Asıl güç içinizde!
Bir yıldırım, bazen hayatınızı değiştirir.
The Flash, 'Bana inanmanız için önce imkansıza inanmanız gerekiyor' diyerek başladı.. DC yapımcılığında başlayan dizi yine bir çizgi roman uyarlamasıyla karşı karşıya kalacağımızın habercisi.. Başrol oyuncusu Grant Gustin'in baby face olması zaten bir türlü olayın ciddiyetini anlamayan, işin kahramanlığına soyulan karakter için on numara seçim olmuştu bana göre. Arrow'un yan dizisi olarak kabul edilen The Flash'da ana karaktere Arrow'u canladıran Stephan Amell'in kuzeni can veriyor ki gerçek hayattaki bu ortaklık dizideki ortaklığı daha inandırıcı kılıyor bende. Kahramanımızın çocukluğunu ve hayallerini bir çırpıda verip direk konuya giren dizi ilk noktada tavlıyor bizi.


Iris Barry'nin platonik aşkı.

Kusurlu karakter yaratma konusunda bir dünya devi olan yabancı dizi sektörü burada fazla tatminkar olamasa da Barry'nin özgüven eksikliğini bir de platonik aşkla birleştirince ortaya iç güveysinden hallice arıza bir tip (kusurlu karakterlere bayılırım) çıkıyor. Hikayede bir kahramanlık öğesi var ama diğer açıdan saf, ailemizin oğlu tadındaki karakterin 'dark-side'a geçme olayı daha iştah açıcı. Senaristler bu olayın üstüne yürürse zaten 9.4 IMDB puanıyla başlayan dizi bir efsane olma yolunda ilerler mi, ilerler.

Barry'e babalık yapan Joe rolündeki Jesse L. Martin de güzel seçim. Sahip çıkma duygusunu ve ona olan sevgisini çok iyi verdi. Hikayenin bir diğer önemli ayağı Joe. Yetiştirdiği çocuğun kahraman olma hikayesini ve kızına beslediği duyguları öğrendiğinde nasıl karşılayacak merak içindeyim azizim. Bölüm sonunda Barry'nin anlattıklarını çocukca bulan Dedektif, gördükleri karşısında dumur olunca neden inanmadım diye saç baş yolmasını bekledim ama olmadı. (ağlak türk dizilerinin etkisinden kurtulmam için biraz zaman verin) Adam gayet cool!


Barry ve ofisi.

Barry aynı zamanda part time (!) yaptığı "olay yeri inceleme uzmanlığı"nda da harikalar yaratıyor ve Sherlock'a göz kırpıyor. Dizide Barry'nin kahramana dönüşme hikayesinin mantıklı şekilde anlatılması benim için kilit noktaydı (Çizgi romanı daha önce tabiiki de okumadım) ki bunun patlamada ortaya çıkan radyo aktif dalgalar sonucu oluşması mantığımızı bir nebze doyurdu.


Caitlin'in Barry'den ilk etkilenişi kayıtlara geçsin.

İyi de, hiç mi kötü karakter yok, bu dalgalara maruz kalan diğer insanların sahip olduğu gücü kötüye kullanacağının sinyalini veren? Dizinin benzer durumlarda rastladığımız diğer örneklerine taş çıkartacak nitelikteki kötü adamı Dr. Wells ti. Adam bir garip. Ne işler çevirdiği tam muamma.. Tam 'ne ayaksın sen' diyeceğim durumlarda ortaya giren Cisco ya koca bi alkış(!) Dizide karaktere Carlos Valdes can veriyor, sormak istiyorum 'başka oyuncu mu yoktu yapımcı ağabey!' Yok olmamış, samimi olacağım derken sinir bozucu, komik olacağım derken anti-patik olan bir karakter çıkmış ortaya. (Bu kulvarda çok hızlı konuşan arada pot kırarak yüzümüzde koca tebessüme sebep olan ve tatlılığıyla yan rolden baş role yükselen Felicity tektir! Çakma karakterlere karşıyız) Neyse ki ilerleyen bölümlerde Bary'nin kalp kırıklıklarını tamir edeceğine inandığım Caitlin'in varlığı diziyle arama koyduğum mesafeyi tozla buz etti. Şimdiden; 'BarLin' (her ne kadar başkent adı gibi de dursa) fanıyım biline. Hikayenin o kulvarda açılması için yapımcılara mention atacak kadar ingilizcem olmasa da, her derde deva dualarımız var diyerek konuyu kapatıyorum.


Iris, sadece arkadaşız diyen kızlardan.

Barry kahramana dönüşürken platonik aşkı Iris de yakışıklı dedektifle mercimeği fırına vermiş, servis ediyordu. Anlayamadım, Barry bu kızın nesine tutuldu? Tamam, hoş kız ama o kadar! Bi dur, başrolsün sen, daha neler çıkacak karşına (Her ne kadar da fiziksel olarak, kardeş dizide her bölüm başkasıyla evcilik oynayan Oliver'in eline su dökemeyecek olsan da). Bu arada kızımız bitirme teziyle uğraşıyor ki bölüm boyunca altı çizilen tez ne ile ilgili merak etmedim değil. Ama sen uzak dur Barry, Dr Wells'in başına açacağı muhtemel belaların yanında bir de bununla uğraşmak istemiceksin.


Barry'nin gerçek babası hapishanede suçsuz bir nedenden dolayı yatıyor. Kahramanımızın asıl amacı babasının suçsuzluğunu ispat edebilmek.

Bölümde diğer dikkatimi çeken detay ve başlık olarak seçtiğim durum ise Barry'nin sevdiklerine olan düşkünlüğü. Sevdiği insanlara duyduğu bağlılıktan çok sağlam bir güç alıyor. Sahip olduğu güç zaten onun içindeydi ama etkin hale gelmesi için farkındalık gerekiyordu. Olayları çözmesinin sebebi her ne kadar sahip olduğu süper güçler sayesinde olsa da, onu asıl besleyen sevdiklerine karşı bağlılığı. Etrafında olan birilerine zarar verilme duygusu onu bir canavara çeviriyor. Bu yüzden de çalıştığı anti-suç takımına sıkıca bağlanacağını tahmin ediyorum.

The Flash olarak verdiği ilk sınavda Altın Küre kazanan Barry zafer sarhoşluğu yaşarken, biz de tüm izleyenler olarak ikinci bölüme taşınacağımız o büyük golü yiyoruz. Bölüm boyu işkillendiğim Dr Wells'in aslında bütün olayları kurguladığını (büyük deney-patlama-olağan üstü güçler) ve Barry'nin sadece bir piyon olduğunu öğreniyoruz... Arrow'un gazıyla başladığım hikaye biraz daha fantastik. Oliver'in kendi çabalarıyla kendini geliştirip daha somut gerçeklerle donatılmasına karşı Barry'nin fantastik-bilim kurgu dünyası inandırıcılık seviyesini zorlasa da, yazarlar ikinci bölümü merak etmemi sağladılar.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER