İlk bölümün, ilk sahnelerinden biriydi miras konusu. Onur’un dedesi, bir video kaydıyla tüm mal varlığını evlenip, ilk çocuk sahibi olan torununa bırakacağından söz ediyordu. Bunu duyan Yıldız ve Betül de, oğullarını bir an önce evlendirme telaşına düşmüşlerdi. Ve tüm bunlar olurken, Onur’un tavrı gayet netti! Böyle bir şey için asla evlenmeyeceğini, gerekirse dedesi gibi sıfırdan başlayabileceğini söylüyordu. En başından beri, zenginliklerine zenginlik katmak isteyen ailesiydi, Onur değil yani.
Lale ve Onur’un hikayesinin tamamen tesadüf başladığını hepimiz biliyoruz. Lale’nin hamile kaldığını öğrendikten sonra bile, Onur’un evlenmek istemediğini de. İlk başlarda Onur’un tavrı bu konuda da gayet netti. Pelinsu’yla olan ilişkisinde de, yine para değil, mantığı söz konusuydu. İyi eğitim almış, çocukluğundan beri tanıdığı ve yanına yakıştığını düşündüğü biriydi Pelinsu onun için. Onur’un yaptığı her hareketin bir mantığı var yani. Ama garibimin kaderine, Lale gibi denge problemi olan bir sevdicek düştü.
Lale’nin Onur’la evlenmekten başka bir seçeneği var mıydı? Songül sürekli tepesinde “Evleneceksin evleneceksin.” diye baskı yapmıyor muydu? Onur evlenmek için, Lale’yi hiç ikna etmeye çalıştı mı? Hayır. Bu evliliğin formalite olacağından, bebek doğduktan sonra boşanacaklarından bahsetmiyor muydu? Evet. Sonra ne oldu? Onur Lale’ye aşık oldu ve bambaşka bir adam oluverdi.

Ne demek Pelinsu bile senden daha dengeliydi by Lale
İlk baştaki Onur Sarıhan’ın çok keskin çizgileri vardı. Ailesinin bile ondan çekindiğini hatırlıyorum. Lale’ye olan sevgisiyle beraber, Onur da dönüştü. Geçmişinde yaşadığı bütün hayal kırıklıklarını bir kenara bırakıp, bebeğine ve sevdiği kadına sahip çıktı. Ve tüm bunları yaparken, hiçbir çıkar gözetmeksizin yaptı. Çünkü Lale’ye aşık oldu. İnce düşüncesini, kibarlığını, nasıl bir adam olduğunu milyon kere ispatladı Lale’ye. En başından beri ilişkisi için çaba gösterdi. Lale’yi kırmasın, incitmesin diye defalarca kendi kırıldı. Emir’e hazırladıkları anı defterinde bile, güzel bir hatıraları olsun diye, Lale’ye şahane bir evlilik teklifi hazırladı. Onur, sürekli Lale için çabaladı. Bir alnına Lale yazdırmadığı kaldı ki, senaryoda ne kadar önemsenmese de, göğsünde lale şeklinde dövme bile vardı. Sevgisini kanıtlaması için Onur’un daha ne yapması lazımdı? Eğer bu kadar zamandan sonra, Lale hâlâ sevgisinden emin değilse, bu tamamen onun problemi.
Lale, duyunca her insanın tepki vereceği bir şeyi öğrendi. Onur’a kızabilirdi, bağırabilirdi, küsebilirdi, günlerce konuşmayabilirdi. Ama o her zamanki gibi, her olayda olduğu gibi, ilk iş olarak evi terk etti ve Onur’a düşman kesildi. Bu ne hız? 5 dakika önce “Canım, aşkım, sevgilim” dediğin, aşık olduğun, adama nasıl bu kadar çabuk kin besleyebiliyorsun? Bir de, Onur’un konuşmasına, kendini izah etmesine bile izin vermiyorsun. Adam kedi gibi peşinde dolanıyor sadece kendini ifade edebilsin diye. Niye? Çünkü seni seviyor. Ve sen karşısına geçip utanmadan “Ben sevginden emin değilim.” diyorsun. İnsan bunu söylemeye utanır be! Onur gibi bir adama, bunu söylemekten haya eder. Tepkini göster, kızdığını belirt. Hatta “Bana olan sevginden eminim ama, bu yaptığını affetmeyeceğim.” de eyvallah. Ama bu kadar sebepsiz öfke, Onur’un yaptıklarını bir anda silmek, Onur defterini kapattım demek… Ben bu kadar çabuk değişen, bir insan daha görmedim. Ama Lale’ye de çok kızmamak lazım. Çünkü ailesi ondan da beter.

Senin bu dengesizliğin beni de, izleyiciyi de yordu Lale.
Lale’nin, Onur’dan hamile olduğunu öğrendiğinde Songül’ün verdiği tepkileri, Nilüfer’in göbek atmasını, Nergis’in ablası zengin koca buldu diye işten çıkmasını, hepimiz hatırlıyoruz değil mi? Songül’ün, mahalleye hava atmalarını, Onur, Lale’ye araba aldığında sevinçten ne yapacağını bilememesini, düğün çarşısında altın alındıkça mutlu olmasını, “Eğer fakir birinden hamile kalsaydın daha çok kızardım.” deyip, Lale’nin ne yaşadığını zerre önemsememesini. Ben hiçbirini unutmadım. Şimdi bana gururlu, paraya önem vermeyen bir anne imajını yutturamaz. Kızına, evliliğin çocuk oyuncağı olmadığını, her kavgada evin terk edilmeyeceğini, ailelerin her şeye bu kadar karışmaması ve taraf olmaması gerektiğini, her şeyden önce karşıdaki insanı önce dinlemesi gerektiğini söylemesi gerekirken, Onur’a berduş, bilmem ne diye saçma sapan hakaretler ediyor. Hani Onur’a bizi hayal kırıklığına uğrattı dedi ya, asıl hayal kırıklığı, ailecek sizsiniz Songülcüğüm!
“Hiçbir şey göründüğü gibi değildir, muhakak bir açıklaması vardır.” der annem. Bu da benim hayat felsefem olmuştur her zaman. Ve mutlaka her şey konuşarak çözülür. Kızgınlığımı da, konuşarak yaşarım kırgınlığımı da. Ne hissetiysem, arkadaşlarıma da, aileme de direkt söylerim. Bu kafada bir insan olduğum için, Lale’yi anlamakta ekstra güçlük çekiyorum o yüzden. Konuşmadan, dinlemeden, sadece gördüğüyle yargılamak dünyanın en saçma olayı. İnsan sevdiği biri için, bahaneler bile uydurur kimi zaman aklında. O yüzden yaptı bu yüzden yaptı bunun bir nedeni var diye. Lale’nin Onur’u sevmediği buradan bile belli. Ki bahane bulmasına bile gerek yok. Sadece dinlemesini bilecek. Onur’un bu kadar konuşma isteğinden sonra bile, dinlemek istemiyorsa, pekâlâ! Ciddi söylüyorum, ben Onur’un yerinde olsam, madem beni dinlemiyorsun, madem sevgime güvenmiyorsun, peki öyle olsun der çatır çatır boşarım Lale’yi. Ondan sonra Lale Hanım vursun kafasını taşlara…
Yazı devam ediyor...