İki ananın birden oğlu olabilir mi insan ya da iki vatanın
birden evladı? Peki ama bu insanı bölmez
mi? Birden fazla yere ait olmak insanı üzmez mi? Düşman bildiklerinin kendi
kanından olduğunu öğrenmek insanın canını yakmaz mı? Onu ait olduğu yerden
söküp çıkarmaz mı? Köksüz ortada öylece bırakmaz mı? Aklını, kalbini
karmakarışık yapmaz mı? Sınırlarını değil genişletmek daha da daraltmaz mı? Bugüne
kadar savaştıklarının kendi ailesi olduğunu öğrenmek insanı sarsmaz mı?
Babasının bir sürü masum insanın ölüm emrini veren kişi olması, onu derinden
yaralamaz mı? Tam da bu noktada şimdi Ali Kemal… Karmakarışık, darmadağınık ve
perperişan.
Oysa o kadar çok ulaşmak istemişti ki bu gerçeğe. Nereye ait
olduğunu öğrenmeyi o kadar arzulamıştı ki. Bunu bilmediği için o kadar çok acı
çekmişti ki. Büyüdüğü ailenin onu bu kadar çok sevmesine, onu bu kadar bağrına
basmasına rağmen, o yine de hangi anne babadan dünyaya geldiğini o kadar merak
etmişti ki. Nereden bilebilirdi ki gerçek onun bu kadar canını acıtacak. Nereden
bilebilirdi ki duydukları onu bu kadar dağıtacak. O işgale direnirken,
İzmir’den bu insanları çıkarmanın yollarını düşünürken, işgalin komutanı onun öz
babası olacak. Düşmanın İzmir’e ayak
bastığı ilk gün onu kurşuna dizmek isteyen de, bugün infaz edilmesin diye ona
yardım ederken kendini kurşuna dizdiren de aynı adam olacak ve de bu adam Ali
Kemal’in hayallerinde büyüttüğü, hiç tanımadığı babası olacak.
O, bu adama mezarının başında “utancımsın” diyor şimdi. Hayallerini
yıkan gerçeklerle yüzleşiyor ağlayarak, tabii bizim de kalbimizi parçalayarak.
Onun öldüğüne bir türlü inanmayan ama onun yasından da bir gün bile çıkmayan
annesinin ona uzattığı elleri geri çeviriyor Ali Kemal. Kabul etmek istemiyor
bu ailenin onun gerçek ailesi olduğunu. Ne kadar doğru da olsa inkâr ediyor bu
durumu. Kardeşinin onun gölgesinde kalmış olmasına da, annesinin onun
yokluğuyla yanmış olmasına da, babasının intikam ateşi içinde kendini kaybetmiş
olmasına da sırtını dönerek uzaklaşıyor. Ne Leon’un avucuna bıraktığı toprak
parçası ikna ediyor onu ne de Veronika’nın yürekleri parçalayan gözyaşları.
Ama koşa koşa geldiği “Ana ben kimim?” sorusunu yönelttiği
Azize’nin sözleriyle istemeye istemeye de olsa ikna oluyor Ali Kemal. İki
vatanın da evladı olabileceğini, iki ananın da oğlu sayılabileceğini bir parça
da olsa kabul ediyor. İnkâr etse de değişmeyecek olan hakikati göz önünde
bulundurarak Veronika’nın umut dolu bekleyişine adım atıyor. Kendi doğduğu
toprakları tanımak için öz annesine ve kardeşine katılıyor. Bundan sonrası
nasıl gelişir, gerçek ailesi ile ne kadar kaynaşır bunu yeni sezonda göreceğiz.
Ama yaşadıkları dram hepsi için ayrı ayrı zor. Veronika oğluna ancak eşini
kurban vererek kavuştu. Yıllarca hasretini duyduğu evladını bulmanın sevincini
çok buruk yaşadı. Leon ise babasını abisinin yüzünden değil de abisi için
öldüğünü içinde sindirmeye çalıştı.
Bölüm çok duygusaldı. Ali Kemal her sahnesinde bizi ağlattı.
Hepsini çok güzel oynadı Kubilay Aka. Gerek geçen haftanın finalinde gerekse bu
hafta ki bölümün her sahnesinde tek kelimeyle şahaneydi. Kendisini yürekten
kutluyorum ki bizim dizimizin alametifarikası da zaten oyunculuklar. Birini
diğerinden ayırt etmek neredeyse imkânsız. En büyüğünden en küçüğüne kadar
hepsi dev oyunculuklar sergiliyorlar gerçekten, hepsinin yüreğine ve emeğine
sağlık.
Tevfik son bölümlerde performanstan bayağı bir düştün
farkındaysan ve de kazdığın kuyulara hep kendin düşer oldun. Charles’la
birlikte hareket etmek sana pek yaramadı bence. Kendi başına yaptığın
kötülüklerden daha kolay sıyrılıyordun. Yalnız Mustafa Kemal karşısındaki
hallerin çok iyiydi. Paşa’yı görünce afalladın, elin ayağın titredi ne
yapacağını şaşırdın. Bir yandan sıraladığın yalanların ağırlığı, bir yandan da
yapacağını zannettiğin suikastın korkusu ile bayağı bir terledin. Buradan sağ
kurtulacağını biliyoruz fakat bundan sonra sen ne yapacaksın onu gerçekten
merak ediyorum. Sonuçta kötülük yapmadan duramazsın, bu karaktersizliğinle
Kuvvacı da olamazsın. Charles’ın da işi bitti gözüküyor. Hep arkadan vuran siz
ikiniz, bu sefer arkanızdan vuruldunuz. Hele ki Charles sevdiği kadın
tarafından büyük hayal kırıklığı ile yaşadı bu sonu. Aslında akıbeti tam da ona
göre oldu. Sanki hiçbir şey olmamış gibi duran ve herkesi yılan gibi arkadan
sokan bu adam hiç ummadığı bir kişi tarafından yedi darbeyi. Tarif ettiği yılan
deri bile değiştirmeden çıktı onun yoluna. İnsanoğlunun kendi yaptıklarıyla
kendi sonunu hazırladığının örneğiydi ikinizin de yaşadığı. Maskenizle arzı
endam yaptığınız hayat, sizi kendi silahınızla vurdu hiç beklemediğiniz
anlarda. Bunca masumun kanıyla daha fazla dolaşmanıza da izin vermedi böylece.
Yazı devam ediyor...