Onur’un Lale için çırpınmasını, sürekli onu mutlu
etmek için çabalamasını acayip takdir ediyorum. Ama bana bu her zaman tek
taraflı bir şeymiş gibi geliyor. Sanki hep Onur fedakârlık yapıyormuş gibi
hissediyorum. Daha doğrusu öyle izliyoruz.
Mesela Lale bu zamana kadar Onur için ne yaptı? Her kavgada evi terk
ederek, en ufak bir şeyde Onur’a düşmanıymış gibi bakarak mı sevgi
gösteriliyor? Onur’un Lale’ye olan sevgisinden eminim ama Lale’ninkine hâlâ
ikna olamadım. 40 bölüm geçti, bu cümleyi kurmak da biraz tuhaf aslında. Bazı
şeyler çok daha net olmalıydı. En azından çift olarak birbirlerine olan
sevgilerinden emin olmalıydık. Bize bu zemin hiçbir zaman hazırlanmadı. Çünkü
bir dargın bir barışık yaşıyorlar ilişkilerini. Ama bu bölüm biraz daha,
davranış olarak net geldi bana Lale. Onur’la konuşurken çocuklaşan ses tonu da
yavaş yavaş düzelmeye başladı. Öğretmenlik onu çok daha normalleştirip, çocuksu
tavrından kurtaracak gibi geliyor bana.
Bu bölüm baş başa olmasalar da, en azından Lale-Onur
yokluğu çekmedik diye düşünüyorum. He sahneler fazla kalabalıktı ve romantizm
namına bir şey izlemedik. Ama en azından “var”lardı yani. Ve dediğim gibi, bu
bölümü geçiş bölümü olarak değerlendiriyorum. Bunun en büyük nedeni de, miras
meselesinin ortaya çıkması, hemen akabinde Yıldız’ın Lale’yi artık gelini
olarak kabullenmesi, sözleşmeyi iptal etmeyi düşünmesi, Pelinsu’ya güvendiği
için pişmanlığı, Songül’ün Samet’e karşı tavrında yumuşama olması, hepsi bir
araya geldiğinde, bundan sonra konular çok daha farklı olabilir hissiyatı
geliyor bana. Lale ve Onur’un ilişkisi de tek düzelikten çıkıp, heyecanlı bir
hale gelecek belki de? Hem de artık Filiz de biliyor Erol’un onunla miras için
evlendiğini. Ay heyecanlı bölümler geliyor mu? Sanki bizim için ışık yeniden
parlamaya başladı. Ne dersiniz?

Oy oy okunmuş pirinçleri ne güzel de yermiş benim
karım by Onur
Çocuklar, her daim, rol model olarak anne ve babalarını
alırlar. Siz istediğinizi söyleyin, dediğinizi değil, yaptığınızı yaparlar.
Gülşah da bu bölüm, bunun böyle olduğunu tam olarak gösterdi aslında.
Anneannesinin çantasından çeki alıp, okula gitmesi ne kadar çirkinse, anne ve
babasının oyunlarına kızlarını alet etmeleri de o kadar çirkindi. Bu yüzden,
Gülşah’a kızamadığımı fark ettim. Çünkü onun tek kabahati, anne ve babasını
örnek almak. Çiçekçi dükkânını sattırmak için, Gülşah’ı kullandıklarını göz
ardı edemeyiz şimdi. Yine de bölümün en sevdiğim sahnesi, Nilüfer’in kızıyla
konuştuğu andı. Sebepsizce gözlerim doldu. Gerçek zenginliğin aile olduğundan
bahsetti. Umarım bunu sadece Gülşah’a laf olsun diye değil, farkına vararak
söylemiştir.
Bölümün en komedi(!) sahnesi, Onur’un tek başına
Kurtuluş ve Samet’i kurtarmaya geldiği ve kapıdaki korumayı tek yumrukla
bayılttığı sahneydi. Tek yumrukla bayılmalar Yeşilçam filmlerinde kaldı artık.
Ki, Yeşilçam kalp ben orası ayrı. En azından, Onur dövüşebilirdi kapıdaki
adamla. Bu kadar kolay olmamalıydı yani içeriye girişi. Daha da komiği,
kızların Onur’un peşinden gitmesiydi. Canım babacığımın bir lafı vardır:
“Ölmeyi bayılmak mı zannediyorsun?” diye. Bu cümleyi, Nünü, Lale ve Songül için
kurmak istiyorum şu an. Hatta Onur için de geçerli aslında. Öyle bir adamın
yanına, her ne kadar, Nedim’i tanıyor olsa da, tek başına gelmemeliydi. Hatta
polislerle gelip, adamın içeri atılmasına sebep olmalıydı. Sonuçta her ailenin
bir Lord Onur’u yok. Eğer olay polise bildirilseydi, başka kişilerin canının
yanması da engellenmiş olurdu.

No:309’la ilgili eleştiri olduğunda, insanları
susturmak isteyen ekip, temsili. :)))
Samet’e üzüldüğüm kadar, çok az kişiye üzülüyorum
galiba. Dengesiz Nergis yüzünden, oyuncak oldu resmen. Bu kız sevgililer
gününde Samet’in yanından ayrılmayan, onun öncesinde buluşup “Seni çok
özledim.” diyen, artık Samet’in değerini anladım diye dolaşan kız değil mi? Bu
bölüm, Koray’a “Eski erkek arkadaşım.” dedi Samet için. Samet’in eski
olduğundan haberi var mı acaba? Resmen, Koray’ı görünce Samet’i devre dışı
bırakma kararı aldı. Bu kızı cidden sevmiyorum. Ve Onur’un Koray için
söylediklerinden yola çıkarak, sağlam bir darbe yiyeceğini düşünüyorum. Samet’e
yaşattıklarının aynısını yaşasın âmin!
Haftaya ayrılık var ama böyle tutuk bir çift
izlemektense, ayrılığın verdiği özlemle, “tutku”lu bir çift izlemek istiyorum. Bu
bölümün, güzel bölümlere sebep olması ümidiyle…
Haftaya görüşmek üzere.