Yazın son kısmına yetişen, Bodrum’un mor çiçeklerini, denize çıkan yollarını bir de kıyı şehri olmasının huzurunu evimize yansıtan, bize bir masal anlatan dizi…
Fragmanlar ilk yayınlandığında ben bu diziyi izlerim demiştim, ben diziyi severim. Bilmediğimiz bir hikâye anlatmıyor ama bir kere de onlardan dinlemek lazım. Bilmediğimiz bir yerde geçmiyor ama bir kere de onların adımlarıyla dolaşmak lazım. Belki de birçok defa izledik; eski aşkları, zenginlikten fakirliğe geçen hayatları, yeni kıvılcımları barındıran kalpleri... Bize bu masal anlatıldı elbette ama şimdi bir de onların fısıltısıyla dinleme vakti.

O ciğer közlenmemiş gibi Faryalı, hala yanıyor sanki?
Beni ilk yakalayan Faryalı ve o kabına sığmayan, deli divane halleri oldu. Çünkü deliydi çünkü ciğerini yakın giden kadın uğruna divane. Sonra düşündüm, "Yıldız’ı Evren’le evlendiren ne acaba?" diye. İlk bölümde de şüphelerim vardı ama "Hep aynı değil mi, senden başka herkes suçlu?" diye haykıran Yıldız’dan sonra, bir acaba daha dedim. Evren, arkadaşının aşkına göz koyacak adamlardan evet ama ya Yıldız? O âşık olduğu adamı, arkadaşı olan adamla aldatacak kadınlardan mı? Bence değil, bakalım bunun altında yatan hikâye ne?
Timuçin Esen’i ne zaman deli divane âşık bir rolde görsem, o karakterine en baştan vurulurum. Bir insana sinirlenmek, bağırıp çağırmak ama aşkına da sahip çıkmak ancak bu kadar yakışır çünkü. Arada bir araya giren Muğla frekansını saymazsak, şahane bir karakter Faryalı.
Yıldız’a gelirsek, çocuklarını bir arada ve mutlu tutmaya çalışırken inandıklarından da vazgeçmeyen bir anne. Tek kusuru Evren, sahi Yıldız, neden Evren?
Faryalı’nın sorduğu sorunun cevabını ben de merak ediyorum, bir insan yanında Evren varken hayata nasıl umutlu bakabilir. O adam insanın içindeki çiçekleri kurutur, umudunu soldurur. Bir insan Evren’e nasıl âşık âşık bakabilir, bunu da sen cevapla lütfen Gözde?
Gözde demişken, kadın beni paranoyak yaptı. Bir Ateş’e mi göz süzüyor bu diyorum, bir otelin peşinde o satılsın istiyor ondan diyorum, bir acaba Faryalı’ya falan mı âşık diyorum sonra Evren gidecek diye yıkılıyor, yok yok Evren’e âşık diye ikna oluyorum. Söylesene Gözde, senin çıkarın ne?
Gözde’ye paranoyaklık seviyem o kadar yüksek ki, kitap detayı beni bir kat daha şüphelendiriyor. Bizim Ateş’ten uzak dur Gözde, diye uyarılarda bulunasım geliyor.
Büyüklerin hikâyesinde Faryalı’nın patlayacağı anı bekliyorum, şöyle taş taş üstünde bırakmasın, sonra durup bin yıllık baksın Yıldız’a. Belki o zaman o yanıp kül olan ciğer de yenilenir çünkü bilen bilir ciğer kendini en çabuk onaran organdır.
Yazı devam ediyor...