Yazıya başlarken bölüm hakkında aklımda ne kaldı diye düşündüm? Bana en çok hangi duyguyu, hangi özlemi hissettirdi? Sağlam bir arkadaşlık ve dayanışma... İnanılmaz bir ekip ruhu...
Tim'e Yavuz'u sordukları sahneler ve verilen cevaplar çok ince düşünülmüştü. "İşimiz komutanımızın hayat hikayesini didiklemek değil; taktik, durum ve vazife açısından kayıtsız şartsız onlara teslim olmak", "bir ağız tadıyla şehit olamadık. Yavuz Üsteğmen izin vermiyor", "başımız sıkışınca onun yanına gideriz, paramız bitince ondan borç isteriz, aşık olduysak ona anlatırız, ağlamaya onun yanına gideriz", "sizin hiç yaşı sizden küçük abiniz oldu mu?", "ben bu yükü taşıyamam diyen komutanlarına "beraber taşırız komutanım" en beğendiğim repliklerdi. Komutanlarına duydukları inanç daha güzel anlatılamazdı. Yavuz göreve iade edilecekse bu ifadelerin büyük etkisi olacak. Müfettiş de çok etkilendi.
Bu adam ne zaman o kadar berat, madalya, nişan sahibi oldu acaba?
Yavuz'un sorgusu ise çok zorlama geldi. Sadece Yavuz'un cevapları iyiydi. Yoksa sorguyu yapan adamlar "sen ne dersen de, biz zaten inanmıyoruz" modundaydı. Bir umut son ana kadar Yavuz'u zorluyorlar, sadece uzaklaştırırlar, bir şey olmaz dedim. Hayal kırıklığına uğradım. Elbette o soruların sorulması, tedbir alınması gerekiyordu. Bunu geçen hafta da belirttim. Lakin usul bu olmamalıydı. Ne olursa olsun karşılarındaki onlarca nişan ve madalya sahibi bir subay. Mesela Agah'ı sürekli elinden kaçırmasını sormaları mantıklıydı. Ancak niye öldürmedi demeleri yanlış kelime seçimiydi. Üzgünüm. "Öldürücü hamle yapmadı" deselerdi bari. Ne istiyorsunuz yani? Ölmesini mi? Agah'ın terörist olması oğlunu sevmediği anlamına gelmez. Onun oğlunu seviyor olması da Yavuz'un hain olmasını gerektirmez. Pablo Emilio Escobar Gaviria oğlunu özlediği için yaptığı bir telefon konuşması sonucu yakalanmıştı, hatırlarsanız.
Bir gün arkadaş toplantısı için keyifle toplanırlar umarım.
Yavuz timin de pasif göreve çekileceğini öğrenince kendini feda etti. Yavuz'dan beklenecek bir hamleydi. Arkadaşlarının yüzüne bu kez gerçekten bakamazdı. Kurşunla vatan arasında duran bu adamlar pasif göreve alınsaydı, mutsuz olacaklardı. Yavuz kendisi yüzünden mutsuz olmalarını kabul edemezdi. Sadece olanları Erdem'e anlatmasını isterdim. En azından Erdem bilseydi "çıkarsan bir daha seni almam" gibi bir laf etmezdi. Yavuz'a elinden geldiğince destek olurdu. Bunun uzun süre gizli kalacağını düşünmüyorum. Ethem Başkan'ın en sevdiğim özelliği sırlarla dolu senaryolar yazmaması. Kısa süre içinde herkes öğrenir gibime geliyor.
Tim istifa olayını önce şaka sandı. Gerçek olduğunu öğrenince ise resmen şoka girdiler. Keşanlı, Ateş ve Çaylak'ın Yavuz'un peşinden gitmeleri ve Bahar'ın evindeki konuşmaları komutanlarını ne kadar sevdiklerini gösterdi. Hele ki Ateş'in gözünden damlayan yaş içime oturdu. Keşanlı'nın "şehit haberimi alırsın inşallah" sahnesi ağır olmuş. Adamlar olanları bilmediğinden normaldi de aslında. Yavuz'un "Allah benim belamı versin" demesi ise nasıl anlatılır bilemiyorum. Hem onları korumak için bunlara kalkışması hem de üzülmelerine engel olamaması çok ağır gelmiş olmalı.
Photoshop gibi ama bölümden ekran görüntüsü aldım. :)
İlk sahnede Bahar'ın bir yere tutunacağı çok beliydi. Sadece Bahar düştükten sonra Yavuz bir süre bekledi. Sonra ne değişti de gözü kapalı daldı? Madem bir anda ortaya çıkıp adamları paket edebilecekti kızın düşmesine kadar niye bekledi? Yavuz'un Bahar'ı son saniye yakalaması, sarılmaları güzeldi. Ölümden dönen Bahar'ı biraz teselli etselerdi iyi olurdu. Ama sarılma sahnesi bile yarım kesildi. Kız hiçbir şey olmamış gibi Yavuz'un derdine düştü yine. Sanki her zaman çatıdan düşerim ne olacak ki der gibi olmuş. :)
Adam karısını telefonuna "Bahar" diye kaydetmiş. Biz kızlar buna takılırız Sarı Komutan. Haberin olsun hani :)
Yavuz'un Bahar'ın evine yerleşmesi, birbirlerine alışmaları çok güzel... Eşyaların ne zaman geldiğini de görsek daha iyi olurdu. İki bölüm önce evde kalmaya çekiniyordu ne ara konsolda mermi saklamaya başladı? Karısını kıskanıyor, aşık olmak kelimesini kullanıyor ama biz daha Bahar'a "seni seviyorum" dediğini duymadık mesela (bıraktığı notu saymazsak). Yavuz'un Bahar'ı sevdiğine inanamama sebep oluyor bu durum. Sanki Bahar'a her an "sen niye bana karışıyorsun" ya da "beni ne hakla engelliyorsun" diyecekmiş gibi hissediyorum. Birbirlerini çok iyi tanıdıklarını ve sevdiklerini hissetmek istiyorum. Her an ayrılacaklar diye beklemeyi sevmiyorum. Üstelik daha Büyük Bey meselesi var aralarında. Agah filan derken kaynadı ama çok fırtına kopacak gibi. Bahar her şeye rağmen Yavuz'un yanında kalabilecek mi? Yoksa bu kadar yıkılan bir adamı bırakacak mı? Merakla bekliyorum.
Yazı devam ediyor.