Hangimiz daha işgalci?
Çok boyutludur insan, çok karmaşıktır. Kimini dünyaya gelirken getirir kimini burada edinir. Mesela beden dünyanın elbisesidir. Ruhunun yolculuğunda ana rahminde ete kemiğe bürünerek giyinir onu insan. Sonra kabirde bırakarak göçer gider buradan. Oysa vicdan beden gibi değildir, hep insanla birliktedir. Gelirken de yanındadır giderken de. Terazidir çünkü vicdan, burayı tartar onunla insan, yaşadıklarını onunla anlar. Dünyanın gürültüsüne kaptırırsa kendini ya da ayartmalarına kanarsa dünyanın, onunla bulur yolunu. Onunla çıkar düştüğü çukurdan, onunla aydınlanır karanlıkta kaldığı zaman. Bir anlık gaflete kapılsa bile insan, kendinden daha fazla kopmaması için doğruyu fısıldayan işte böyle bir pusuladır vicdan. Adaleti sağlasın diye verilen bu ibre, kim bilir ahirete de gider belki de insanla birlikte.
 
İşte bu çok boyutlu insan yine çok boyutlu olan dünyanın içinde sınanır. Hem her şey göründüğü gibidir dünyada hem de hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Hem her şeyiyle vardır insan hem de varlığı kadar bir hiçtir. Hem kural koyucudur hem de kuralları yıkıcıdır. Sıkışır dünyanın kurallarıyla kendi duyguları arasında bu yüzden insan, bölündükçe bölünür. İnandıklarıyla yaptıkları arasında sıkıştıkça kaybolur. Bazen mutluluktan içi içine sığmaz bazen dünyalar onun olsa da, o hiçbir yere sığmaz. Bazen hatalarında kahrolur, bazen hataları yüzünden savrulur, bazen de içinde hakkıyla hesaplaşarak daha da güçlenerek doğrulur.

 
 
İşte bizim hikayemizin vicdanlı kahramanı Leon her bölüm ayrı bir sınavın içinden geçiyor.  Yaşadıklarına tarafsız bakmak istese de bocalıyor, çünkü kendi ülkesi bir vatanı işgal ederken o vatanın içinden biri de onun kalbini işgal ediyor. Bu yüzden duygularıyla doğruları arasında seçim yapmak zorunda kalıyor. Çocukluk arkadaşını bile vatana ihanet etti diye yüreğine taş basarak kurşuna dizerken, aynı yüreğe bu sefer söz geçiremeyerek verdiği kararla vatanına kendi ihanet ediyor. Dünyanın kurallarına uyduğunda sevdiğini ipe gönderiyor, duygularının sesine uyduğunda ise vicdanı onu ipe gönderiyor. Ne seçim yapmadan durabiliyor ne de yaptığı seçim ona huzur veriyor. Ne tarafa dönerse dönsün farklı bir gerçek suratına tokat gibi çarpıyor. O anda sağlam dursa da içten içe duyduğu suçla ölüme yürümek istiyor.
 
Şimdi böyle bir açmazın içinde savruluyor bu genç adam. İçine doğduğu aileye uygun olduğu için seçtiği bu meslek ona çok hitap etmiyor ki biz buna birçok defa şahit olduk. O da layık olmadığını düşündüğü için üniformasını bir türlü giyemedi ya zaten. Ama onun düşündüğü gibi layık olmak değil burada mesele, bu mesleğe uygun olup olmama durumu bence. Yoksa gayet iyi bir asker Leon. Sadece bu meslek için fazla hassas, fazla duygusal.  Ona edebiyat yapmak çok daha fazla yakışıyor. Kalemiyle var olsun o, Hilal gibi bir mahlas yapsın kendine ve de atışsınlar kelimelerin büyülü dünyasında birbirleriyle. Yoksa abisi olduğunu bilmediği Ali Kemal’e dediği gibi bir asker olarak vicdanıyla vazifesi arasında sıkışıp kalmaya devam edecek besbelli.
 
 
 
Her yaşadığımız olay bize hizmet eder aslında bilsek de bilmesek de. Hele hele kritik anlar dönüşümümüz için muazzam fırsatlardır anladığımız sürece. Leon Ali Kemal’in sorularına “Ben de bilmiyorum” dese de içten içe birçok şeyin farkında aslında. Derinlikli bir karakter Leon ve şimdi daha fazla sorguluyor kendini.  Savaşın neden olduğu şeyler onun canını acıtsa da, bir arada yaşanabileceğini ve bütün bu olumsuzluklara rağmen  bu iki milletin birbirini anlamaya çalışabileceğini düşünüyor. Şimdi yaptığının ağırlığı altında ezilirken ölümü kurtuluş olarak görse de tüm bunlar kendini tamamlamasına basamak olacak ve onu daha fazla olgunlaştıracak. Başına gelen aşk bu süreci hızlandıracak onda, çünkü aşkta bir hizmetkardır hayatımızda. Ona kapıldığımız da normalde vazgeçemeyeceğimiz birçok şeyden vazgeçeriz. Daha önce kabul etmediğimiz birçok şeyi kabul ettiğimizi fark ederiz. Leon içinde bulunduğu bu cendereden Hilal’in ona adım atmasıyla, güç bularak çıkacak. Hilal Leon’un samimiyetine inandı çünkü. Onun insani yönünün asker kimliğinden çok önde olduğunu defalarca yaşadı ve ona güvenmeye başladı. Onu düşman olarak değil seven bir kalp olarak görecektir bundan sonra ki yeteri kadar inanmasa bu adımı asla atacak bir kız değil Hilal.

Yazı devam ediyor..
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER