Dizi için başka bir isim seç deselerdi "Bitmeyen Kurşun" derdim. Maşallah sıkıyorlar sıkıyorlar ama asla şarjör değiştirdiklerini görmüyoruz. Kardeşim bunlar niye hiç mühimmatsız kalmıyor? Hafız'ın mermisi hiç bitmedi mesela. Bunun dışında ise o sahnenin mizanseni iyiydi. Hafız'ın arkadaşlarına güvenmesi, onları bu kadar yakından tanıması... Bölüme verdiğim başlığın bir diğer sebebi buydu.
Keşanlı'nın Fethi'ye, "Ayıp ediyorsun ama bırak biz de vuralım." dediği ve Fethi'nin "Ne yapayım oğlum kabak gibi çıktı önüme" cevabına epey güldüm. Bölüm içinde kahkahalara boğulduğum ender sahnelerdendi. Teşekkür ederim. Arada nefes aldırmaları iyi oluyor. :) Çaylak'ın bombayı fark etmesi ve adamları kendi tuzaklarına düşürmesi artık çaylaklıktan çıktığına delalettir diyorum. Efsane hareketti. Komutanları bile inanamadı bir an.
Yavuz babasının peşine düştü. Agah Yavuz hesaplaşmasını bayadır bekliyordum. Araya füzeler girmeseydi de biraz daha uzun sürseydi keşke. Neyse artık. Yavuz'un tek başına Agah'ın kaldığı yeri basması üzerine Agah'ın "işte benim oğlum" diyerek gururlanmasına ne desem bilemedim. Üstelik Yavuz babasını vurdu. Baya haşin bir baba oğul... Babası oğlunu bıçaklar. Oğlu babasını vurur.
Öz babanı mı öldüreceksin diyen Sevgili Agah... Sen öz oğlunu niye bıçakladın o zaman?
Beklemediğim husus ise Yavuz'a yardım eden adamı Agah'ın ayarlaması oldu. Nedenini de öğrenemedik. Amacı neydi acaba? Oğlunu kendi tarafına çekemeyeceğini biliyordur herhalde. Ona annesinin ölümünü anlatacaksa bunu da yapmadı. Füzelerin durdurulması için yardım etmeye çalışmış olabilir mi? Hem kodları bulup hain olmadığını kanıtladı hem de vurulduğu için durdurma kodlarını verdiğini açıklayabilir. Böylelikle hem yerini sağlama alır hem de füzeleri durdurur. Elbette bu tahmin Agah ajan ise doğru çıkacaktır. Yavuz'da boş durmamış. Agah'ı çok kolay bulduğundan şüphelenip yardım eden adamın mermilerini almış. Zekalarını konuşturdular resmen. Bu ikiliyi karşılıklı izlemeye bayılıyorum. Döktürüyorlar.
Yavuz'un babasına "senin yüzünden istifa ettim" demesi babasıyla dertleşir gibiydi. İçinde bir baba özlemi taşıdığına mı yormalı acaba? O durumda beklediğim son şey sakince bunu söylemesiydi. Sanki babası ile araları iyiymiş de üzüntüsünü paylaşırmış gibiydi. Agah'ın kazancı yüksek iş teklifi komediydi. Oğlunu tanımama seviyesi ortaya çıkmış oldu.
İki insan severse mutlu bir son yoktur. Hemingway... Ethem Başkan bunu EyFet çiftine söyleterek umarım geleceğe yönelik bir ipucu vermiyordur. Poyraz Karayel'den sonra epey korkuyorum. Son on beş dakikada Ayşegül'ü öldürüp, Poyraz'ı delirttiğine göre bizimkilere ne yapar acaba? Allah sonlarını benzetmesin. Mutlu sonlar az olsa da var sonuçta. Üstelik hayat o kadar zor ki. Sevdiğim bir diziye ayırdığım vakitte de mutsuz son izlemeyi sevmiyorum. En azından onlar mutlu olsun ki biz de umut etmeye devam edebilelim. Hayal bile olsa bir yerlerde mutlu sonlar var diye.
Tourette Sendromu hakkında çok fikrim yoktu. Diziden sonra biraz araştırdım. Tourette Sendromu, kısa aralıklarla meydana gelen sesli olarak ortaya çıkan bir tik hastalığıymış. Bu tikler kontrolsüz bir şekilde meydana gelirmiş. Hastalığın henüz bir tedavisi bulunmuyormuş. Sadece tiklerin hafifletilmesi için tedavi uygulanıyormuş. Bu hastalığa dikkat çekilmesine sevindim. Eylem hakikaten Tourette Sendrom'lu birini mi tanıyor yoksa Selim ile ilgili istihbaratta bu da mı var?
Selim'in otele gelmesi ile Fethi görevi öğrenmiş oldu sayılır. Kıskanması da normal... Ancak uzatsaydı kızardım. Eylem'in dediği gibi onlar her zaman "Görev aileden, sevgiliden, her şeyden önce gelir" demiyorlar mı? Eylem'in görevi de istihbarat olduğuna göre... Kız elbette görevini yapacak. Fethi Eylem ile ilişkiye başladığında biliyordu bunları. Kadın diye işini yapmamasını bekleyemez. Zira bu görev tam tersi olsaydı ve Fethi'ye bir kadının ağzından laf alma görevi verilseydi Fethi'de gözünü kırpmadan yapacaktı görevini. Uzatmamalarına ve kadın-erkek muhabbetine girmemelerine, üstelik yıldızlara bakarak üç kez avcı dersin gelirim sahnelerine bayıldım. Bana bunlarla gelin. Yaptıkları iş zor, ilişkileri bin türlü badire atlattı. Biraz da keyfini sürelim bu hallerinin. :)

Ateş ve Nazlı sonunda bir araya gelebildiler. Şükürler olsun. Ateş'in Nazlı'yı görünce yüzünde oluşan gülümseme ama verdikleri söz yüzünden konuşamaması... Ciğer kalmadı abicim. Ben de sözün değerine inanırım. Söz ağızdan bir kez çıkar, tutulmalı diye düşünürüm. Ama bizde söz candan verilir. Candan dönülür, sözden dönülmez gibi iddialı bir laf aklıma gelmemişti. Şimdi haliyle bu sözü eden adamın bu kıza nasıl kavuşacağını merak ediyorum. Sözünden döndürüp büyük lokma ye büyük laf etme sözünü mü hatırlatacaklar acaba?
Kısa kısa:
1- Yavuz'un duygu patlaması yaşamasını bekliyorum. Bahar'a sarılıp ağlasa, biz de sahneleri izleyip mest olsak?
2- Yavuz, Bahar'a canım; Agah'a babam dedi bölüm içinde. İkisini de sahiplenmeye başladı.
3- Terörist kadının adını da öğrendik, Şükran'mış. Çolak'ın kızı önemsemesi "bulun onu" demesi ilginç geldi. Adamlarına değer verdiğini düşünmemiştim.
Sevgiler, saygılar...