Sabır en zor erdem… Doğumhane kapısında bir baba, içeride
bir anne bebekleri için sabreder mesela. Sınava hazırlanan bir öğrenci
kazanacağı okul (vb) için çabalar ve sınavı kazanıp istediği sonucu alana kadar
sabreder. Oğlunu askere gönderen ana ve
baba teskere zamanına kadar sabreder. Bunlar hem zor hem de güzel
bekleyişlerdir. Peki, ölüm acısını atlatmak için sabretmek? Sonucunda güzel bir
şey elde etmeyeceğini, kaybettiğin canın geri gelmeyeceğini bile bile sabretmek
nasıldır? Mesleğinle, insanlığınla, inandıklarınla karşı karşıya kalarak
sabretmek? Kaçımız sevdiğimiz birine bir şey olduğunda intikam istemez? Kaçımız
sabredebilir sevdiğimizin katilini öldürmemek için? Sabır bir erdemdir. O
erdeme ulaşmak ise hiç kolay değildir. Maalesef…
Ali Haydar'ın sabretmeyi öğrenme süreci biraz sancılı
geçiyor. Bir an intikam için teröristi vurabiliyor. Sonra bir bakıyoruz kadını
tedavi etmiş, “iyilerin intikamı merhamettir” diyor. Yaşadığı çok zor, ikilemde
kalması normal… Bildiğimiz kadarıyla son kararı kadın af dileyene kadar
sabretmek… Erdem’in bölüm içinde söylediği bir söz vardı. “Sabır zaferin
kefilidir.” Hafız da sabrederek içini soğutacak. Merhametiyle intikamını alıp,
yanlışa sürüklenmeden bu dönemi atlatacak. Sonunda terörist kadın Hafız’ı
mahvetmeyi başaramadığı için kaybetmiş olacak. Belki çok zor bir yol bu. Ama
Özel Kuvvet askerleri için ne derler bilirsiniz. “Zor diye bir şey yoktur,
imkansız zaman alır.”

Hafız’ın Fatma’ya özlemiyse ciğerimi yaktı. Operasyon dönüşü
“Evlendik gün yüzü göstermedim, hayatı şehadet haberimi bekleyerek geçti. Güç
bela çocuğumuz oldu ona da doyamadı. Yetmedi ölümü benim elimden oldu” dediği
sahne gerçekten çok iyiydi. Yavuz’un “Ben de nişanlımı kaybettim” sözüne
karşılık “ama onu sen vurmadın” diye cevap vermesi, sonra da komutanına
bağırdığı için utanması, özür dilemesi… Oyuncular, ama özellikle Hafız’ı
canlandıran Mustafa Yıldıran'a tebriklerimi sunuyorum. Kendi adıma söylüyorum.
Buram buram hissettim çaresizliğini, pişmanlığını. “Niye yaşıyorum ben” diye
sormuştu. Cevabı çok basit aslında… Ahmet Kartal için yaşamaya devam etmek
zorunda.
Hafız için düzenlenen yemekte herkes vardı. Yalnız değilsin
demenin daha güzel bir yolu olabilir mi? Eylem, Bahar, Nazlı, Güler ve bütün
tim… Hatta Su bile görüntülü arama ile katıldı aralarına. Keyifli bir sahne
olmuş. Erdem’in şiir yazdığını öğrendik mesela. Keşanlı ve Yavuz konduramadılar
ama Erdem naif bir adam… Şaşırmadım şiir okumasına… Üstüne de Aşık “Yeşil Ördek Gibi” türküsünü söyledi.
Eh, özlemiştik ne diyeyim. Güzel oldu. Sahneyi şuraya bırakıyorum efenim.
Yazı devam ediyor.