Aile olmak; ne olursa olsun, ne yaşanırsa yaşansın,
birbirinden vazgeçememek, bir şekilde birbirine kenetlenmek demek. Sahiplenmek,
sahip çıkmak, birlik beraber olmak demek. İyi günde, kötü günde, belki de en
çok kötü günde demek. Tuhaf bir duygu aile olmak. Bir an geliyor gırtlağını sıkacak kadar
öfkeleniyorsun, bir an geliyor içine sokasın geliyor; her şeyi unutuyorsun. Ve
bunların hepsinden önemlisi, aile olmak için; kan bağına değil, gönül bağına
ihtiyacımız var. Bu bölümün etiketi de yukarıda bahsettiğim gibi #AileOlmak’tı.
Songül’ün yaşadıkları için gayet uygun, ama Lale ve Onur için işlerin pek de
öyle olmadığını gösteren bir etiketti bana göre.
Bu hafta No:309 ailesi için, heyecanlı geçti aslında.
Sosyal medyada o kadar güzel şeyler paylaşıldı ki, -özellikle Lale ve Onur’un
mutfak sahnesi- bu sefer ne dediğimiz, ne istediğimiz anlaşıldı dedim kendi
kendime. Bölüm galerisine baktım, birçok Lale ve Onur fotoğrafı. Heh dedim işte
şimdi başlıyoruz. Bu bölüm efsane olacak! Zaten hikaye olarak da, Lale
annesinin evinde olduğu için, kalabalık sahnelerin arasına serpilmiş şahane
sahneler olur diye düşünüyordum. E bir de ayrılık var… Ayrılıktan doğan özlem,
aşk, heyecanlı sahneler hepsi bir arada olacak işte. Böyle heyecanlı heyecanlı
ekran başına otururken, kendimi Leyla moduna bağlamışken, bölüm tokat gibi
çarptı yüzüme.
Beklentin ne kadar yüksek olursa, hayal kırıklığın o
kadar fazla olur derler ya; heh işte şu an tam da o noktadayım. İlk bölümlere bakıyorum;
tıkır tıkır çözülen olaylar, tatlı tatlı sahneler, her hafta gözlerinden kalp
çıkartan biz, her bölüm sonrası “Bu sahne tekrar tekrar izlenir.” diye yazan
ben, 1 haftanın geçmesini iple çeken No:309 izleyicisi… Ve şimdiki halimize
bakıyorum; kırgın, kızgın, niye böyle olduğunu anlamaya çalışan, ana hikayeye
niye bu kadar değer verilmediğini sorgulayan bir izleyici profili.

Kötü kötü bakayım da biraz daha korksun by Lale
Her hafta umut etmekten artık ciğerimin solmaya
başladığını anladım. Bölüm sonları “Biz bu bölüm ne izledik ya?” diye
sorgularken buluyorum kendimi. Bu hafta da mı gitti şimdi elden diye
düşünüyorum. Yine mi “aşk”lı bir bölüm yorumu yazamayacağım? Tek tutunacak
dalım olan, Lale ve Onur’a bakıyorum. I-ıh istenen bu hafta da gerçekleşmedi.
Bölümün efsane olabilecek birkaç sahnesi vardı ve
her zamanki gibi alelade
geçiştirildi. Acayip bozuldum. Mutfak
sahnesinin devamı çok daha şahane olabilirdi. Onur, Lale’nin kokusunu içine
çekerken, Lale döndüğünde dudakları arasında bir cm kalabilirdi mesela. Lale
heyecandan kırabilirdi o bardağı. “Ne yapıyorsun sen ya?” diye Onur’a
çemkirirken değil. Ben izleyici olarak, Lale’nin üzüldüğünü, bir yandan da
duyguları ve yaşadıkları arasında kaldığını göreyim ki, Lale’ye hak vereyim.
Bölümün birkaç yerinde bunu yakalamaya çalıştım. Bir yandan Onur’u azarlıyor,
bir yandan da pişman oluyor gibi hissettim. Ama bu çok kısa sürdü. Bir de bölümün
genel teması, aile olmak olduğu için, Lale’nin sert duruşu fazla geldi bana.
Yazı devam ediyor..