Tabii bu dizi de senin karakterli duruşunun tam tersi olan, karaktersizliğin kitabını yazacak bir şahsiyet var. Tevfik, namı diğer Miralay. Adam dört ayaküstüne düşmelere doyamadı bir türlü. Her defasında köşelerden dönüyor ve ne yapıp edip sıyrılıyor. Şimdi de vatansever rolüne büründü. Gerçi onun iç yüzünü çok iyi bilen Cevdet elbette onun peşini bırakmayacak. Ama bu arada yine oyunlar oynayıp, planlar kurmaya devam edecek. Azize’nin boşandığını duyunca ona daha bir musallat olacak bence. Saplantılı hayranlığı için eli bu boşanma ile daha bir güçlendi. Bu yüzden Cevdet’i Azize’ye karalamalarının dozu artacak. Ne yaparsa yapsın Azize ona yüz vermeyecek ama o yine de sahnede ki yerini almaya devam edecek. Ona bu gerçeği yüzüne tokat gibi çarpan Eftalya’da iyileşip gelecek ve onun başına dert olmayı sürdürecek. Zira Eftalya şimdi daha bir düşman oldu Tevfik’e. O da boş durmayacaktır.
 
Karanlık görünen bir yol aydınlığa çıkabilirken, aydınlık görünen yol ise bizi uçuruma sürükleyebilir. Burada önemli olan karanlığa küfretmek değil, aydınlığa giden yolu mamur edebilmektir. Oradaki yokluklarla mücadele edebilmektir. İnsan olarak yüreğini ortaya koyarak “Sadece ben varım.” değil “Ben de varım.” diyebilmektir.  Kurtuluş Savaşı bunu diyenlerin mücadelesiyle zafere taşınmıştır. Attığı adımı kendine değil, millete doğru atabilenlerle kazanılmıştır bu haklı dava. Eşref Paşa vatanı için çıktığı bu yolda kafası karışık yanlış sulara adım atmakta şimdi. Henüz niyetinin kötü olduğunu tam olarak söyleyemesek de son yaptığı şeyler onu yanlış tarafa daha fazla yaklaştığının sinyallerini veriyor bize. Böyle büyük bir dava da vatanı için gözünü kırpmadan her şeyi yapan biri olmasına rağmen, olayı kişiselleştiriyor. Mustafa Kemal’in yaptıkları ortada olmasına rağmen galiba onu hazmedemiyor. Vatanın durumunu bu kadar yakından bilmesine rağmen, sorunların önünü açacağına verdiği kararlarla yeni bir sorun oluşturuyor. Zamanla bütün bunları daha iyi değerlendirip Mustafa Kemal Paşa’nın yanında yer alacağını düşünüyorum ama bu arada yaptıkları ve yapmadıklarıyla bir sürü şeyin de sebebi olacağı aşikar. Cevdet’le ayrılan yolları nasıl ve ne şekilde birleşecek ilerleyen bölümlerde göreceğiz. Kim bilir belki de hep karşı karşıya kalacaklar. Kim bilir safı olmayanların kendilerince saf oluşturma çabalarının sonucu olarak belki de Miralay’la Eşref Paşa ortaklık yapacak.

 
 
“Kuvvetin değil vicdanın, kibrin değil imanın emrinde olmalı insan. Ancak o vakit baş eder karanlıkla, ancak o vakit yolu çıkar aydınlığa.” Doğru yanlış diye çıktığımız yol birçok kavşak, birçok yol ayrımı çıkarır karşımıza. İçine düşülen yanlışları ayıklayıp yeniden edinilen doğrularla devam etmemiz için, yeni fırsatlar yeni eşiklerdir bunlar. Kimi zaman vicdanımızın sesi yerine nefsimizin sesine uyar, karanlığın pençesinde devam ederiz yolumuza. Ya yediğimiz tokatlarla kendimize geliriz ya da bu yolda çürür gideriz. Ama bazılarımız bu karanlığa düşse de kısa zamanda çıkar buradan. Aklın süzgecinive vicdanın sesini kendine ışık yaparak kurtulur bu çukurdan. Cevdet buraya kadar geldiği yolda hiçbir zaman kendinin peşine düşmedi. Vatanı için kendini hiçe sayarken elini taşın altından hiç çekmedi. Her türlü zorluğa göğüs gererken, hem ailesi hem o topun ağzında yaşadı ama doğruluk ve adaletten hiç ödün vermedi. Bu nedenle gittiği yol yanlış olsa da onun niyeti doğru olduğu için Allah Eşref Paşa ile ilgili gerçekleri karşısına bir bir çıkardı. Zaten Mustafa Kemal’le ilgili düşüncelerini Paşa’nın yüzüne söylemişti. Durduğu yer gayet netti. Seçim yaparken ve görevine devam kararı alırken, bu yüzden hiç tereddüt etmedi. Gizli kahramandı. Şimdiyse gizli olduğu kadar bilmesi gerekenlerin bildiği ve onunla gurur duyduğu, milli mücadelenin hem ortağı hem de güçlü bir neferiydi. Direniş katlanarak büyüyordu. Ülkenin içinde bulunduğu yangında, ailesinin içinde bulunduğu yangında iç içeydi ve de çok büyüktü. Biri bitince diğeri de bitecekti. Katlanmak zordu lakin yapacak bir şey yoktu. Çünkü aydınlığa varan yol karanlıktan geçiyordu.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER