Aslında Savaşçı
dizinin sekizinci bölümüne son dakikalarına kadar yayılan tatlı bir meltem vardı. Turgut’un kardeşinin
de içinde bulunduğu on iki şehidin intikamı alınmış, Nihat paketlemişti. Artık herkes
kendi işine baksındı!
(1)Serdar Üsteğmen’in aşırı konuşkan ve neşeli hali, (2)Kırlangıç
komutan ile Kağan’ın sohbeti, (3)Aslı ile Kağan’ın yakınlaşması, (4) evlilik
yıldönümünü hatırlamayan Bayram ve ona sürpriz yapan Hatice ve (5) Selver Anne’den
terlik saldırısına uğrayan Serdar ile Kağan. Açıkçası bunlardan hangisini
haftanın en tatlısı seçsem, bilemedim.
Serdar Üsteğmen’i güler yüzüyle görmek ne büyük nimet.
Yaşadığı acıları Kılıç Timi ile unutması, hayata tutunması. Bir ölüme çare yok,
geri kalan her şey için moral ve inanmak! Ama bunları yaparken yatağa öyle
paldır küldür girmiyoruz, pantolonla yatmıyoruz değil mi sayın Kağan Yüzbaşım,
değil mi Serdar Üsteğmenim! Aaa pardon, yüzbaşı ve üsteğmenim dışarda olur. Evde
her daim Selver Anne ve hiçbir orduda olmayan en güçlü silah: Terlik. ^^
Kırlangıç Komutan ile Kağan’ın konuşmasına ne
diyorsunuz? Düşmanla elindeki silahla savaşıyorsun da kalbindekiyle ne ile
savaşacaksın? Hangi kılıç, hangi hançer, hangi silah kalbin ruhta estirdiği
terörü durdurabiliyor. İlk günden bu yana Aslı ile Kağan favori çiftim değildi.
Sanırım ben de aşkın karşısında gardımı indirmeye başlıyorum. Meğerse her şey
bir anlamlı bakışa, Kağan’ın adı geçtiğinde dudağın kenarında otomatik olarak
oluşan bir tebessüme bakıyormuş. Kubilay’a rağmen Aslı ve Kağan bir çift
olacak. Sevmeye vakit varken sevebilmek ne güzel şey! (Küçük kırmızı kalp
emojisi + gözlerinden kalp çıkan yüz emojisi.)
Ve Bayram… Bayat ailesini neden herkesten ayrı
tutuyorum, bilmiyorum. Bu cümleyi yazarken gözümün önünden
Savaşçı dizisinin ilk bölümü geçiyor. Tam her şeyden vazgeçerken
çalan bir kapı, bir telefon insanı hayata bağlıyor. Sanırım bu nedenle Bayram’ın
hikayesine, doğal olarak acısına, sıkıntısına, mutluluğuna ve neşesine çok
inanıyorum. Bayram Bayat ve ailesi, bana çok çok çok gerçek geliyor. Tabii ki
bunda Burç Kümbetlioğlu ve Yeliz Akkaya’nın uyumlarının payı büyük. Ama yine de
evlilik yıldönümünü unutmak… Ne bileyim… Biraz… Odunluk bir durum. (Değil mi?)
İşin şakası bir yana, Bayram’ın oğlu Emre’nin yeniden ayakta duruyor olması çok
güzel bir haberdi. Benim gerek Dizi-Yorum’larımda gerekse hayatımda inandığım
bir söz var, Oğuz Atay’a ait. Üstad diyor ki: İyi şeyler birdenbire olur; bu
kadar bekletmez insanı. Sürüncemede kalan heyecanlardan ancak kötü şeyler
çıkar. Ya da hiçbir şey çıkmaz. Bayram’ın hayatı da bu sözün ekranda vücut bulmuş
hali. (Nazar boncuğu emojisi)
Bu bakış burada dursun, lazım olur!;)
Kopuz Albay için tek bir şey söyleyeceğim: Keşke sizin
de kızınız yanınızda olsaydı da o da dilini deldirseydi. Onun da ergenliğinin
bitmesini bekleseydiniz. Derdinize bir dertte kızınız ekleseydi. Ortada matematik
olmasaydı, edebiyat olmasaydı… Biraz da onun peşinden koşsaydınız.
***
Savaşçı,
sekizinci bölüm itibariyle (diğer bölümlerden farklı olarak) bize
romantik-aksiyon tadında bir bölüm izlettirdi. Dizinin genel hikayesinin sadece
dağlardan terörist kovalamak olmadığını, olayları neden sonuç ilişkisi içinde
bir değerlendirmeyi sağlayan, ayrıca havada kalan birçok durumunda temellerini
atan keyifli bir bölümdü.
Gönüllüyle emek veren herkesin ellerine, kollarına,
emeklerine sağlık!