Yeryüzüne kendini bulmak için gelen insan önce kendini
kaybetmiş. Kendisini bulsun diye ona
hizmet eden dünyayı, kendisinin zannetmiş. Gücü ele geçirdikçe zulmetmiş. Ne geliş
amacını keşfedebilmiş ne de dünyanın veriliş amacını. Ne kendiyle yetinmiş ne
de sahip olduklarıyla. Ne sahip olduğu yetmiş ne de sahip olma isteği bitmiş. Başına
gelenlerden ders çıkaracağına intikamla bilenmiş. Yaşadığı acılarla
yüzleşeceğine karşılığını vermeye ant içmiş. Acılarının içinde kayboldukça
başkalarının acıya boğulması için yemin etmiş. Ne kendi insan olabilmiş ne de
başkalarının insanca yaşamasına izin vermiş. Ne kendi insanlığında kalabilmiş
ne de insan kalanlara merhamet etmiş. Tıpkı “Benim merhametim yok.” diye
kestirip atan Vasilli gibi.
Kayıplar yangındır insanın yüreğinde elbette, ama insanın
kalbini daha bi’ yumuşatır bu tür olaylar. İnsanı daha bir aciz hissettirir
kayıplar. Başkalarının yaşadıklarına karşı daha bir duyarlı yapar bu
yaşananlar. Yardım etme isteğini çoğaltır, başkasına el uzatma hissini
arttırır. Daha kolay empati kurar insan bunları yaşayan diğer insanlarla. Daha
bir anlar bu durumda olanları. Ama Vasilli de olaylar ters işlemiş. Yıllar önce
yaşadıkları elim olay onu sertleştirip kalpsizleştirmiş. Bu yüzden kurşuna
dizmekle kalmadı bunca masum insanı bi’ de ateşe verip zalimce yaktı. İzlerken
kılı dahi kıpırdamadı, güya kendince geçmişin intikamını aldı. Ortağı iblis
Charles’la birlikte bu vahşeti seyrederek insanın nasıl bir canavar olduğunu
bize bir kere daha hatırlattı. İşgal ettiği topraklarda yaptığı kıyımla savaşın
altına odun attı.

Ben senin askerin değilim baba oğlunum. ..
Leon ise babasının böyle bir şey yapmayacağından gayet emin.
Hilal’e bu yüzden hiç şüphe duymadan itiraz ediyor. Başlarına gelmiş bir
felaketin sonucunu ailece bu kadar ağır yaşıyorken, babasının başka insanları
aynı sonuca mahkum edeceğine hiç ihtimal vermiyor. Ah Leon ah! Babanı da kendin gibi
zannediyorsun ama yanılıyorsun. Onun kalbi buz tutmuş. Abinin yokluğu annenin yüreğinde ateş olup
onu yakarken, aynı acı babanın yüreğini dondurmuş. Ne kadar aynı genlere sahip
olsanız da vicdanınız ve hayata bakışınız çok farklı sizin. Sen insan odaklısın
o ise başarı odaklı. Sen yüreğinle bakarken yaşadıklarına o aklının
dehlizlerinde kayboluyor. Sen onun vicdanını sorguluyorsun da o vicdanını
duymuyor ki Leon. Senin yaptıklarını aklı almadığından, sevdiğin kızın canıyla
tehdit ederek seni casusluk için ikna ediyor. Bir asker olarak senin yaptığını
onaylaması mümkün değil elbette ama sadece bu konuda değil, hiçbir konuda seni evladı
olarak değerlendiremiyor. Seni anlamaya çalışmıyor. Sevmeyi yeterince bilmediği
için sevgisini ifade edemiyor. Kendini hapsettiği rütbesinde hem kendini hem de
sizi ayrı ayrı cezalandırıyor. Hayata olan öfkesini makamının verdiği güçle
çıkartıyor.
Şimdi elinde telgrafın iğnesi ile duyduğun gerçeklerin
ortasında öylece kalakaldın. Ne yaparsan yap araftasın. Aslında sana verilen
görevi yaptın ama bunu yaparken diğer yandan sana güvenenleri aldattın. Bir
yanda sevdiğin kız uğruna kendi orduna, kendi vatanına ihanet ettin diğer yanda
orduna hizmet ederken sevdiğin kızın güvenini sarstın. Nereye çıkacak senin
yaptıkların kestirmek çok zor. Görevine nasıl döneceksin? Dönsen de bütün
bunlarla nasıl devam edeceksin? Vicdanınla asker kimliğin arasında iyice
sıkıştın. Tek tutunduğun yer Hilal’e olan aşkın. O da zaten başlı başına bir
çıkmaz. Zor olduğu kadar neredeyse imkansız ama biz inanıyoruz ki bütün bu
engelleri o güzel kalbinizle aşacaksınız. Ne kadar karşı karşıya olsanız da
vicdanınız ve o koca yüreğinizle siz aslında yan yanasınız. Millet olarak ayrı
yerlerde duruyor gibi görünseniz de hayata bakışınızla aynı yerdesiniz. Hem
seni çok seviyoruz öyle kolay kolay bırakmayız. Bizim damadımız olacaksın tüm
milletçe duadayız.
Hilal ise annesine anlatıyor şimdi bir bir hissettiklerini.
İnkar etmiyor ve de gizlemiyor duygularını Hilal ne kendinden ne de ailesinden.
Açıkçası ben onun bu konuda ki tutumuna oldukça şaşırdım. Bu kadar rahat
olabileceğini hiç tahmin etmezdim. Saklar zannediyordum, söylemez bunu kimseye diye düşünüyordum ama
oldukça yanıldım. Annesine de çok güzel ifade etti bu durumu. İnsanın yüreğine
söz geçiremediğini ve de sevmenin suç olmadığını çok güzel özetledi. Babasıyla
annesinin aralarında ki bağın örnek teşkil ettiğini söyledi. Herkes biliyor
Azize’nin Cevdet’ten vaz geçmediğini. Tevfik’le evlense de herkes fark ediyor
yüreğinin sesini.
Yıldız her hafta sana şaşırmalara doyamıyoruz. Onca olay
olmuş, onca insan ölmüş, her yer yangın yeri ama sen hala kendi bencilliğinin
içinde dönüp duruyorsun. O kadar istikrarlısın ki hiçbir olay seni kendinden
başka bir şeyi düşünmeni engelleyemiyor. Stavro öldü de ondan kurtuldun -gerçi
sadece sen değil hepimiz kurtulduk ondan-yoksa o da ayrı bir belaydı senin
peşinde. Ağına düşürmek için az uğraşmadı. Zayıf halka gibi görünsen de öyle
tuzaklara falan çok fazla düşmüyorsun. Mustafa Sami olayında yaşadıkların sana
temkinli olmayı öğretti. Her uzanan elin dost eli olmadığını biliyorsun artık.
Tevfik gibisin, olur olmaz her yerde belirip bizi sinir ediyorsun. Konuşulanları
duymada üstüne yok maşallah. İşsizsin tabii, ortalarda dolaşmaktan başka bir
meşguliyete sahip değilsin.
Yazı devam ediyor...