İnsan kendi hayatında başrol olamadıkça başkasının hayatında
figüran olur, daha da kötüsü zamanla piyon olur. Arzu o kadar savruk ki
etrafında dönenleri muhakeme edemiyor. Kim nereye çekerse oraya gidiyor. Mehmet
bu kadar yüzsüz, Burcu bu kadar arsız, Pelin ve Merve bu kadar oyunbaz olduğu
halde o bunların bazılarını iş işten geçtikçe anca görüyor, bazılarını ise
geçse bile göremiyor. Oya çok güzel çarptı onu duvara. Kendi kabuğunda kala
kala ufkunu yitirmiş Arzu. Geçmişte bu kadar büyük bir haksızlığın parçası
olduğunu bile sorgulamamış. Bu yüzden kendine gelmesi için tokat yemesi
gerekiyor Arzu’nun. Ben onun şimdi bütün bu olanlarla güçlenip kendine
geleceğini, hatta kendini bularak bambaşka biri olacağını düşünüyorum. Umarım
bizi çok fazla bekletmez. Zira safların değişmesine çok az kaldı.
Mehmet Allah senin tependen baksın emi. Yahu sen nasıl bir
mahluksun. Ne vicdan var, ne izan, ne de ahlak sen de. Tam Burcu gibi bi’
kadının maşası olacak adamsın. Bence fotoğrafları Nilay geri getirecek. Sende
hiç ummadığın kadar ortada kalacaksın yani inşallah kalırsın da hepimiz bi’
rahatlarız. Seni izlerken senin adına biz utandık. Her türlü Arzu’nun
yanındayız, bu dava hepimizin milli davası oldu. O kadar bizi kendinden
soğuttun ki diziden bile çık istiyoruz. Gerekirse milletçe aramızda para tutar
daha iyi avukatlar tutarız Arzu’ya. Gerçi onun bulduğu da gayet iyi. Neyse
bakalım gidişata göre el atacağız biz de işte.
Edip bu hafta Oya’nın etrafında bilgeliğiyle ona ışık tuttu,
onu dengeye getirmek için çabaladı durdu. Oya’ya karşı gizliden gizliye
platonik hisleri var Edip’in bence. Kim bilir belki de kendine bile itiraf
edemediği. Bazen arada ki büyü bozulsun istemeyiz, duygularımızı kendimize bile
inkâr ederiz ki burada da çok güzel bir dostluk var gerçekten. Bunun böyle devam
etmesinden yanayım ben. Kolay kolay kurulamayacak olan bu tip dostluklar iyi
korunsun, mümkün mertebe yaşasın isterim. Aşk kadar önemlidir benim için
çıkarsız, yalansız, riyasız devam eden bu tip arkadaşlıklar.
Serhan, her bölüm bizi kendine hayran bırakan şahane adam.
Bugüne kadar evliliğinde mutluluğu yakalayamadığı için işine odaklı yaşamış bir
işkolik. Şimdi hem işinde yaşanan aksaklıkların, arkasından dönen dolapların,
ihanetlerin izini sürüyor hem de karısının farkına varıyor. Efendiliğinden ödün
vermeden gidiyor gitmesi gerekenlerin arkasından. Israr etmiyor ama söylemesi
gerekenleri de söylüyor. Üç kelimeden fazla konuşmayan adam şimdi telefonda
dakikalarca konuşuyor. Şakalar yapıyor, uzun uzun muhabbetler ediyor. Yaşadığı
şeyi çok fazla sorgulamıyor, yanlış mı doğru mu düşünmüyor sadece yaşıyor. Kim
bilir belki de ilk defa yaşadığını hissediyor. Sessiz sedasız aklında
evliliğini ve karısının anneliğini tekrar tekrar tartıyor. Ondan ve kızından
bi’ haber olan Merve’yi belki ilk defa bu kadar yakın markaja alıyor. Ona yan
bakan kadını doğal gübre yapacak kadar ileri gidebilecek karısını aslında hiç
tanımadığını, belki de yeni yeni anlıyor.

Bizim için ufukta ne görüyorsun Serhan? Gübre mi olacağız yoksa rengarenk bir çiçek
mi?
Son sahne çok etkileyiciydi. Bir doğuma, bir mucizeye tanık
etti bizi. Ekran karşısında hüngür hüngür ağlattı. Oya’nın polise elinden
geçici olarak alınan hekimliğini bu şartlar altında yapmakla mükellef olduğunu
beyan etmesi çok kayda değerdi. Oyunculuklar ve verdiği her mesaj olağan
üstüydü. Ceza’nın şarkısı gerek girişte ki gerekse finalde ki sahneye cuk
oturmuştu, herkesin emeğine sağlık. Merve orada ilk defa yenileceğini anladı ya
da hissetti. En güzeli de Oya pes etmedi. İlhan’ın da katkılarıyla ne kadar
önemli bir yerde olduğunu tekrar fark etti. İlhan bu bölümün en kilit ismiydi.
“Hep kötüler
kazanmamalı” dedi Oya ve de gerçekten bu sefer iyi olan kazandı. Sevgi
cumhuriyeti korku imparatorluğunu yendi. İyinin askerleri adaleti sağlarken
kötünün askerleri cepheyi terk etti. Daha doğrusu iki ordu da karakterine uygun
davrandı. Biri inandığının peşine giderken diğeri inandığı gibi yaşamadığı için
çark etti. Biri ne olursa olsun sevdiğinin arkasında dururken diğeri
çıkarlarına göre hareket etti. Biri hakkaniyetin diğeri ikiyüzlülüğün
göstergesiydi ve iki tarafın başı da hak ettiği yerdeydi. Oya ve Merve. Biri
herkesi açığından yakalayan, tehditle iş yapan bi’ diktatördü diğeri
yaptıklarıyla insanların gönlünü fethetmiş bir komutan. Biri yeni hayatların yeryüzüne gelmesi için
canını dişine takan diğeri hayatları söndürmek için her türlü kumpası kuran.
Biri insanlık için çalışan diğeri insanı insanlığından utandıran. Ama gel gör
ki ikisi de aynı ırka ait olup ikisi de aynı isimle anılan namı diğer insan.