Bazen sınavdaki tüm soruların cevaplarını bilir de yazamaz ya insan, işte tam da öyle benim hayatım!
Haftalardır Bora’ya biraz netlik verilmesi gerektiğinden bahsediyordum. Bu bölüm, o anlamda da mutlu etti beni. Bora’nın Belgin’e âşık olduğuna baştan beri inanmamıştım. Altından ne çıkacak diye bekliyordum, ufak ufak ipin ucu görülmeye başlandı. Umarım Bora’nın Belgin’e oynadığı oyun, sadece parayla ilgili değildir. Bunun altında Bora’nın Belgin ve Tekin’den geçmişe dair alınacak bir intikamı varsa çok doğru yoldayız, demektir. İşte bu, ana öyküyü zenginleştirecek ve pek çok yeni düğüm katabilecek bir detay olur. Her ne kadar Bora, bu iş için fazlaca acemi ve toy duruyorsa da onu kamufle etmek çok zor değil. Buradan yürünürse hem Bora, hoş bir renk verecek hem de ana öyküye itici güç olacaktır.
 
Bora ve Aslı, bana baştan beri “oluru var” gibi görünen bir çift ancak Aslı gerçekten tahmin ettiğim gibi şizofren çıkarsa o zaman ne yazık ki tam anlamıyla iyileşmesi mümkün olmadığı için Aslı & Bora ilişkisi de inandırıcı olmayacaktır. Bu noktada belirtileri göz ardı edip Aslı’nın ağır bir depresyon geçiriyor olmasına da razı olabilirim. Karşılığında da Aslı’nın annesi Ebru’nun kökten yok edilmesini talep ediyorum. Yiğit’le birlikte dizide suyun üstünde yüzen yaprak gibi avare avare dolaşan diğer karakter de o. Ne anne figürü olarak var olabiliyor, ne herhangi bir çatışmada rolü var ne de bir renk katabiliyor. İzleyicide uyandırdığı tek duygu “Sen buralarda ne dolaşıyorsun?” oluyor.
 
Aşk, yan yana oturmak değil yan yana durabilmektir.
 
Bu bölüm sevinerek izlediğim bir diğer yan, Derin’in en azından bu bölüm içinde tutarlı yazılmış olmasıydı. Ben, onun Aslı’ya hakiki dost olduğuna baştan beri inandım. Bu hafta, sanırım o dostluğun altı fazlaca çizildiğinden Derin’in ailesiyle ve Ali’yle ilgili boşlukları ve çelişkileri gözüme batmadı.
 
Finalde Aslı – Derin sahnesinde hem Nilperi Şahinkaya’nın hem de Leyla Lydia Tuğutlu’nun çok başarılı performansları da Derin’e negatifliğimi bir nebze azalttı.
 
Derin, bir derece toparlanmış görünürken bu defa Nesrin’in çelişkisi şaşırttı beni. Eğer önceden ipuçları verilmiş olsaydı Nesrin’in, Şahin’in teklifine yaklaşımını tuhaf bulmayabilirdim ancak önceki bölümlerde Şahin’den etkilendiğini gördüğümüz Nesrin’in bu ani U dönüşü, bana garip geldi. Gerçi Şahin’in de Nesrin’in karşısına pat diye evlenme teklifiyle çıkması ne kadar doğruydu, tartışılır. Anlaşılan o ki Nesrin & Şahin aşkına henüz zaman var.
 
Yüzüne baktığında gülümseyebildiğin biri varsa hâlâ hayata dair ümit var, demektir.
 
Final sahnesine bakınca önümüzdeki hafta bizi yine Derin’in git – gelleri bekliyor gibi, umarım yanılırım. Aslı kadar Derin’e de özen gösterilse keşke…

Geçen haftaya göre daha eli yüzü düzgün, toparlanmaya çalışılmış bir bölüm izledik. Kuşkusuz bunda oyuncuların ve rejinin payı çok büyük. Kerem Bürsin’in hastane sahnelerindeki performansını çok beğendim. Çok doğru ve dozu iyi ayarlanmış bir oyunculukla sahneyi tamamen gerçek kıldı.
 
Leyla Lydia Tuğutlu, özellikle final sahnesinde çok iyiydi. Nilperi Şahinkaya’yı bir kez daha söylemeye gerek yok. Aziz Caner İnan’ın oyunculuğunu da ben inandırıcı ve sıcak buluyorum.
 
Umarım bu haftaki toparlama gayretinin devamı gelir ve bu çaba reyting sıralamasını da olumlu etkiler.
 
* Didem Madak’ın “Enkaz Kaldırma Çalışmaları” şiirinden alınmıştır.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER