Bize aşk getir Emir Sarıhan!
“Bazen senin kabus dediğin şey, en güzel rüyan haline bile dönüşebiliyor.” Bölümün en güzel repliğiyle başlamak istedim yazıma. Onur bu cümleyi kurunca, birden ilk bölümlere gittim. Lale’nin yanlış masaya oturması, Onur’la geçirdiği gecenin sabahında, “Bir daha görüşmemek üzere.” diyerek ayrılmaları, Lale’nin hamile olduğunu öğrendiği anki şoku, Pelinsu’nun varlığı, DNA testi, ailelerin her şeye dahil oluşu, Onur’un kaba halleri… Gerçekten de kabus gibi görünen hikaye, Lale ve Onur’un masalı oldu. Tabii ne kadar onları doya doya izleyemesek de, aşklarını pek hissedemesek de, sahneleri yeteri kadar özenilmese de, sonuçta onlar bizim hikayemizin kahramanları. Ve bizim için sadece “iki” ana karakter var.
 
Biliyorsunuz, ilk andan beri bebeğin doğmayacağını düşünüyordum. Ama yanıldığım için de acayip mutluyum! Çünkü, Lale’nin hamilelik sürecinde bebek faktörünü yeterince kullanamadık. Her başbaşa Lale ve Onur sahnesi, Lale’nin hormonları engeline takıldı. Hatta bana kalırsa, insanlar hamile bir kadının romantik sahnesi olamaz ya da izleyicinin aklındaki “anne figürü”yle pek uyuşmaz da, tepki gösterirler diye, senaristler Lale ve Onur’a layıkıyla sahneler yazmadı diye düşünüyorum. Gerçi, romantik sahne yazmasalar da, bol bol sahne yazılabilirdi. Hamilelik ya da başka bir şey buna engel değil çünkü. Artık Emir’in doğmasıyla birlikte, her şey yerine oturacak, aralarındaki bağ eskisinden daha da güçlü olacak diye ümit ediyorum. Zaten ben hep ümit ediyorum. Kendime üçüncü bir ad ekleyip, Gizem Elif Ümitvar olarak mı değiştirsem ne yapsam?
 
Doğurmaktan vazgeçip uykuya mı daldı ne yaptı by Onur
 
Lale’nin sancısı tuttuğunda, ne yapacağını şaşırıp donup kalan Onur kalp ben! Bir yandan heyecanı, bir yandan Lale’ye destek oluşu ve doğuma girişi hepsi çok güzeldi. Aile fertlerinden birçok kişinin doğum öncesi ve doğum sonrasına şahit olduğum için de biliyorum, “Her şey senin yüzünden oldu.” cümlesi hiç değişmez. Lale’nin tepkileri de, doğum sahnesi de çok doğal geldi o yüzden bana. Demet Özdemir’in performansı da çok başarılıydı. Abartıya kaçmadan, çok doğal ve yerinde oynadı. Annelik duygusunu henüz tatmayan benim bile gözlerim dolarken, anneciğimin anıları depreşti ve gözlerinden yaşlar süzüldü. Ah annelik…
 
Yalnız, oda süslemesini hiç beğenmedim. Tıpkı anaokulu süsleri gibiydi. Birbiriyle uyumsuz renkler, el ele tutuşmuş çocuk figürleri, krapon kağıdından şekiller… Çok daha özenli ve konsepti olmalıydı yapılan hazırlığın. Çünkü Yenilmez Ailesi bu işi yapıyor. Üstelik Sarıhan ailesine veliaht geldi. Mesela, Emir’in adı muhakkak yazmalıydı duvarda. 'Hoş geldin bebek' teması hakim olmalı ve şık bir masa kurulmalıydı.
 
Her zamanki gibi, yazımın bu köşesinde azıcık sahneleri olan Lale ve Onur’dan bahsedeceğim. Bu durum düzelene kadar da yazmaya devam edeceğim. Sahnelerinin azlığı geçiştirilebilecek bir konu değil. Ancak, sahnelerin azlığından daha vahim olanı, kesinlikle özensizlik. Hani izlerken “az ama öz” bile diyemiyorum. Bu bölüm, bin kez farklı versiyonlarını dinlediğimiz jenerik müziğini sahnelerin altına ekleyip, defalarca Lale ve Onur’un konuşmalarını kestiler mesela. Yahu zaten doya doya izleyemiyoruz. Bırakın da repliklerini duyalım bari.

Yazı devam ediyor...
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER