İnsan her şeyden kaçmak ister bazen, saklanmak ister. Terk
etmek, vazgeçmek ister. Her şey o kadar fazla gelir ki o anlarda insana, sahip
olduklarını elinin tersiyle itip arkasına bakmadan gitmek ister. Anlayamaz
olanları, kafasında hiçbir yere koyamaz. Şaşırır, mıhlanıp kalır olduğu yere. Ne
aklı, ne de kalbi olanları açıklayamaz. İçinde yükselen öfkeye karşı koyamaz,
dağıtır her yeri yakar, yıkar. Neden diye sorar kendine, neden iyiliğin
bahçesinde gezinmek varken kötülük tohumu eker insan? Neden sevgiyle yaşamak yerine
nefreti seçer? Neden akıllanmaz, iflah olmaz, kendine dur demez? Ama sorduğu bu
sorulara bir türlü cevap alamaz. İnsanın acımasızlığını, bu kadar yoldan
çıkabileceğini ne yapsa idrak edemez. Kendine o kadar uzaktır ki bu olanlar,
hiçbir şeyle bağdaştıramaz.
Bu hafta böyle bi’ yerdeydi Oya. Gencecik yaşında uğradığı
iftirayla hayatını karartanların, yeni iftiralarıyla karşı karşıyaydı şimdi.
Rekabet etmek ya da kazanmak için vermemişti Oya Merve’ye o dersi. “Artık
karşınızda o çaresiz kız yok” mesajı vermekti niyeti. Onunla uğraşmasınlar
istemekteydi. Onlara tekrar adım atarken, yüzlerine gülen bu kadınların içleri
de belki bir nebze düzelmiştir zannetmişti. Fakat çok yanılmıştı. Kimse
değişmemiş, herkes olduğu yerde daha da güçlenmişti. İnsanın mayası neyse
galiba oydu. İyiler aynı iyi, kurnazlar hâlâ kurnaz, aymazlar gene aymaz,
kötüler daha kötüydü.

Sadece insanlar değil fuşya da bende takıntı.
Merve sen nasıl bir yılansın yahu. Seni anlatmak için
kelimeler yetmez. Şeytanın gönüllü şubesi olmuşsun. Hatta şeytan emekliye
ayrılabilir zira sen onun tahtına varis olmuşsun. Kafan sürekli dala verede.
Ama hayatında bir şeylerin sallandığını küçük küçük hissetmeye başladın. Daha
işin ciddiyetinin tam farkında değilsin ki zaten henüz ortada kayda değer bir
şeyde yok. Sadece Serhan’ın üslubunda farklılıklar gözlemliyorsun. O kadar
etkisiz eleman olmuş ki Serhan, onun yokluğuyla kendini var etmiş, onun
varlığıyla da kendine imparatorluk kurmuşsun. Şimdi ise Serhan’ın bugüne kadar
hiç vermediği tepkilerine maruz kalmaya başladın. Zeki kadınsın, tüm bunlara
anlam veremesen de bi’ durup bakıyorsun. Şaşırıyorsun ama hayatının yolunda
gitmeyen kısımları görünmesin diye kapatıyorsun. Gücünün yara almaması için
konuyu çok güzel örtbas ediyorsun. Herkesi, her şeyi manipüle etmekte oldukça
ustasın. Kendi üzerinde açık vermemek için dikkatleri iyi dağıtıyorsun fakat
senin için çalacak çanlar hazırlık aşamasında, bunu hiç bilmiyorsun. Alacağın darbenin
ayak sesleri henüz uzakta, bu yüzden daha duymuyorsun. Depremin yolda olduğunu
ve şiddetiyle seni yerle bir edeceğini daha fark edemiyorsun.
Gelelim Pelin sana ya da hiç gelmesek mi? Yoksa seni de
yanımıza alıp ayaküstü bin bir türlü yalanı söyleyecek kadar utanmaz, gözü
dışarda kaypak Taylan’a mı gitsek? Bu dizide ki en uygun çift sizsiniz var ya.
Biriniz her türlü kötülüğü yapacak kadar sinsirella, diğeriniz saman altından su
yürütmek isteyip de bunu beceremeyecek kadar korkak. Al birini vur ötekine
hesabı sizin aranızda iyi iş yapar. Sen sürekli Merve’nin kuyruğunda onu
alkışlamak için çırpınırken, Taylan başka hayatlara nasıl yelken açarım
planları yapmakta. Sen birilerinin ayağını kaydırmak için türlü türlü oyunlara
ortaklık yaparken, Taylan bekar olmadığı için üzülüp hayıflanmakta. İkinizin de
derdi başından aşmış anlayacağın. Acınacak durumdasınız valla.

Demek bana ortaklık teklif ediyorsun Merve. Seninle el ele
verir, çok güzel kötülükler yaparız bence de…
Yalnız Oya Taylan’a çok güzel oyun oynadı, adam nasıl da
Pelin korkusuyla topukladı. Oh iyi de oldu. Aradan yıllar geçmiş, utanmadan
Oya’nın karşısına dikilip pişkin pişkin konuşuyor. Kendi değişmeyip aynı saçma
insan kalmanın özgüveniyle Oya’nın değiştiğini söylüyor. Bazı insanlar böyledir
maalesef kaldığı yerden kolayca devam edebilir. Çünkü yıllar onlara hiçbir şey
kazandırmamıştır. Hayatı boş beleş yaşadıkları için değişimleri yadırgarlar.
Yaşadıklarından ders çıkarmadıkları için çıkaranları “Sen çok değiştin” diye
suçlarlar. Onların kitabında olan olduğuyla, ölen öldüğüyle kalır, onlar aynı
bencillikleriyle gelişmeden öylece dururlar ve bunun adına da yaşamak derler. İnsan
olmanın hiçbir bedelini ödemeden, korkakça yaşayıp bu dünyadan göçerler. Taylan
ne Pelin’i seviyor ne de oğlunu umursuyor. Bu yüzden Seyhan’ın “Peki çocuk?”
sorusuna ikidir anlam veremiyor. Oya’nın gelişine kendince anlamlar yükledi,
hayatına renk katmak istedi, onunla olan geçmişi de ona cesaret verdi. Ama Oya
Taylan’a birkaç beden büyük geldi. Boyunun ölçüsünü de aldı. Akıllanır mı
bilmem fakat en azından yaşadığı korku bir müddet ona yeter.
Ah Arzu ah! Sen de fiyaskoydun bu hafta. Bi’ gözünü aç artık
Allah aşkına. Sürüklene sürüklene bi’ hal olmuşsun. Hayat seni bu alık halinden
çıkarmak için çarpıp bölüyor sen hâlâ aynı yerde dönüp duruyorsun. Niye o saçma
otelde buluşup canını daha fazla yakıyorsun ki? Mehmet gibi bi’ karaktersizden
boşanacağın için aslında şanslısın. Evet yuvan dağılıyor, başına gelenler çok
kötü ama adam zaten donu beş bin dolar etse de kendi beş para etmeyen biri ki,
Mehmet’in beş bin dolar edecek bi’ donu olduğunu da sanmam. Bence sen o kısmını
boş ver. Yalnız avukatın on numaraydı,
verdiği akılların yanında iştahı da oldukça yerindeydi. “Zengin kocama dokunma”
spotuyla Acemi’nin göndermeleri de ayrıca şahaneydi.
Yazı devam ediyor..