Düşmanına saygı duymayan onu yenemez
Özgürlük insanın her şeyi yapabilmesi değil, ne yapmak istediğini bilebilmesi, attığı adımların verdiği kararların sonuçlarını görebilmesidir. Bütün bu ayırımları yapabilmesi için gereken farkındalığı kazanabilmesidir. Tıpkı Yıldız’ın “İradesi olmayanın istikbali olmaz.” sözü gibi. Çünkü yarın, bugün aldığımız kararların ürünüdür. Eğer içinde bulunduğumuz durumu anlamak için gereken irademiz yoksa veya bu iradeyi kullanabilecek kapasiteye ya da özgürlüğe sahip değilsek zaten bu mümkün de değildir. Oysa akıl o kadar güzel bir süzgeçtir ki ve de vicdan o kadar hassas bir terazidir ki. Yeter ki bu iki mekanizmayı doğru ve yerinde kullanmayı öğrenelim. Yoksa hayat bize çok bedeller ödetir. Bazen bu bedeller o kadar ağır olur ki ne geri dönüşü olur ne de telafisi. Bu yüzden yaşadıklarımızın içinden sonuca odaklanarak veya hedefe kilitlenerek değil, süreci anlayarak geçmeye çalışmalıyız. Bazen doğru başlayan yanlışa, bazen de yanlış başlayan şey doğruya evrilebilir çünkü. İşte Yıldız da bölüm boyunca evlenmemek için çırpınıp durdu. Herkese her yola başvurdu. Ama onu başta annesi olmak üzere hiç kimse anlamadı hatta anlamak için hiç kimse uğraşmadı. Tamam, Yıldız bu konuda sicili çok temiz biri değil. Fakat bu kadar önemli bir konuda, hele hele evlilik gibi kişinin rızası olmadan yapılamayacak bir şeyi bu kadar aceleye getirmek de böyle hazin bir sonuç doğurdu.

Anlaşılmak isteriz, fakat çoğu zaman ya anlaşılamayız ya da yanlış anlaşılırız. Bazen anlatmak için uğraşır bazen deliler gibi bunun için çırpınır bazen de umudu keser boyun eğeriz. Kabullenmek değildir aslında, olmayacağını düşündüğümüz için pes ederiz ya da yolumuza çıkan her şeyi yardım zannederiz.  Kanarız kimi zaman, kim bilir belki de umut ederiz. Hilal’e “Benim istikbalime ancak ben karar verim başkası değil.” diyen Yıldız, kimseye söz geçiremeyince Yunan Komutanı’nın uzattığı ele kanarak, yanlış bir kararı yine yanlış bir kararla önlemeye çalıştı. Sonuca o da dayanamadı, yerden yere attı kendini. Oysa o sadece Mustafa Sami’den kurtulacağını zannediyordu. Çünkü Yıldız kendine ne kadar uyanık bir kız olura olsun hayatın çok da farkında değil aslında. Bu yüzden de şoka girdi. Azize ise yine çok sertti. Hem savaş yılları içinde olmalarının getirdiği yorgunluk hem de içinde bulundukları koşulların olumsuzluğu nedeniyle çok katılaşmış Azize. Verdiği tepkiler tepki değil cezaya dönüşüyor zira. Bu evlilik kararından kendini hiç sorumlu tutmadan sadece Yıldız’ın yaptığına bakarak kesti biletini. Yalnızlığının getirdiği korkuyla nasıl ki Yıldız’ın başına bir şey gelmesin diye onun rızası olmadan evlendirdiyse, yine hayata olan kızgınlığını da Yıldız’a uyguladığı şiddetle çıkardı.  


 
Hilal bu bölüm geçirdiği o büyük olayın da etkisiyle daha sakindi. Ablasına da bu sakinlikle yaklaştı. Normalde duygularını çok uç yaşayan bir kız olmasına rağmen doğru veya yanlış diye yaklaşmadı konuya. Onun yanında yer almaya çalıştı hele Mustafa Sami’ye neden arandığını sorduğu sahnede ki tutumu çok takdire şayandı. Zaten çok cesur olan Hilal ablasını emanet ettiği kişi hakkında bilgi almaya çalışarak, annesinin çok fazla tartmadan, çok aklıselim düşünmeden verdiği kararın yanlışa yol açmaması için bir parantez açtı. Çünkü Anadolu’da direnişçilere destek olmak gibi büyük bir idealin yanına istenmeyen bir evliliği iliştirmek zaten başlı başına bir handikaptı. Biz bazen böyle toptancı düşüncelerle hareket eder, bir şeyi diğer bir şeye kurban ederiz. Bu yüzden ikisinden de gereken verimi alamaz ve çoğunlukla da doğru yere varamayız. Burada da öyle oldu. Öyle ya Anadolu’daki ihtiyaç başka şeydi Yıldız’ın evliliği bambaşka.

Ali Kemal ise Yıldız’a olan duygularıyla baş etmenin yolunun onun evlenmesi olduğunu düşünüyor. Bu yüzden bu evliliğin gerçekleşmesi için didinip durdu. Kendini o kadar köksüz buluyor ki hiçbir şeye bağlanamıyor ve sürekli savruluyor. Ne sevgiyi hak ettiğini düşünüyor ne de biri tarafından sevilmeyi. Oysa içine doğmasa da içinde sevgi bulduğu ve onu öz evlatları gibi bağrına basmış bir ailesi var. Bu durumu yeterince kavrayamıyor ve bu yüzden mutsuzluğun dibinde yalnız yaşıyor. Yanı başında ona aşık olan Eleni’nin duygularının zerre farkında değil. Ne kendine hayrı var ne de hayatın içinde sağlam bir yeri. Hırçınlığı ve kabına sığmayan tutumu da hep bu yüzden. Hayatın ona verdikleriyle yüzleşip kabul etmediği için onunla da kendiyle de sürekli bir kavga halinde. 

Yazı devam ediyor..
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER