Onur’un yalanını yakalayınca; doğal olarak Lale, Özge’yle ilgili şeylerin peşine düştü. Bunu her kadının yapacağını hepimiz biliyoruz. Ve haklıyken hiçbir kadının susmayacağını da. Konu tam yerine gelmiş, Onur Lale’nin odasını karıştırdığı görüntüleri izlemiş, yüzünde hayal kırıklığı ve sinir dolu bir ifade ve Lale’nin olaya tepkisi: “Hormonlar yüzünden kıskanç oldum.” Bu bir açıklama değil! Orda anlatması gereken, odanda fotoğraf buldum sonra balayından erken döndük ve bana yalan söyledin olmalıydı. Onur suçlu olduğu halde, zeytin yağı gibi üste çıktı. Onur’un yaptığı saygısızlığı nasıl görmezden gelirsiniz? Bir de Lale’ye nutuk verdi: “Evlilikte güven ve dürüstlük çok önemli.” diye… Sırf konu bütün bir bölüme yayılsın ve biz gerginlik izleyelim diye, saniyede çözülebilecek bir olayı uzattıkça uzattılar…
Dost acı söyler
Size de oluyor mu bilmiyorum ama, son zamanlarda No:309’u izlerken, beynimin yorulduğunu hissediyorum. Sürekli entrika, yüksek yüksek sahneler, Betül’ün sinsi planları, Pelinsu’nun hadsiz hareketleri, aşkın zerresini izleyememek, Lale ve Onur’u figürasyon gibi arada göstermek, evli çifti ev arkadaşı hatta iki yakın arkadaşmış gibi izletmek, Buray dışında hiçbir şarkıyı çalmamak, tek cümleyle çözülebilecek olayları gereksizce uzatmak, resmen aptal yerine konulduğumu hissediyorum artık. Belirtmek isterim ki, ilk bölümden beri bazı şeyler düzelecek diye umut ediyor olmamız, aptal yerine konulabileceğimiz anlamına gelmiyor.
Size çok net bir soru soracağım: Lale & Onur izlerken -tabii diğer karakterlerden fırsat bulursak- aşık ve evli bir çift izliyormuş hissine kapılıyor musunuz? İlk tanıştıkları geceyi birlikte geçirmiş, itirafları, hoşlanmaları ve hatta birbirlerine sevgi sözcüğü kullanmaları bile zaman almış bir çiftin aynı evde yaşayınca birbirine dostmuş gibi davranmalarına anlam verebiliyor musunuz? Kanka gibi birbirine sarıl, arkadaş gibi birbirini yanaktan öp, -bari Onur arada bir burnuna öpücük kondursun Lale’nin- bir romantiklik göstergesi olarak karşılıklı yemek ye, bir de ev arkadaşı gibi aynı evi paylaş. E romantizm ve aşk bunun neresinde?

Valla 23 ana karakterden 7’si burada devamı nerede ki? By Onur
Onur’u üstsüz gördüğünde gözlerini kapatan, sürekli kaçan ve Onur “Ben sana ne zaman hamle yapsam, kendini geri çekiyorsun.” dediğinde, “Hmm anladım.” diyen Lale… Şaka gibi! Gerçekten şaka gibi… Ayrıca, kimse kusura bakmasın ama biz şu ana kadar öpüşme sahnesi bile izlemedik. Öpücük ve öpüşme ayrı şeyler rica ediyorum birbirine karıştırmayalım. Birbirini seven iki insanın, aşkım, canım bir tanem, sevgilim vb. gibi sözcükler kullanmasından daha doğal ne olabilir? Lale ve Onur da öyle bir tonlama yapıyorlar ki, bak “canım” falan diyoruz izleyici gör bunları çok romantiğizi hissettirmeye çalışıyorlar.
Lale gibi, güçlü bir kadın karakteri nasıl bu hale getirdiler? Bu kadın aşkı için atandığı şehre bile gitmemiş. Duygularına sahip çıkmış. Şimdi kocasına sahip çıkamıyor öyle mi? Ortada saftirik saftirik dolaşıyor. Bunun sebebi de mi hormonlar?
Ben bir diziyi ya da filmi izlerken esas çifte imrenmeliyim. Vay be ne aşklar var, darısı başıma diyebilmeliyim. Lale ve Onur’u izlerken kurduğum tek cümle: “Allah korusun böyle ilişkiden.” oluyor…
Elinizde Lale ve Onur gibi, diğer çiftlerden sıyrılan bir ikili var. Üstelik, Demet Özdemir ve Furkan Palalı partnerliğini çok sevdi izleyici. Böyle uyumlu çift nasıl harcanır? Dizide replikleri önemsenen tek kişi: Sumru Yavrucuk. Zaten o da olmasa hepten çekilmez olurdu No:309… Dizinin ana hikayesine zerre değer vermiyorlar. Eğer çok karakterli, bol entrikalı bir şeyleri istiyorsanız, bundan sonraki işiniz günlük dizi olsun mümkünse. Yazdıkça yazarsınız… Ama orada bile esas oğlan ve esas kızın hikayesini izliyor izleyici.
Yazı devam ediyor..