşünmüştüm. Fakat kesinlikle öyle biri değilmiş, bunu gördüm. Sufle diyorum ona (gülüyor). Bahar Kerimoğlu bize bir partner çalışması yaptırmıştı, Birkan’la da ilk o zaman tanıştım. Oturduğumuz dakikayla birbirimiz hakkında ne düşündüğümüzü, önyargılarımızı, şu an ne hissettiğimizi konuştuk ve farklı bir yerden bakmaya başladık birbirimize. O kadar gülüyorum ki ona; her seferinde “İyi ki partneriz” diyorum.
 
● Böyle bir işte rol alarak zaten şanslısın, bir de Ahmet Mümtaz Taylan gibi usta bir isimle karşılıklı oynuyorsun. Herhangi bir endişen oldu mu?
Çekimlere başladığımızda ilk günler Beykoz’daki Almanya evlerle başladı. Ve 11 gün üst üste hiç durmadan tüm ekip çalıştık. O dönem artık yorgunlukla birlikte sette gülme krizlerine girmeye +ve kekelemeye başlamıştım. Bir süre sonra bende film kopuyordu. Ve bu sırada en büyük korkum Ahmet Abi’yle (Ahmet Mümtaz Taylan) sahnemizin olması ve benim de gülme krizine girmem. Beni orada bitirecek diye düşündüm. Fakat Ahmet Abi’yi gördüğümde işler değişti. O da herhalde benim bu kadar bıcır bıcır biri olduğumu tahmin etmiyordu. Ben ona açık bir şekilde gittiğim için onun şu an bana karşı toleransı var. Tabii ona karşı önyargım yok değildi. Ancak şu an “iyi ki” diyorum. Sadece onunla ilgili de değil, Seray Gözler gibi bir usta isimle de çalışıyorum. Tüm ekip için “iyi ki” diyorum. Ahmet Abi için diziyi izleyen çok. İleride de biliyorum ki kafam sıkıştığında onunla konuşabilirim.
 
● Peki, ‘Hayat Şarkısı’nı oyunculuk açısından hangi döneminin işi olarak tanımlarsın?
Serpilme (gülüyor). Büyümeye başladığım ve işimi daha bilinçle yaptığım dönem olabilir. Bir işi sırtlandım ilk defa. Önceki işlerde o an içimden ne geliyorsa öyle oynuyordum. “Burada olmamış” dediğim yerler oluyordu. Şimdiyse üzerine düşündüğüm bir dönem. “Hülya bunun karşısında nasıl bir tepki verir napar” gibi bir sürü soru sorup çok daha fazla kafa patlatıyorum.
 
● Oyunculuğunda belli teknikler kullanıyor musun peki?
Okullu değilim, oyunculuğun kuramına ve tekniğine dair pek çok şeyi bilmiyordum. Artık öğreniyorum. İçgüdüsel olarak yaptığım bir şey vardı. Gözlemlerime ve hissiyatıma güvenerek oynuyorum. Fakat “bir karakter için şunları yapmam gerekir veya bir senaryo geldiğinde önce şöyle çalışırım” gibi bir durum yok. Senaryo geliyor, kızı anlamaya
çalışıyor ve empati kurmaya çalışıyorum. Kendimi sürekli geliştirmeye çalışıyorum bulduğum workshoplara fırsat buldukça katılıyorum.
 
● Peki, kendinde neye kızarsın oyunculukta?
Hâlâ ağzı kapalı ağlayamıyorum (gülüyor). Yedinci bölümün fragmanını izlediğimde şunu dedim: “Tamam, küçük dilimi herkes gördüğüne göre kapatabiliriz.”
 
● Bugün dönüp geçmişe baktın. Hangi ana gidip “Bu işte bunun daha iyisini yapabilirdim” derdin?
Yer aldığım her rol için tiyatro, dizi ve sinema ki özellikle tiyatroda canlandırdığım karakterler için çok iyisini yapabilirdim diyorum. Ama bunu şu an öğrendiklerimle, tecrübemle diyorum o zamanın Burcu’sundan çıkan performans oydu. O nedenle bu bir pişmanlık değil. Rol aldığım her projeden bir şeyler öğrendim, o yüzden değişiklik yapmak istemezdim.
 
● Durum böyle olunca insan zor tatmin olur aslında. Ancak sende egodan eser yok. Tatmin nasıl sağlıyorsun?
Rol ne olursa olsun iyi bir işin içindeysem ekibimle rol arkadaşlarımla mutlu keyfim yerindeyse zaten ilk tatmin noktam bu oluyor. Tatmin olmak için çok motivasyonum var. Tek tatmin olmadığım nokta kendimle alakalı. Bazen “hocam bir daha mı çekseydik?” diyorum. Bir köşede oturup onu orada niye yapmadım diye kendimi yiyorum. Genele baktığında ise şükrettiğim bir dönemdeyim.
 
Fotoğrafların tamamı için tıklayınız

Fotoğraflar: Emre Yunusoğlu
Styling: Cansu Uras & Melis Tabak
Mekân: Swissotel Bosphorus
Desteklerinden ötürü Swissotel Bosphorus’dan Yasemin Kerimoğlu Uçar’a teşekkür ederiz.


 
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER