Çanlar kimin için çalıyor?
Hepimiz seçimlerimizle geliriz hayata ama neyi seçtiğimizi unutarak. Kimimiz seçtiğine kızar, kimimiz ye kendini ya da başkasını suçlar,  kimimiz ise seçtiğini hazmedip yanlışsa ondan kopar, doğruysa onun üstüne yenilerini koyar. Hayat da boş durmaz, bizi tüm bu evrelerde sınar da sınar. O bizden emin olmak ister, bizse ondan. Hem kendimize olan güvenimizi tartar hem de güvendiklerimize olan inancımızı yoklar. Verdiğimiz sözü tutabilmek ve kendimizi gerçekleştirmek için çabaladıkça üst tura çıkar, biz kimini arkada bırakırken hayatta yeni birilerini yanımıza katar. Neyin ne olduğunu anlamasak da duruşumuz sağlamsa eğer, insanlığımızdan sapmadan tüm bu yollar bizi doğruda tutar. İşte Cevdet böyle adanmış bir ruh. Vatanı için vazgeçiyor kendinden ama kimseyi de nefsine kurban etmeden. Ne hesap yapıyor ne de hesapsız adım atıyor. Ne vatanı için sevdiklerinden vazgeçiyor ne de sevdikleri için vatanından. Bazen nefesini tutuyor olanları izliyor bazen de olanlar karşısında nefessiz kalıyor. Ne kadar bocalarsa bocalasın adaletten şaşmıyor ve her taşı çok iyi oynuyor. Bu yüzden de bi’ şekilde başarıyor.
 
Hayat hep zor ama bazı zamanlar vardır ki zor kelimesi orayı yeteri kadar açıklayamaz. Tıpkı izlediğimiz Kurtuluş Savaş yılları gibi. Hem savaşın getirdikleri hem de insanın zafiyetleri. Kimin karanlık kimin aydınlık olduğunun daha bir bulanık olduğu zamanlar. At izinin it izine daha bir karıştığı durumlar. Tarafı vatanken kendi hırslarına yenik düşenler. Hak diye çıktıkları yolda, haksızlık yapmayı hak görenler. Bir yanda konu vatansa hiçbir şeyden geri durmayanlar, diğer yanda zaafları ile o çizgiden zamanla kayanlar. Bir yanda vatanı için canını verenler, diğer yanda kendi canı için bu vatanı satanlar. Tarih boyunca olan ve de halen olmakta olan kusurlu insan davranışları. İşte bunlardan biri de Eşref Paşa. Cevdet onunla çıkmış bu yola. Her şeyini bırakarak koymuş sevdiklerine ve onu sevenlere rağmen canını ortaya. Eşref onu tehdit etmese de yapacaktı elinden geleni tıpkı tehdit etmesine rağmen yaptığı gibi. İnsan olmanın sırrı da bu değil mi zaten? Köşeye sıkıştırıldığımızda bile adaletimizden ödün vermeden, köşeye sıkıştırana bile nefsimizle muamele etmeden geçmek içinden.


 
Her ne kadar mektubuyla yerinde bir mesaj vermiş olsa da yine de Cevdet kadar kendinden geçebildiğini düşünmüyorum Eşref’in. Hırsları var besbelli ki daha önce de bunu birçok kere ispatladı bize. Hilal’in idamı için Cevdet’i teskin ederken verdiği akılları, kendine çok fazla veremedi. Bugüne kadar onca yaşananlar karşısında Cevdet’e her şey vatan için diye konuşup dururken, kendi düştüğü bu durumu, kendine böyle yorumlayamadı. Her ne kadar oyunu bozmadan, süreci baltalamadan durduysa da bize Cevdet kadar sağlam olduğuna inandıramadı. Onun bu konudaki kayganlığını bilen Yakup da ona kimliğini bu yüzden açıklamadı. Daha önce de söylemiştim Cevdet’le Yakup çok daha güzel bir ekip oldular diye. Adam binbir surat gerçekten. Girmediği kılık, girmediği delik yok. Dizimize göre zaten dil farkı da yok maşallah herkes Türkçe konuşuyor. Böyle olunca her şey Cevdet’in sırtında kalmıyor. Yakup bir sürü şeyi ona bırakmadan çözüyor ve de Eşref’ten çok daha fazla güven veriyor.
 
Gelelim Azize sana. Her hafta dertlerden dert beğeniyor ve bizim yüreğimizi dağlıyorsun. Mutsuzluğun kitabını yazdınız Cevdet’le. O hem bunca şeyin içinde didinirken, sizin özleminizle de yanıp kavruluyor. Vatanı için çırpınırken, sizin başınıza bir şey gelmesin diye bin türlü yol düşünüyor. Bir de yetmezmiş gibi Tevfik’le sürekli düelloya girmek zorunda kalıyor. Bütün bunlarla baş ederken, sen hiç farkında değilsin ama senin aşkından güç alıyor. Sen de ne kadar dağılırsan dağıl aynı durumdasın aslında. Bilmediğin ve de adını koyamadığı bu kaynaktan, aynı Cevdet gibi besleniyor güç de olsa ayakta duruyorsun. İnşallah Cevdet’e olan kızgınlığın yüzünden Tevfik’in uzattığı eli tutmazsın. Güvenecek bir omuz arıyorsun, yaralarını saracak birine ihtiyaç duyuyorsun haklı olarak ama bu adamın derdinin sen olmadığını bilmiyorsun. Senin kalbin o kadar yaralı ki ve de karşındaki adam o kadar iyi oyuncu ki bu yüzden bu durumu anlayamıyorsun. İçinde beslediği yenilgisini seni kullanarak zafere dönüştürmeyi amaçlıyor, ama sen hiç fark etmiyorsun.

 
 
Ah Yıldız ah! Kendine doğru amaçlar edinsen artık. Baban da çok güzel ayar verdi sana ki tavrı karşısında bayağı afalladın. Babanın durumunu bilsen üzülür müsün acaba diye düşünmüyor değilim hani. İz sürüyorsun Leon’la Hilal arasında bir şey var mı diye. İnşallah tez zamanda duygularının gerçek olmadığını sen de fark edersin de, iki kardeşin aynı kişiye aşık olması olayını yaşatmazsın bize. Seni nereye yerleştireceğimize de bir türlü karar veremiyorum aslında. Ali Kemal olayı da sinmiyor içimize. Ali Kemal’in, senin dikkatini çekmek için Eleni’yi kullanması da ayrı kızdırıyor bizi. Ne senin istemediğin bir evliliğe mecbur kalmanı doğru buluyorduk ne de şu anda durduğun yeri doğru buluyoruz. Biz sadece seni düşünüyoruz. Heveslerinin kurbanı olmandan korkuyoruz ve de daha fazla kırılmadan yönünü bul istiyoruz. Ama işte bizim istemimizle olmuyor bu işler. Kim bilir neyi yaşadıktan sonra uyanacaksın gerçeğe. Ne senin kırılma noktan olacak kim bilir? Ya da böyle yaşayıp tüketeceksin ömrünü belki de.
 
Veronika için dönüm noktasıydı bu hafta. Yıllardır çocuğunun katili olarak bildiği adamın cezasını bulmasını seyretti, bayram edasında. Öldü bildiği çocuğunun, yaşıyor ihtimaline tutunmaya başladı duydukları karşısında. “Sen öldürdüğün bebeklerin annelerini tanır mısın? Ben öldürdüğün bebeklerden birinin annesiyim.” sözleriyle savaşın acımasız yüzünü ortaya koyarken, bunun yükünü taşıyanların en çok da anneler olduğunu haykırdı düşman bellediği adama. Evladına yaptığı dualarla anne yüreğinin nasıl bir yer olduğunu bir kere daha gösterdi bize. Anneliğin her coğrafyada aynı olduğunu tekrar hatırlattı hepimize. Yeryüzünde ne kadar farklılıklara bölünsek de, ne kadar ayrıntılar içinde yüzsek de, bazı şeylerin hep aynı olduğunun altını çizdi kalın çizgilerle. Yalnız Veronika’nın, sevinçten Cevdet’e gösterdiği yakınlıktan Leon çok rahatsız oldu. Annesinin davranışlarındaki taşkınlığı bilse de yine de bu durum onun hiç hoşuna gitmedi.

Yazı devam ediyor..
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER