Dizinin komedisi varsa bile draması elbette daha çok var, hiç yoksa bile detayları var. Biraz da görevden ve mesajlardan bahsetmek lazım.

Sitem etmek gibi olmasın da Köse'nin salak oğlu neyine güvendiği belli olmaz şekilde Yavuz'a saldırmaya kalkınca komalık oluverdi. Hatta bunun içine Yavuz'un Bahar'ı kurtarması bile girdi. Bölümün temelinde ise yapacağı füze alışverişi üzerinden Çolak'ı durdurmak vardı. İkinci bölümde olduğumuz için yakalama kısmı yemedi tabii ki.

Ama bu sırada hoşuma giden başka bir şey oldu ve Çolak'ın hikayesini anlattılar bize. Serhat Kılıç'ın surat ifadesi gram değişmiyor olsa bile Çolak düşündüğümden daha psikopatmış. Karısı ve kızı tecavüze uğrayınca onları öldürmüş, sonra bunları yapanlara ödetmek için üç ay tünel kazıp bir de katliam yapmış.

Tabii tüm bu sırada mesaj almayı da ihmal etmedik... Suriye'deki varlığımızı istemediklerinden Çolak'ı kullanıyorlarmış. 'Dostlarımız' füze satıyormuş. Türk askeri olarak birçok zorluğu başarıyormuşuz. Ve en sevdiğim: Ülkeniz için ölmek sizin birinci vazifeniz değil. Bu bölümün mesaj kısmı geçenkine göre daha güzeldi en azından.

Uzun lafın kısası bölüm boyu yapılan operasyonlarla, Karabatak'ın 'üstün performansıyla' Çolak'ın füze sevkiyatı bir şekilde engellendi. Ancak son dakika ortaya çıktı ki o sırada füzelerden birisi ortadan kaybolmuş. Psikopat Çolak bölüm sonunda o füzeyi Erdem Yarbay ve iki askerin daha olduğu helikoptere fırlattı. Bölümün kapanışına vardığımızda helikopter düşme aşamasındaydı, sonu ne olacak belli değil şu an...

Allah affetsin, Yarbay'ın ölmesine itiraz etmem mesela. Hatta şimdiden böyle cesur bir hamle iyi bile olabilir. Ama yapacaklarını zannetmiyorum tabii ki. Yine de helikopterden kimsenin zarar görmeden kurtulması mantıklı gelmedi, belirtmiş olayım.


Bölümün bir diğer kötü olayı ise Hafız'ın hamile eşinin bir kez daha düşük yapması oldu. Üstelik Bahar'ın müdahale ettiği bebek doğarken Hafız'ın eşininki ölü doğdu. Gerçi üç fragmandan hangisiydi hatırlamıyorum, kadının acı çığlığını koydukları için tahmin edebildiğimiz türden bir durumdu. Hafız'ın görev aşkı evliliklerini ne şekilde etkileyecek şu an için merak ettiğim husus daha çok o, çünkü sorunsuz ilerleyebildikleri takdirde o çocuğu bir şekilde kucaklarına alacaklardır.

Gelelim çiftlere de... Yavuz-Bahar ikilisi daha önce de dediğim gibi çok yolları olsa bile en azından diyalog aşamasına geçtiler. Bu bölümde anladık ki en uzun ilişkisi iki saati geçmeyen Ateş'i Erdem Yarbay'ın kızı Nazlı'ya yazacaklar gibi duruyor. Yarbay'ın ölmeyecek olmasını düşünmemin bir nedeni de bu zaten.

Bölümde Meriç Aral'ın oynadığı yarı Fransız Eylem Mercier karakteriyle de ilk kez tanıştık. Savaş muhabiri ve sempatik, eğlenceli birisi izlenimi var. Fethi ile de yakıştıklarını düşünüyorum. Aşk dediğimiz şey dizilerde dostlukla değil de zıtlıkla başladığından bunların da normal bir açılış yaptığı söylenemez. Ama yaptığımız açılışı 'empati' üzerinden jet hızıyla kapattık, ne desem bilemedim.

Tuhaf bir konuşma değil miydi yahu? Yavuz ve ekibinin psikolojisine ve bilincine sahip olmadığımdan ahkam kesemem ama karşı tarafla empati yapacak kadar ileri gidebileceğimden de pek emin değilim ben. Yavuz'un bahsettiği bayrağı indirmeye kalkanın canına okumak muhabbeti de benim gözümde geçerli bir argüman. Şimdilik buradan yaratılan kızlar vs. erkekler bu iki çifti biraz olsun idare eder herhalde, geçmiş olsun o yüzden...

Zamanla yaşananların eşliğinde kızların ve tabii ki bizlerin yaşananların ciddiyetini idrak edip olaylara daha farklı bir gözle bakabileceğimizi düşünüyorum. Tabii bu noktada bölümün sonuna da gelmiş olduk bu arada efendim. Bakalım gelecek haftada neler bekliyor?


BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER