Bu dizinin en güzel yanı da olayların erken çözülmesi. Öyle haftalarca uzayıp durmuyor konular. Hem heyecan kaybolmuyor hem de izleyici aynı şeylerin etrafında dönüp durmuyor. Bu bölümde aynı tat ve hızla geçti. Oya yine iyilikleriyle sahnedeydi. Yer yer kafası karışsa da nerede duracağını biliyor Oya. Hesapsız biri çünkü, çıkarsız. Serhan’a duyguları olmasa da bütün bunları yine yapar Oya. Bazen ona kızmıyor değilim. Merve ve Pelin’e tam duruş sergileyemiyor, gereken cevabı veremiyor diye düşünsem de, elinden gelenin bu kadar olduğunu biliyorum. Ne yaparsa yapsın onlar kadar ileri gidemez çünkü. Merve’nin dönüşü onu sarssa da, Mila’nın varlığıyla kendine geldi. Yanlış zamanda karşılaşmışlardı Serhan’la; bir tarafta duyguları, öbür tarafta doğruları.
Serhan bir yandan özgürlüğüne koşarken diğer yandan ayrı bir tutsaklığın ortasında şimdi. Başına gelen tüm bu olaylardan sorumlu bu iki adamı ortaya çıkaran, iki kadın var her bir uçta. Bunlardan biri bugüne kadar birlikte yürüdüğü ama onunla bir türlü tamamlanamadığı Merve, diğeri ise duygularının ona akmasına engel olamadığı ve de eksik olanın o olduğunu, onu görünce anladığı Oya. Bu iki kadının ortasında ise onda kendi çocukluğunun yalnızlığını sonuna kadar hissettiği ve de canı kadar sevdiği Mila. Merve hem kendi hem de çocuğu için kardeşini ele verirken, Oya hem Serhan hem de ona olan hisleriyle sürdü suçlunun izini. Karşılaşma anı ise ayrı duygu yüklüydü. Mutluluklar, şaşkınlıklara karıştı. Herkes kendi yolunda yürürken, Oya geri adım atarak uzaklaştı oradan. Ne kadar parçası olsa da yine de oraya ait değildi Oya. Arabasında duygudan duyguya sürüklenirken kapısında onu bekleyen sürprizden habersizdi, tıpkı bundan sonra olacakların hepimize ayrı ayrı sürpriz olacağı gibi.