Bir insanı ne doyurur? Suyla doyar mıyız mesela ya da
bir kazan yemek? Tabii ki bedenimiz için bunlar şart ama bir de hayattan tatmin
olmamız, hayatın karnımızı doyurması lazım. Zihnimizin, ruhumuzun, kalbimizin de karnının doyması lazım,
diye düşünüyorum. Peki, bu nasıl olabilir? Bunun işin kesin bir reçete vermek
mümkün mü? Bence değil! Şu fani dünyada yedi milyardan fazla insanız ve
hepimizin hayattan bekledikleri, tatmin olma sınırları farklı. Ama ille de
genelden özele bir şeyler söyle derseniz bu Savaşçı
dizinin sekizinci bölümünü örnek gösterebilirim. Zira Kılıç Timi subaylarının
hayatlarının nispeten daha kaymaklı taraflarını görme fırsatı yakaladık. Sevmeye hala vakit varken atan kalplerini görmek güzeldi. Sinirlendiğimiz,
kızdığımız, duygulandığımız yerler yok muydu? Tabii ki vardı. Ama güzellikler o
kadar çoktu ki bu güzelliklerin bulutları kötülükleri gölgeledi. Şimdi
hepsinden kısa kısa bahsetme vakti…
***
İşin “dark side” kısmını hemen anlatıp geçmek
istiyorum. Çünkü Baran sinirimi her geçen gün daha da bozan bir adam haline
geliyor. Terörü “sektör” olarak görüp onun etinden sütünden faydalanan adamdan
hayır gelir mi sizce? Aslında Savaşçı
dizisi dışında da terör örgütlerinin dağlarda yaşayan birimlerinin aslında
sadece bir piyon olduğunu, bütün bu gürültüyü birileri daha çok silah satmak
istediği için çıkardığını biliyor, en azından tahmin ediyoruz. Ha, Baran büyük
patron mu? Bu soruya cevabım kocaman bir hayır! O da piyonun piyonunun piyonu. Yani
takım elbise giyince büyük patron olunmuyor. Savaşçı içerisinde Baran’a yol arkadaşlığı yapan isim ise daha
önceki bölümlerde de gördüğümüz üzere Aslı’nın babası Akın Bey. Açık konuşmak
gerekirse, tahminim Akın’ın Aslı’yı paçalarından çekebildiği kadar aşağıya
çekeceği yönündeydi. Ama gözlemlediğim kadarıyla Akın, paçalarındaki çamuru ve
ellerindeki kanı Aslı’ya bulaştırmaktan vazgeçti. Kendisinde de öyle bir eğilim
var gibi hissettim ya hayırlısı. Terörün yanında olmanın affı olmaz ancak
düştüğü çukuru göreni, artık orada olmak istemeyeni orada bırakıp daha da kin
tutturacak halimiz yok. Bir kere vatanını satan, hep satar. Ancak Akın Bey’in
göz önünde olması, işin Kılıç Timi için işleri kolaylaştıracaktır diye
düşünüyorum. Ha, bu durum Baran’ın karşısında Akın Bey’i nasıl bir duruma
sokacak onu da izleyip göreceğiz.
Baran ile dolaylı yoldan bağlantılı olarak;
Ana haberlerde izlediğimiz şehit haberleri Ayhan Üsteğmen
ile birlikte tekrar gözümün önünden geçti. Çok kısa bir süre içinde şunu
düşündüm: Biz hep şehidin ailesine, yakınlarına üzülüyoruz. O çocuk babasız, o
kadın eşsiz, o ana-baba evlatsız nasıl olacak diyoruz, onların travmalarına
odaklanıyoruz. Ancak Ayhan Üsteğmen ile işe bugüne kadar hiç bakmadığım bir
yerden baktım: gözünün önünde şehit edilen Mehmetçiklerin komutanları. Ayhan
Üsteğmen’in yaşadığı travma sonrası Kopuz Albay’ın onu “rehabilite” etme çabası
ve bu girişiminin sonuç vermesine çok sevindim. Çünkü intikam en iyi yangın
söndürme aracıdır. Ve Ayhan Üsteğmen'ler olmadan biz hep bir eksiğim1 Ayhan Üsteğmen’in
zihninin oyunlarına yenik düşmenden Baran’ın dağdaki adamı Nihat’ı teşhis
etmesi Kılıç Timi’nin işini daha da kolaylaştırdı. Sen patates ekmeye gidiyorum
diye çık, Kılıç Timi seni paketlesin! Nihat, patatesleri başka zaman ekersin
artık.
Kötülüklerden
çok bahsettim, değil mi? Şimdi güzellik zamanı!
Yazı devam ediyor...