Allah kahretsin ki çok zekiyim anne…
Bu hafta Nilay önce bizi sinir etti sonra da zekasıyla mest etti. Önce bi’ güzel kalayladık onu, acımasızlığına ver yansın ettik. Arzu’ya daha bir üzüldük, daha bir kahrolduk. “Sadece baban değil sen de hak etmiyorsun bu kadını” dedik. Sonra da annesine “Yalnız değilsin, dağ gibi kızın var senin arkanda” dediği için bi’ anda kalakaldık. Hemen ayağa kalktık ve çılgınlar gibi onu alkışladık. 

Bağrımıza bastık, başımıza taç ettik. Bu kadar kolay aslında bizim gönlümüzü almak, yeter ki hata yapan hatasında ısrar etmesin. Anlayan gelsin özür dilesin. İnsan olmak da bu değil mi zaten? Hata yapmamak değil, hatada kalmamak değil mi aslolan. Ama bunu yapmak kocaman bi’ yürek ve yanında da yüksek bir zekâ gerektiriyor işte. Herkese nasip olmuyor bu işler. Kiminde yürek olmuyor kiminde de bunu ayırt edecek kadar akıl. Bazılarında olsa da şeytani oluyor. Böyle biri Burcu, kendini akıllı zanneden, düzenbaza düzenbazlığıyla yarenlik eden ama ava giderken avlanacağını bilmeden hareket eden hem hilekâr hem de sahtekâr.  

Mehmet de ondan aşağı kalmaz bence, sahtekarlıkta yarışsa Burcu’yla başa baş gelir. Bence Mehmet’te ne vicdan var ne de akıl. Arzu gibi bir kadını hiç hak etmemiş. Hayattan kredi çekmiş bol sıfırı tüketmiş. Şimdi bunları ödeme vakti Mehmet’in. Ne itibarı kalacak ne de çocukları. Onu kandıran, imkanlarından başka bir şeyiyle ilgilenmeyen bir kadının oyuncağı olacak. O Burcu gibi bir kadını nasıl hak ettiğini söyleyedursun, hayat onu hak ettiği yere yuvarlayacak. O paçasını kurtarmak için söylediği yalanlarının arasında, elini kolunu da kaptırarak boğulacak. Çıkmak istese de bu saatten sonra çıkamayıp daha da batacak. 

Ay ben bu kadar zayıf mıyım?

Pelin yine seyirlerdeydi bu hafta. Merve’nin entrikalarına hayran kalmaya devam etti, iki yüzlüğünden ödün vermeden. Kötülükte kol kola veren Pelin ve Merve birbirlerine hiç güvenmiyorlar. Arzu’yu bu zor günde nasıl ki dışlıyorlar, birbirlerini de kolayca ekarte edebileceklerini iyi biliyorlar. Aynı yolun yolcusu oldukları için yan yana yürüyorlar ama aslında hiç de yan yana olmadıklarını ikisi de iyi biliyorlar. Birbirleriyle savaşmak yerine kendilerine ortak bir düşman yapıyorlar ve içlerinde biriken bütün zehri buraya akıtıyorlar. Ne sorumluluklarıyla ilgileniyorlar ne de kendilerini bir şeyden sorumlu hissediyorlar. Göstermelik hayatlar içinde, sahte yüzlerle sahte hayatlar yaşıyorlar. Sadece üstünlük sağlamanın peşinde koşuyorlar. Elle tutulur bir yarar sağlamadıkları hayata bir de kötülükleriyle zarar saçıyorlar. Ne aldıkları oksijeni hak ediyorlar ne de insan olmanın hakkını veriyorlar. 

Şimdi her şey daha da kızışacak. Kimin daha iyi taktik ustası olduğunu bilmiyoruz ama herkes kendince daha bi' silahlanacak. Herkesin üslubu, seçtiği yollar farklı. Oya insanlığından ödün vermeden veriyor dersleri oysa Merve’nin gözü hiçbir şey görmüyor, tamamen yoldan çıkıyor. Zafere giden yolda her şeyi mubah kabul ediyor. O bütün bunlarla uğraşırken, zaten çatlamış olan evliliği farkında değil ama su alıyor. O başkalarının evliliğini takip ederken kendi evliliğinden habersiz yaşıyor.

Öğretmenlik de ne zormuş arkadaş, sınav kağıtlarını oku oku bitmiyor. Keşke klinik kapanmasaydı.

Kendince adaleti sağlamaya çalışan Oya ise, dünyaya hiçbir zaman çocuk getiremeyeceğini bile bile başkalarının buna sahip olması için çırpınıyor. O başkalarının hayatına dokundukça, başkalarına elini uzattıkça Serhan ona daha bir hayran oluyor. Bir yandan anlam veremiyor, bir yandan ateşe yürüdüğünün farkında yandığını hissediyor. Hayatına ansızın giren bu adamla adını koyamadığı bir dünyaya yelken açıyor. Kendini romantik bulmadığı için, kendiyle dalga geçecek kadar onu yakın buluyor, tıpkı sessiz sedasız ortadan kaybolmasının kendisine iyi gelmediğini söyleyen Serhan gibi. Birbirlerine yol arkadaşlığı yaparken bir şarkı eşliğinde sırdaş oluyorlar gizliden gizliye. 

Her şey o kadar hızlı gelişiyor ki, yaşananlara dur diyemiyor. Bir yanda onun ayağını kaydıran Merve diğer yanda ayaklarını yerden kesen Serhan. Bir yanda onu uçurumdan atmaya çalışan Merve diğer yanda ona hissettirdikleriyle uçurumun kıyısında dolaştıran Serhan. Hepsi birbirine çok yakın hepsi birbiriyle el ele. Karar vermesi zor elbette henüz karar anı gelmese de. Çünkü bu hikâyede cennetle cehennem iç içe.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER