Selam Gregor biz dostuz! ranini 13 Aralık 2014 Dr. Algernon Edward, "Öğrenmem gereken her şeyi öğrenene kadar hiçbir yere gitmeyeceğim" demişti. Gitmedi. Yastık kılıfları çivit mavisi de olsa, üzerinde hamam böcekleri gezen ve sefil bir pansiyonda, her cins ve ırkın cinsel ilgisini, ötelemesini üzerine çekme pahasına Thack'e (biz artık ona böyle sesleniyoruz) ve Knick'e yapıştı kaldı. Adam inatçı, yetenekli olduğu kadar kavgacı da Beyler. Tam anlamıyla yavaş atın tekmesi! Hayırlısı olsun. Mr. Paris Shoes adındaki bölüm, Algernon'un başucunda gezinen hamam böceği eşliğinde -bence- Gregor Samsa'ya selam çakarak başladı. Bölümü elbette Steven Soderbergh çekti (serinin tamamını çekecek) ve Jack Amiel- Michael Begler yazdı. Aralarda Steven Katz da bölüm yazacak, o bölümlerde önceden uyarırım. Bölüme girmeden önce işin dedikodusunu tamamlayalım. The Knick, bu hafta başında açıklanan 72. Golden Globe'da sadece Clive Owen'a lütf'edilen, "En İyi Erkek Oyuncu" kategorisinde aday oldu. En kuvvetli aday gibi görünüyor. Bu kategorinin bence James Spader'dan sonra (ona zaafım var ilaç prospektüsü okusa izlerim) en güçlü adayı olan Kevin Spacey ilahlar tarafından görmezden geliniyor ve ödülü evine The Affair ile ortama hızlı giriş yapan Dominic West götürürse şaşırmayacağım. At fav'a!Selam Gregor, biz dostuz! Şekspir mi, hiç okumadım!Bölüm muhteşem kamera hareketleri içeren bir 'hatırlatma' sekansıyla başladı. Ana karakterleri odağına alan sahne bir şölen gibiydi. Muhteşem ana tema müziği eşliğinde karakterler güne hazırlandı, günlük meseleler eşliğinde ipuçları dağıtıldı. Cornelia dahi kahvaltı sofrasında babasından hastane yönetiminde kalmak için tam onay aldı ve bir ağabeyi olduğu, ailede de iç gerilimler yaşanacağı sinyalleri verildi. Sonra da karakterlerimiz Knick'in bahçesine konuçlanan kamera tarafından karşılandılar. Sırası gelen karakterler önce kadraja sonra hastaneye girdi. Tam o esnada aklıma 'Cevdet Mercan, The Knick seyretti mi acaba' sorusu geldi. Çok isterdim bunu sormak. Neyse.. Thack'i hatıralar sardı. Geçen bölüm intihar ederek arızalı doktorumuzu bu hayatta tek başına bırakıp giden Usta'sının hayali aklından çıkmıyor bir türlü. Hoş, cenazeden sonra bu kadar etkilenmemişti durumdan ama, bu bölüme hisli başladı. Büyük idealleri, büyük egoları olan insanların, ortak hayaller kurduğu, korku, ülkü ve yaşamsal arızalarını paylaştığı birilerini kaybetmesi üzücü olmalı. Kendini okyanusta küçük bir sandalda saldırgan bir Kaplan'la başbaşa kalmışsın da öğün olma sırası sana gelmiş gibi hissedersin, sanırsam. Sonra elbette bas damara, bas damara.. Damara basmasa belki de sonuç: Hannibal olacak, Allah muhafaza! Thack, Şekspir'den alıntıladı, ben Life of Pi'den..Badem bıyıklısın ama tatlısın Odada "Ah o eski günler!" derken, içeri giren Usta'sının dul karısına da yürüyecek mi bilmiyorum ama bekliyorum. Thack'in kadına bakışından öyle bir sinyal aldım. Hayırlısı... Şimdi Soderbergh ve rejisi efsane lakin Clive Owen'a da iltimas geçtiği aşikar. Adamı her pozisyonda o kadar güzel çekiyor ki sanırsın aşık! Tek kare boşu yok. Hatta, gözümüze en tiksinç görünmesi gereken anlarda bile Owen kadraja efsane fotoğraflar veriyor. Ben, sığ bir bakışla durumu aşka bağlayarak yazdım, şakadan elbette amma bu satırlar "reji bir karakteri nasıl seyircinin kalbine sokar dersi" olarak okunsun isterim. Elbette bütün bu anlattıklarımı ilk dört dakikada yaptılar. Sonra olaylar, olaylar... Hastane müdürü Herman, Ambulans şoförü hâlâ tam havaya girmeseler de iyi düşünülmüş karakerler olduklarını bu bölüm ispat ettiler. Özellikle Kürtajcı Rahibe ile Hanutçu Ambulans şoförü Clearly arasında tesis edilen ikili hikaye nefis olaylara gebe. Thack ve hemşire Elkins arasında gelişecek hikayenin anladığım ip uçlarını ilk bölüm yorumunda vermiştim. Her şey o doğrultuda ilerliyor... Az önce paragraflarca anlatıklarımı ilk dört dakikada yaptılar demiştim. Bizim diziler gerçekten lüzümsuz uzun. Uzun da, diyelim kısaldı. 120 dakikada anlatılamayanları 50 dakikada nasıl anlatırlar, düşünmek bile istemiyorum... Unutmadan; bölümün en başında Thack'ın, Jules'u intihar noktasına getiren sebepleri onun dul karısına soğuk kanlı bir ifadeyle açıklamasından da çok etkilendim. "Çünkü işlemi değil, insanı görmeye başladı." minvalindeki açıklaması çok vurucuydu. Hasta ölünce, ameliyat başarısız mı sayılmalı yoksa ölen hasta sayesinde öğrenilenler kâr mı? Çok acayip bir felsefe değil mi? Hani her uçak düştüğünde mühendislerin ellerini ovuşturarak teknolojide tashih ve geliştirme yapması gibisine.. Bence çok korkunç ve çok insani şeyler tartışılıyor bu dizide. Eğer kapılır giderseniz kaybolursunuz, bu yüzden de "güzel dönem, yakışıklı adamlar, tatlı kadınlar" modunda izleyin. Ben böyle yapacağım..Böyle işte..R.