Vasilli ise güvenmenin bedelini canıyla ödedi. Birçok kere
şüphelendiği ama her defasında zekasıyla sorunun üstesinden gelen Cevdet’in
tuzağına geri dönüşü olmayacak şekilde düştü. Suç üstü olunca da savunmasını çok
fazla yapamadı. Cevdet’in hain olduğunu ne kadar haykırsa da sesi cılız kaldı
Vasilli’nin. Cevdet o kadar yaman çıktı ki şaşkınlığı bir kat daha arttı, ne de
olsa bu saatten sonra hiç kimse onun için bir şey yapamazdı. Bu yüzden de hızlıca
yargılanarak infaz edildi.
Öldürüldüğünü düşündüğü oğlunun onda yarattığı intikam
duygusuyla hayatta kalmıştı Vasilli. Askerliğinde bu şekilde yükselmişti. Bu
konunun ondaki etkisiyle yeterince ne Veronika’ya eş olabilmiş ne de Leon’a
baba olabilmişti. Aile olamamanın eksikliğini eşi ve oğlu gibi o da derinden
yaşamıştı. Çok yalnızdı, bu yüzden ne karısına ulaşabiliyordu ne de yaşayan
oğlunu anlayabiliyordu. Acısını rütbesinin arkasına gizlediği için,
davranışlarını da bu rütbenin sertliğiyle yapıyordu. En sonunda intikamını da
çok acı bir şekilde aldı ve hiç suçu olmayan insanları katletmekle kalmadı bir
de yaktı. Oğluna kavuşmanın sevincini yaşayamadan göçtü bu dünyadan, ona olan
duygularını karısına emanet ederek. Şimdi o duymasa da mezarı başında kayıp
oğlu ona hesap soruyordu. Yaşarken karşılıklı yapamadıkları kavuşmayı ve
hesaplaşmayı Ali Kemal tek taraflı olarak yapıyordu. O cevap veremese de oğlu
ona yıllardır biriktirdiği yükünü hıçkırıklar içinde boşaltıyordu.
Leon ve Hilal birbirlerine adım attıktan sonra o kadar çok
şey geldi ki başlarına. Yaşadıkları dönemin zorlukları ile mücadele ederken bir
yandan da aşklarını yaşamaları zordu ama onlar bunu başarabilmek için
uğraşıyorlardı. Aralarındaki engeller çoktu. Şimdi ise onları birbirine
bağlayan yeni bir bağları vardı; abileri. Artık Ali Kemal ikisinin de ortak
abisiydi. Leon Hilal’i de beraberinde götürmek istiyorsun da kuzum sence Hilal
bunca şeyi bırakıp gelir mi? Sen o kadar aşıksın ki çok mantıklı düşünemiyorsun
bence. Ona bu teklifi yapman bile çok garip. Gerçi herkes sevdiğiyle beraber
olmak ister seni anlıyoruz ama Hilal’i de sen anlamalısın. Her şey bu kadar
karışıkken, vatan bu kadar zor günler geçirirken Hilal gibi bir vatanperver
duygularının peşine takılıp gitmez. Ne olursa olsun vatanının önüne kendini
geçirmez. Gerçi sen onu savaşın pençesinden çekip almak istiyorsun farkındayız,
ama işte insanın sevdikleri bu ateşin içindeyken o savaşın içinden çıkıp gitse
de fark etmez. Aynı yangını duyar yüreğinde, aynı cehennemi yaşar uzak olsa da.
Hatta sevdiklerinin acısı uzak olduğunda daha bir çöker insanın yüreğine.
Veronika ve Azize…Yüreğiyle yaşayan bu iki kadın eşlerinin
yaptıklarıyla çok defa yan yana geldiler. Birbirlerini anladılar ve
birbirlerine dayanarak güç oldular birçok olayda. Birbirleriyle eşlerinin
görevi nedeniyle tanışmış olsalar da, yolları aslında çok önceden kesişmiş Veronika
ve Azize’nin. Allah birinin kaybettiğini diğerine buldurmuş. Birinin
doğurduğunu diğeri ne büyüttürmüş. Biri onun yasıyla, hayatla arasına duvarlar
örerken diğeri hayatın bu sürprizini bağrına basmış. Biri kayıp olan çocuğunu
bir gün bile aramaktan vazgeçmezken diğeri ona annelik yapmaktan bir gün bile
kaçınmamış. Biri evladına kavuşacağının ümidiyle dualar ederken diğeri bu
evladın iyi insan olması için dualarını hiç eksik etmemiş. Geldikleri bu
noktada da aynı yerde durdu her ikisi de. Ne çok ileri gittiler ne de geri de
durdular. Biri hasretinden yandığı kanından, canından olan evladına kavuşmak
için, diğeri büyüttüğü, emek verdiği evladının gerçek ailesine kavuşması için.
Azize Cevdet’le kurduğu temasla çeşitli adımlar atarken,
nihayet gebe olduğunu da ilan etti kızlarına. Gerçi kaç aylık hamile olduğunu
bir türlü anlayamıyoruz Azize’nin, malum fiziksel bir değişiklik yok kendisinde.
Anlayamadığımız başka bir konu da insanların buluşmaya gelirken nasıl
haberleştikleri. Telefonun olmadığına inanasım gelmiyor onların bu kadar rahat
buluştuklarını görünce. Cevdet Azize ile, Leon Hilal ile, Yakup Cevdet ile çok
rahat başarıyorlar bunu maşallah. Neyse canım her şeyi anlamamız gerekmiyor,
kendilerince bir yolları olduğunu varsayalım biz de. Belki duman, belki
güvercin belki de bizim aklımıza gelmeyecek bir şeyle.
Cevdet bütün geçirdiği bu sürecin intikamını teker teker
aldı en sonunda. Önce Vasilli ile hesaplaştı sonra da tüm komutanlara Yunan
ordusunun yaptıklarını birer birer haykırdı. Onları şaşkınlığa boğan bu
planıyla bir sürü masumun da kanını yerde bırakmadı. İşgal ettikleri bu
toprakların öyle kolay lokma olmadığını ve de bunun daha bir başlangıç olduğunu
gösterdi onlara. Canı ile hep tehlikenin kıyısında dolaşan Cevdet ailesinin
yola çıktığından emin olduktan sonra devreye soktu planını, sevdiklerinin canı
tehlikeye girmesin diye. Her ne kadar ateş altında bırakmış olsak da buradan
sağ kurtulacak elbette ki fotoğraflarda yapılan photoshopla da bize burayı
gösterdiler zaten. Herkes bir sebeple İzmir’i terk etti ki yeni dönem Ankara’da
devam edecek gibi görünüyor. Ayrılanlar yeni kurulan hikâye ile burada
birleşecekler bence. Ali Kemal “ Hiç sözünü tutmadın” diyen Yıldız için, Leon Hilal için, Veronika
da oğulları için dönecekler ülkeye. Leon askeri bir kimlikle olmayacaktır
bundan sonra, kim bilir belki de kaleminin gücüyle devam eder hayatına burada.
Gelinen noktada, Mustafa Kemal önderliğinde Türkiye Büyük
Millet Meclis’i açıldı ve ülkenin önünde yepyeni bir süreç başladı. Bu ülkeyi
tarihten silmek isteyen devletlerin teker teker mağlup olacakları bir mücadele
başlıyor şimdi. Geldikleri gibi gidecekleri, büyük zayiatla terk edecekleri
Miralay Cevdet gibi nice kahramanların rol aldığı Kurtuluş mücadelesi start
alıyor nihayet. Ne yaparlarsa yapsınlar, ne kadar güçlü olurlarsa olsunlar iç
ve dış düşmanların hezimete uğramaktan kaçamayacakları günler başlıyor ülkenin
kaderinde. Bu milletin ne bugün ne de geçmişinde ödün vermeyeceği şeylerin
altını çizecek yaşanacaklar. Bu vatan uğruna yapacaklarının akla hayale
gelmeyecek kadar çok olduğunu gösterecek olacaklar hem o günkü hem de bugünkü
bölücülere.