Güzel doğurdum yalnız by Lale
Şimdi hepimizde aynı düşünce var: Lale ve Onur tam yakınlaştığında kapı ya da telefon çalıyordu, artık  Emir ağlar diye. Bu klişeyi izlemek istemediğimden öyle eminim ki… Lütfen “Bize aşk getir Emir Sarıhan!”
 
Milyonuncu kez tekrarladığım/ tekrarladığımız gibi, birbirine kanka gibi değil, aşkla sarılan bir çift görmek istiyorum. Onur’un, Lale’nin kokusunu içine çektiği, “Sen benimsin” diye defalarca hissettirdiği, birbirlerine sonsuz güven duydukları ve her kim ne yaparsa yapsın, ne yaşarlarsa yaşasın, birbirinden kopmayan, birbirleri olmadan nefes dahi almak istemeyen bir çift izlemek istiyorum. Sahneleri özensizce, kliple geçiştirilen bir çift değil.
 
Özensizlikten bahsetmişken, elimizdeki bir hikaye daha özensiz kaldı: Samet ve Nergis. İmkansız, annenin engel olduğu aşk hikayesi pekâlâ izleyicinin dikkatini çekebilirdi. Ama şu anda benim bile merakımı zerre cezbetmiyor. Çünkü hiçbir zaman ortada doğru düzgün bir ilişki olmadı. Her şey çabucacık başladı ve bitti. Zaten, Nergis ilk başlarda Samet’i zengin zannettiği için ilgileniyordu. Ayrıldıklarında da hiç üzülmedi. Hayatına gayet güzel devam etti. Sonra ne olduysa tekrar Samet’e döndü. Sonra da yine bırakıp gitti. Sanki bu işler çocuk oyuncağı! Bu konuda üzüldüğüm tek şey, en baştan beri çizgisini hiç bozmayan, saf aşık, beyefendi Samet’in hali. Tüm kalbimle söylüyorum ki, Sametciğim, Nergis’ten daha iyilerine layık nokta.
 
Ne saçmalıyor ya bu kadın?
 
Songül’ün, Samet konusundaki abartılı tavrına da anlam veremiyorum. Neden bu kadar kızgın Samet’e? Trileçe poşetine çarpıp yere düşürdü diye mi? Onur’un şoförü diye mi? Yoksa kızına aşık oldu diye mi? Samet’e kızmasının ve bu kötü muamelesinin hiçbir dayanağı olmadığı gibi, açıklaması da yok bence.
 
Nilüfer’e çok kızgınım. Nasıl da sebepsiz yere incitti Kurtuluş’u. Gerçekten haksızlık yapıyor artık. Biraz dinlemeyi bilmek lazım. Karşındaki çocuk değil, koskoca adam. Hem de seni ve ailesini kaybetmesin diye çabalayıp, direnen bir adam. Temcit pilavı gibi eski hikayeleri önüne koymaktan da bir an önce vazgeçmeli. Zaten, dizideki en güzel dönüşüm örneği kesinlikle Kurtuluş oldu. İlk bölümlerde sahnelerine bile tahammül edemezken, şimdi tam bir Kurtuluş destekçisiyim. O yüzden artık alttan alma, hatta hafiften sürünme sırası Nünü’de.
 
Sürünecek kişiler listesine bir isim daha ekleyelim lütfen: Erol Sarıhan! Erol artık Filiz’i aşağılama konusunun suyunu çıkarttı. Geçen hafta lanet okumaya başladı ki, artık bu benim için son nokta. Hakaretler, lanet okumalar, telefona “Aramayaydı iyiydi.” diye kaydetmeler… Gerçekten bu kadar değil. Olamaz da! Filiz’e karşı hiçbir şey hissetmiyor olabilir. Ama ona saygısızca davranma hakkını kim veriyor? Onur da ilk başlarda Lale’ye bir şey hissetmiyordu ama, bebeğinin annesi olduğu için saygı duyuyordu.
 
Haberim yokmuş gibi çek kanks
 
En azından bebeklerinin hürmetine susabilir Erol. Ki, Filiz kötü bir kadın değil. Kocasına da çok aşık. Erol’un Filiz’i aşağılamalarına 30 bölümdür katlanıyoruz. Artık öyle bir şey olsun ki, ya Filiz bunu boşasın, ya da hastalansın. Belki hödük Erol, Filiz’i kaybetme korkusuyla sarsılır da kendine gelir. Ya da bunların hiçbiri olmazsa, Filiz’e çok aşık bir eski sevgili ortaya çıksın. Hatta hatırladığım kadarıyla, nişanı attığı biri vardı Filiz’in. O yeniden belirebilir mesela.
 
Yazımı bitirmeden önce, nikahın gerçek olduğunu öğrendiğinde fenalaşan Betül’ü hep öyle görmek istediğimi ve kötülük düşünen herkesin kötülük bulmasını temenni ederim. Haftaya görüşmek üzere.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER