Söyle kalbim susma
Yan kalbim, yan! Tutuş kalbim, tutuş. Hisset kalbim, hisset. Bitmeyen hayallerle, tükenmeyen umutlarla bu aşka tanıklık et, kalbim. Var mı Defne gibi biri? Var mı Ömer gibi biri? Söyle kalbim susma! Yok değil mi böylesi? O yüzden takılmadık mı zaten peşlerine? Neden sevdik peki bu kadar? Sıcacık yüreğiyle, sevgi dolu, saf, kıpır kıpır, güzeller güzeli mahalle kızını mı çok sevdik? Yoksa mağrur, güçlü, ama bir o kadar da kırılgan, sevilmekten çok, sevmeyi çok iyi bilen yakışıklı Ömer'i mi? Söyle kalbim hangisini daha çok sevdik? Neyi çok sevdik?
 
Kızıl saç mı? Siyah saç mı? Beyaz ten mi? Esmer ten mi etkiledi? Yoksa ikisinin bakılası, izlenilesi uyumları mı hayran bıraktı bizleri? Söyle kalbim susma! Biz bu aşka neden bu kadar bayıldık, sahip çıktık? Neden yüzlerimize onlar mutluyken gülücükler konuyor? Neden bir arada değillerse karalar bağlıyoruz, sıkılıyoruz, şikayet ediyoruz? Söyle kalbim susma!
 
Ömer'in Defne'yi ilk gördüğü anın o büyüsüyle başladı her şey değil mi? Defne'yi elinden kavrayışına, ilk şok yaratan öpücüklerine, kızmakla kızmamak arasında kalan duygularımıza, Defne'nin kendini korumak için patlattığı tokata vurulduk. Ailesi yüzünden Defne'nin omuzlarına binen yüke, çaresizliğine hüzünlendik. Ömer'in bu kadar dürüstken, iyiyken ona kurulan kiralık aşk planına kızdık.
 
Yanlış anlaşılma hallerine, sakarlıklara, kıskançlıklara, bir araya geldiklerindeki gizli göz süzmelerine kapıldık. Kırmızı kapılarda zor anlar yaşayan Defne'yi sevdik. Ayağını inciten Defne'yi kucaklayan, pansuman yapan ciddi Ömer'i beğendik. Dans edişlerine, birleşen ellerine hayran kaldık.
 
Artan ilgilerine, bakışlarla birbirini seven hallerine büyülendik. Konuşmak isteyip konuşamamalarına, kırılan bardaklara, kaçmalarına tanıklık ettik. Gün geçtikçe daha çok bağlandık, anladık onları ve aşklarını. Yaşadıkları heyecanla biz de uçurum kenarındaydık ya da hızlı giden bir arabanın içinde yine biz de vardık. Doğru mu söylüyorum kalbim? Elbette doğru söylüyorum... Ömer'in "Oh." çekişini hiç unutmadık değil mi? Hani Defne'nin kendisini sevdiğini anladığı, Feryal'i sepetlediği gece hepimiz çok mutlu olduk. Bizler de üst üste "Oh!" çektik değil mi kalbim?
 
Ömer'le Defne'nin atv gezintisinde de vardık. Masal ormanının tam ortasında, başımız dönercesine, alev alan, iç ısıtan öpücükleriyle daha da bağlandık bu aşka. Söyle kalbim susma, küt küt atan sadece benim kalbim değildi değil mi? Tüm severlerin kalp seslerini duymadık mı? Duyduk, duyduk...
 
İlk ayrılış, kırılan vazo, akan gözyaşlarına biz de eşlik ettik. Onların ayrılığında bizim de ruhumuz hastalandı. Defne'nin yutkunuşları, Ömer'in yıkılışını biz de gönlümüzün tam orta yerinde hissettik ve daha da çok bağlandık bu aşka. Ömer'in tasarımlarını Defne'ye "İlham perim sensin." bakışlarıyla gizliden gizliye sunmasını da çok sevdik. "Bitti" diye haykıran Defne ile "Sen bana ne yapmaya çalışıyorsun?" diye isyan eden Ömer'in duvar önü hesaplaşmalarıyla bağlılığımız daha da arttı. "Gitme, kal bu gece." repliğinin şahaneliğine vurulduk.
 
Havada uçan kuşa, duvardaki resimlere, okunan kitaplara, bağlandık. İşte bu aşkı ve bize yaşattığı her şeyi çok sevdik. Aile, dostluk, dürüstlük, sahiplenme, doğruluk, sevgi gibi değerleri bu aşkın tadı oldu. Asansörler görünce derin derin nefesler almaya başladık. Kalem deyince gülümsedik. Yılmamayı, sevdiğine destek olmayı gördük. Çekilen fermuar, yere düşen elmalar, fıstık ezmeleri; Defne'nin panik hallerini, Ömer'in kendinden emin tavırlarını sevdik. Bazılarımız Defne'ci-ben gibi, bazılarımız Ömer'ci oldu. Ama hepimiz DefÖm ve onların muhteşem aşklarının tam orta yerinde buluştuk.
 
Bir yıllık ayrılığa rağmen sevmekten, aşklarından hiç vazgeçmemiş olmalarına, tutkuyla, özene bezene birbirlerini sevmelerine, barışmalarına zevkle bakakaldık. Ömer'in geçirmekte olduğu rahatsızlığı onu boğarak soran Defne değil, küçücük adımlarla "İyi misin?" demekle yetinen, yormayan Defne'yi gördüm ben bu hafta. Ömer'i ve yaşadıklarını paniklemeden anlamaya çalışan, kendisiyle paylaşmasını isteyen, merhametli Defne yine ekranlarımızdaydı.
 
Öte yandan her şeyi kendi içinde halletmeye çalışan, yaşadıklarını paylaşmayan, karanlık uykusuz gecelerinde yalnızlığı yaşan Ömer'e de üzülmemek elde değildi. Tüm yaşadıklarına, sıkıntısına rağmen şarj olmasını sağlayan, mutluluğunun sebebi, koklamaya, sarılmalara doyamadığı Defne'sinin yanında olmayı her zamankinden daha çok ister halli bir Ömer vardı karşımızda.
 
Birlikte zaman harcama planları yapan, yerinde duramayan, minik dokunuşlarıyla kalbimize taht kuran Defne ve Ömer'den başkası değildi bu hafta. Söyle kalbim susma, akan muslukları tamir eden Ömer'e, fantezi kelimesini cümle de kullanan Defne'me çok şaşırıp, gülmedik mi? Asıl soru Ömer mi yoksa biz mi daha çok şaşırdık? Cesaretli Defne'nin ayak sesleri miydi bu? Ömer'i odasına kapatan, sonra öpen, arkasından Ömer tarafından kıskıvrak yakalanarak öpülen yine bizim saf Defne'miz değil miydi? Gel de sevme bu aşkı, gel de bitme bu aşıkların bu muzip hallerine. Susma kalbim söyle, rüzgar çanlarının sesi mi çalındı kulağımıza, haki gömlek mi görecekmiş gözlerimiz? Bak sen bizim çiftimize, hınzırlıkta bile bir numaralar.

Yazı devam ediyor..
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER