Gelelim Leon ve Hilal'in hem hırçın hem de bir o kadar naif
aşkına. Maalesef orada da hüsranlardayız. Farklı milletten iki gencin aşkı,
kaçışları, duygularına nasıl yenildikleri, değerleriyle duyguları arasındaki
gelgitleri çok daha güzel aktarılabilir bize. İlla bunu bir üçgene oturtmanın,
hele hele kız kardeş gibi defalarca işlenmiş bir klişe üzerinden tekrarlamanın
kime ne faydası var. İkisi de edebiyatçı ikisi de kalemi kuvvetli olan bu iki
gencin, aralarına üçüncü şahsın girmesindense kelimelerin büyülü dünyasındaki
atışmaları çok daha keyif verir bize. Ayrıca Leon'un böyle bir şey yok demesine
rağmen anne babasının yanlış anlamalarındaki ısrarları ve konuyu büyütmeleri
de bambaşka bir fiyaskoydu gerçekten.
Yıldız senaryoda baştan beri bir yere oturtulamadı diye
düşünüyorum. Elbette karakter çeşitliliği olmalı, farklı karakterler üzerinden
farklı mesajlar verilmeli ama Yıldız çok başıboş dolanıyor ortalarda. Ona daha
sağlam bir hikâye yazılmalı. Özgürlüğüne düşkün bu karaktere iyi bir kadın hikâyesi
oluşturulabilir. Ne kadar bencil olursa olsun yine de bir şeylere hizmet
edebilir. Kendi etrafında dolaşırken bir şeylere basamak olabilir. Böylece hem
ortada kalmaz hem de araya giren kız kardeş olup bizi diziden soğutmaz.
Ali Kemal son bölümlerde daha iyi bence. Serseri mayın gibi
dolaşacağına vatanı için bir şeyler yaparak işe yarıyor son zamanlarda. Ama
onun da Veronika'nın kayıp oğlu olduğuna dair gelişmelerin olması lazım artık.
Mesela Cevdet bunu öğrendi ama üzerinde hiç durmadı böylesi önemli bir konunun.
Tamam, içinde bulundukları durumların aciliyeti her şeyi ikinci plana
atmalarına sebep oluyor, anlıyorum. Fakat yine de iç dünyasında bu konuyu
tarttığı, kafasının bu konuyla meşgul olduğu anlara tanık etmeli dizi bizi.
Tabii bu arada bunu Azize'ye de anlatmalı bir an önce.
Niteliğin azaldığı niceliğin baş tacı edildiği hayatlar
içinde nefes almaya çalışıyoruz. Her şeyin hızla daha yapay hale geldiğine
şahit oluyoruz. Bu yüzden izleyebileceğimiz, bizi saran, içine alan yapımlara
daha fazla ihtiyaç duyuyoruz. Dizi sürelerinin uzun olmasıyla bu işin çok daha
büyük emek gerektirdiğini tahmin etmek zor değil elbette. Ama mademki bu kadar
emek veriliyor o zaman bir işe yaramalı. Bizleri de memnun etmeli ve hikâyesini
tamamlayana kadar ekranda kalabilmeli. Zira gördüğümüz kadarıyla tutunamayan
proje sayısı tutunanlara göre oldukça fazla.
Vatanım Sensin dizisinin en büyük avantajı sahip olduğu
oyuncular. Bizi ekran karşısında her hafta oyunculuklarıyla büyülüyorlar. Onur
Saylak mesela, adam öyle güzel oynuyor, kötüye öyle hayat veriyor ki Tevfik'e
saydırmamıza rağmen nefret edemiyoruz karakterden. Halit Ergenç zaten sözün
bittiği yer, başlı başına bir efsane ve de tüm diğer oyuncular hepsi
birbirinden dev hepsi birbirinden şahane.
Bu hafta bölümü yorumlamak içimden gelmedi ama es geçmek de
içime sinmedi. Bu yüzden her hafta severek ekran karşısına geçen ve de dizinin
hissettirdiklerini naçizane kaleme döken bir izleyici olarak geldiğimiz
noktanın bende uyandırdıklarını paylaşmak istedim. Umarım bu girilen yoldan bir
an önce dönülür de dizimiz tekrar eski heyecanına kavuşur. Yoksa bu güzel proje
ve büyük oyuncuların dev oyunculukları daralan senaryo içinde harcanarak
hepimize hüsran olur...