Bana öyle bakma, anlayacaklar…
Yukarıda görmüş olduğunuz, birbirine aşkla bakan Lale&Onur fotoğrafını ilk gördüğümde, ana fotoğraf kesinlikle bu olmalı dedim. Fotoğrafa baktığımda, direkt zihnimde: “Teoman&İrem Candar - Bana Öyle Bakma” şarkısı çalmaya başladı. O yüzden, başlık olarak bunu seçmek istedim. Hatta şuanda bu cümleleri yazarken de, bana eşlik ediyor bu güzelim şarkı. Bölümün geneli başlığa çok uymasa da, -çünkü yine aşk falan izlemedik- son sahne için en uygunu kesinlikle buydu.

Haftalardır Lale Onur aşkını izlemek için çırpınıyoruz. Hâlâ daha izlemiş değiliz ama, güzel adımlar atıldı diye düşünüyorum. Bu bölüm, Lale’ye kızdığım birkaç yer vardı. Oraya gelmeden önce, davetiyeleri bahane edip, Lale’nin kapısına dayanan Onur’dan bahsetmek istiyorum. Bu haftanın tekrar tekrar izlenilecek, iki sahnesinden biri de buydu. Lale’yle atışmaları çok güzeldi. Kıskançlıktan deliren Onur Sarıhan kalp biz! Burda Lale’nin tavrını çok sevdiğim söylenemez. Onur’a olan hisleriyle ilgili hiçbir şey belli etmiyor bize diyordum ki, Onur gittikten sonraki birkaç cümlesi olayı özetledi: “Pelinsu’dan rahatsız mı oluyormuşum, söyleseymişim açık açık! Oldu, söyleyeyim söyleyeyim de, burnun böyle havalara kalksın!”

Anlayacağınız, ikisi de birbirine fırsat vermemenin derdinde. Halbuki aşk böyle bir şey değil ki. Onur sürekli “Lale benim bebeğim annesi” diyor. Lale de, “Aman duygularımı belli etmeyeyim, zaten Pelinsu’yla da ilişkisi devam ediyor” deyip, duygularını bastırıyor. Kısacası olan bize oluyor sayın seyirciler! Onlar böyle inatlaşmaya devam ettikçe, itiraf sahneleriyle ilgili beklentim artarak devam ediyor. Çünkü biz 11.bölümdeyiz ve hâlâ ilişkileri başlamış değil. Doğal olarak, çıtayı baya yükseltmiş durumdayım. Umarım hayal kırıklığına uğramayız.

Yerdeki böceği Lale görmese bari by Onur Sarıhan

Lale, Doktor Onur’un arabasına binmesin diye, araba hediye alan Onur Sarıhan! Ay ben öyle kıskançlığı, yerim! :) Samet’in cümlelerinden yola çıkarak, Onur bu hediye için baya özenmişti. Her yerde istediği renkte arabayı aramıştı. Yani, alelade alınmış bir hediye değildi. Lale ise şahane bir odunluk yaparak, Onur’u incitti. Tamam, hemen hediyeyi kabul etmesini ben de istemezdim. Ama seni ve bebeğini düşünüp hediye aldı diye de, adamın hevesini kursağında bırakmaya da, hiç gerek yok. Şu noktada artık Lale’nin adım atmasını bekliyorum.
 
Lale ve Onur’un mutfakta vakit geçirmelerini izlemek çok keyifli ve eğlenceliydi. Tekrar tekrar izlenilecek ikinci sahne bu. Ama sanki birbirinden hoşlanan iki insan gibi değil de, iki arkadaş yemek yapıyormuş hissine kapıldım. Bunun sebebi de bir tane bile yakın sahnelerinin olmamasıydı. Lale’nin heyecanlandığı, Onur’un ona yakın durduğu sahneleri izlemek çok daha güzel olurdu. Böyle eksik kalmış sahneleri görünce birden umutsuzluğa kapılıyorum. Sanki hiçbir zaman yakınlaşan Onur ve Lale’yi izleyemeyecekmişiz gibi geliyor bana.

Artık, Lale ve Onur’un tek başına ayrı ayrı sahnelerini izlemek yerine, sürekli bir arada sahnelerini izlememiz gerekiyor. Benim bildiğim, dizilerde hikayeler başrol oyuncularının etrafında döner. Sürekli hikaye, birbirine aşık çiftin bir araya gelmesi üzerine yazılır. Ben mi yanlış biliyorum?

Yazı devam ediyor..
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER