Ali Kemal’le Leon’un sahnesi de bu hafta ki en güzel sahnelerden biriydi. Kardeş olduğunu bilmeyen bu iki düşmanın karşılıklı konuşmaları çok kayda değerdi. Leon ne kadar nazikse Ali Kemal’de bir o kadar hırçın ve kaba. Yine de birbirlerini anlamaya çalışmaları ve de medeni iki insan gibi saygıyla konuşabilmeleri güzel bir adımdı. Leon ailenin gözüne giriyor, böylece birer birer. Malum damadımız olacak ileri ki zamanlarda kendisi. Savaşın ortasında, karşı karşıya duran bu iki milletin yan yana olabilmeleri çok şeyler anlatıyor biz insanlara. En büyük ortaklığın insanlık olduğunu gerisinin ise kocaman birer tuzak olduğunu haykırıyor, bunu bir türlü anlayamayan biz fanilere.
 
Cevdet sen nasıl bir adamsın ya? Nasıl bu ruha bürünebiliyorsun? Senin içinde bulunduğun her şeyden haberdar olan bizler bile söylediklerin karşısında dona kalıyoruz. Hiçbir şey bilmeyen Azize ne yapsın? Her hafta darmaduman olmaktan, paramparça olmaktan tükendi kadın. Birde ona “Hanım” diye hitap ediyorsun. Yabancı birinden bahseder gibi “Bu kadın neden bağırıyor?” diyorsun, bunların karşısında nasıl sağlam kalsın? Ama birbirinizle yüzleşme sahneniz çok olağanüstüydü gerçekten.  Nihayet gerçeklerin en azından bir kısmı açığa çıktı aranızda da biz de kısmen rahatladık. Yoksa senaryo hep aynı şeylerin etrafında dönüp durarak bizi bıktırıyor. Biz pekala daha fazlasının olabileceğini biliyoruz dizimizde ve de bunu her hafta hatırlatmaya devam ediyoruz.  Neyse ki bu hafta eski enerjisini yakalamıştı da arada geçirdiğimiz bi’ kaç bölümü telafi etti.

 
 
 Sen Azize’ye bir şey olmasın diye tüm sertliğin ve kararlılığınla onu inandırmaya çalışırken o duygularını saçıverdi ortalığa. Saklamak için bin türlü yola başvuran Azize gerçekleri daha fazla saklayamadı, kim bilir belki de saklamak istemedi. Hem seni çok seviyor hem de bir tarafı sana inanmaya devam ediyor Azize’nin. Tarafından onca şeye maruz kalmasına rağmen, kendinin bile anlam veremediği bir şeyler hissediyor seninle ilgili. Gerçekler ortaya çıktı çıkmasına da sadece sizin değil, tüm milletin başında bir bela gibi dolaşan Tevfik var ikinizin arasında. Gerçi sen onun hakkından gelirsin biz inanıyoruz sana. Keşke onun peşine adamakıllı düşsen de maskesini ortaya çıkarsan. Hepimizi o kadar mutlu edersin ki. Adamdan bıktık ya, bu kadar hain olmasını izlerken bile bünyemiz kaldırmıyor, bu adam o bünyeyle nasıl yaşıyor bunu anlamak mümkün değil. Bu hafta Azize de onun söylediği şeylerden oldukça rahatsız oldu. Mustafa Kemal’e ve milli mücadeleye karşı sarf ettiği sözler karşısında kararlı bir şekilde durarak ona geçit vermedi.  Parayla satın aldığı insanlar gibi olmadığını biliyor Tevfik Azize’nin. Bu yüzden bocalıyor onun karşısında, kıvırıp duruyor. Foyasının ne kadarı ortaya çıkar emin değilim çünkü malum bizim hikayemizin hep dört ayak üstüne düşen kadrolu kedisi olur kendisi.
 
Eftalya da haftalardır ilk defa doğru bir şeye yaradı ve bir çırpıda saydı Tevfik’le ilgili gerçekleri.  Sonuçta çok kazığını yedi Tevfik’in ve de onun hakkında bu kadar bilgiye sahip neredeyse tek kişi. İnşallah Azize de inanır tüm bu duyduklarına. En azından ciddiye alıp ona göre düşünür ve atar adımlarını. Ben Tevfik’in Azize isterse boşanma ile ilgili zorluk çıkaracağını sanmıyorum çünkü Azize’nin onun hakkında kötü düşünmesinden ödü kopuyor. Adam saplantılı bir şekilde tutkun Azize’ye. Sevdiğini zannetmiyorum ki kendinden başka birini sevebilecek bir insan değil Tevfik. Onunkisi sadece tehlikeli bir hastalık.

 
 
Bütün bölünmeler içerde olur. İnsan içinde bölünür ki bu hafta buna Leon’da fazlasıyla tanık olduk. Vatan da insan gibidir ve de o da içerden bölünür. Dışarda yaşanandan daha fazla hasara yol açar içerde ki bölünme. Bunu onarmak çok daha zordur. Tarih de çok fazla sahnelenen bir oyundur bu. Bir milletin aralarına sokulan nifakla onları ayrıştırmak, kutuplaştırmak ve birbirlerine düşman yapmak. Güveni ortadan kaldırarak saygı ve sevgiyi yok etmek. Farklılıkları zenginlik değil tehlikeymiş gibi algılatmak. Onları bu yolla oyalayarak, asıl gerçeklerden uzaklaştırmak. İnsanın satın alınabileceğini iyi bilen İngiliz de bu yola başvurdu bu topraklarda. Baktı ki ne yaparsa yapsın istediği sonucu alamıyor, ne yaparsa yapsın Anadolu’da ki direnişe engel olamıyor, toplumun arasında söz sahibi olanlardan satılık olanlarla yaptı işbirliğini. Olayları muhakeme edemeyen ve bu sözleri akıl süzgecinden geçiremeyen yığınları peşlerine takan bu insanlar başladılar sokaklarda bağırıp çağırmaya ve nifak çıkarmaya. Yalan yanlış iftiralarla toplumu etkilemeye. Ona boyun eğmeyenler de oldu elbette, ona kanıp vatanını satmayanlar da. Onları da ölüme göndererek verdi gözdağını, yaşamı sadece bu dünyadan ibaret zannederek. Adaletin er ya da geç gerçekleşeceğini düşünmeyerek.
 
İnsanoğlunun açgözlülüğü onu her türlü kirli işe sevk eder maalesef. Elde ettiklerinin yanında elinden gidenlerin büyüklüğünü tartamaz bu tip insanlar. Nasıl bir kötülüğün maşası olduklarını, nasıl bir kötünün piyonu olduklarını düşünemezler.  Charles maskesiyle oynarken oyununu, kendi kazdığı kuyuya düşmenin hırsıyla daha fazlası için bastı düğmeye. Silahların bu kadar zekice taşınmasıyla yaşadığı hezimeti başka bir yolla telafi etmeye çalıştı. Düzenli ordunun kurulmasına engel olamayınca ona inanan insanların arasını açmaya başladı. Kötülükte sınırı olmadığını, kendi gibi sınırsız olan Tevfik’e ispat ederek yeniledi onunla iş birliğini. Yüzbaşı Yakup artık felaketlerde onun parmağı olduğundan emin, bu yüzden daha temkinli olacak bundan sonra. O da, onu ölümün ucundan çekip alan dava arkadaşı Cevdet’te silahları yerine göndermenin huzuruyla yapacaklar yeni stratejilerini. Onlar cehennemin içinden çıkıp vatanı cennete dönüştürürken, diğerleri üfledikleri surla kendi kıyametlerini koparacaklar kendi başlarına. İşledikleri cinayetlerin ve öldürdükleri masumların kanıyla kendi cehennemlerine yakıt taşıyarak göçecekler, ona sahip olmak için didinip durdukları bu dünyadan.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER