Sadece senin için, ömrünü ömrüme katmak için, sana  geldim...
Affedebilmek? Kaldığın yerden başlayabilmek. Bir aşkı yaşarken haklı ya da haksız taraf olduğunu düşünmeden koşulsuzca sevebilmek. Yaşadıklarınla, anılarınla yola devam edebilmek.

Her baktığın yer de sevdiğini hissedebilmek. Bir gün yaralar sarıldığında kavuşabilme ümidine bağlı kalabilmek. Yarım kalanların tama ereceği hayaline inanabilmek...
 
Aşk; ümitlerin, umutların, kırgınlıkların, affetmenin tutkuyla harmanlanmış en yalın halidir... Kâh uçsuz bucaksız gökyüzünde uçar halde bulursunuz kendinizi, kâh paraşütsüz çakılmaya hazır, kâh pür neşe, kâh gözü yaşlı... İşte aşk ne yaşayacağınızı bilmeden yüreğinizle karar verdiğiniz bir yolculuktur.
 
Defne, istifasını verip kendi yoluna, yeni bir başlangıca doğru yelken açmak adına son bir kere daha çalıştığı yere Passionis'e geldi. Defne'nin o asansör sahnesinde içim ilk burukluğunu yaşadı. "O asansörün keşke dili olsa da konuşsa..." repliği belki de sırf bu sahne için yazılmıştı. Bir veda için tek başına bindiği asansör acaba Defne'nin kalbini nasıl sızlatmıştı? Attığı tereddütlü adımlarla yüreğim sızlamaya devam etti. Ömer'in karşısına çıkamayacak kadar yine ürkekti. Ürkekliğinin tek nedeni de dede meselesinde, kendisinin Ömer'i düşürdüğü zor duruma inanmasıydı. Hatayı kendin de gören Defne, Yasemin ve Sinan'a kabul ettiremediği istifasıyla son görevini tamamlamak için sevdiği adamın kapılarda, kollarında karşıladığı, köşelere sıkıştırdığı o odaya girdi.
 
Defne'ye sıcacık bakışlarıyla aşkını haykıran, sabah Defne'sini içine çekmek isteyen adamdan eser yoktu. Buz gibi bakışlar ve sert bir ses tonuyla, gözlerle bile temasa geçmek istemeyen gururundan asla ödün vermeyen Ömer'i gördü, Defne. O istifa mektubuyla aslında aşklarına dair "Bak, gerçekten gidiyorum." mesajını veren Defne ile içi sızlamasına rağmen "Gitme kal." diyemeyen ve ayrılığı kabullenen, Ömer'i gördük hep birlikte.
 
Defne hatıralarını da yanına alarak oda kapısının önünde onu sevenlerle kucaklaştı. Bu dizi bizlere güzel mesajlar vermeyi hiç ihmal etmedi. Ne olursa olsun insanların birbirlerini sevebilme ve değişebilme şansının olduğunu gösterdi bizlere. Kendini bilmez bir Derya'nın zamanı geldiğinde sevgisini gösterebildiğini gördük. Ağzından ateşler püsküren bir Yasemin’in değişip, sevebileceğini gözyaşlarında yaşadık. Şıp sevdi Sinan’ın zamanında âşık olduğu kadına dost olabileceğini sarılışındaki samimiyetinde hissettik. Herkesi yerden yere vuran Koriş'imin aslında içten içe kuru kızı nasıl sevdiğini, koruduğunu ve sahiplendiğine tanık olduk.
 
Odasında toplantı yapmaya çabalayan, hayatına kaldığı yerden devam edebileceğine inanan, kendini meşguliyetlerine bırakarak unutacağını sanan Ömer, sevgili Koriş'imizin sözleriyle kendine geldi. Bu sözlerden en anlamlısı, insanı kendine getiren cinsten olanı; "Yalnız öleceksin." oldu. Kim yalnız ölmek ister ki şu hayatta? Kimse! Ömer de elbette istemiyor. Hele yalnızlığını gül bahçesine çevirmiş, gül kokulu bir kadını tanıyıp, onunla aynı nefesi paylaştıktan sonra ortak yaşanacak hayallerini unutabilmek Ömer için de hiç kolay olmayacaktı ve Koray sayesinde bu gerçekler kendisine hatırlatılmış oldu.
 
Ömer yüzüğünü çıkararak sadece kendini Defne'den ayırmadı. Defne'yi de tüm sevdiklerinden ayırdı. Hem kendini cezalandırdı, hem de Defne'sini. Defne, sevdiği adamla aynı şehirde yaşama fikrine, aynı havayı onunla ayrı solurken bile onsuz geçecek saniyeler de Ömer'i hatırlayacağını, özleyeceğini bildiği için gitmeyi tercih etti. Ailesini, sevdiklerini geride bırakmak pahasına. Yavrusunun yavrusu Defne'sinin gitmesine sırf o iyi olsun düşüncesiyle karşı çıkamayan güzel gönüllü Türkân teyzemiz harikaydı. Boncuk gözyaşlarıyla ablası daha fazla üzülmesin diye karşı çıkamayan ekmek arası da çok tatlıydı. Serdar ve Nihan'da içten içe sarsılmışlardı. İso ve onun güzel yüreği de pek sevemedi bu ayrılığı. Bir dost, bir kardeş olarak gözleri buğulu, sesi titreyerek gönlümün tam ortasına Defne'nin de gözyaşlarıyla ağır bir taş gibi oturdular.
 
Ömer yine kendi içinde kopan fırtınasında sessizliğe gömülmüşken ustasından gelen telefonla geçmişle, yaşadıklarıyla, kendinden saklananlarla yüzleşeceğini bilmeden ustasıyla buluştu. Ömer'in tepkisini çok merak etmiştim. Defne'nin iyi niyetinden şüphe edebilen bir Ömer ustasına karşı nasıl bir tavır takınır diye düşünmüştüm. Ömer saygılı, sınırlarını bilen bir adam. Sadri Usta, adı üstünde ustası olmuş, koruyanı olmuş ama Ömer'in sınırlarını aşıp yine de yakın ailesi olamamış. İşte bu yüzden kızamadı ustasına.
 
Defne ise, Ömer'in içi, dışı, kapısı, yüreği, evi, kışının yazı, gününün güneşi, gecesinin yıldızı, düştüğünde tutunduğu el, kafasını dayadığı omuz kısacası Defne Ömer'in her şeyi. Sevdiğinizi hayatınızın her şeyi yaparsanız, onların hata yapmasını kabullenemezsiniz. Ömer de tam bunu yaptı, sevdiği kadının küçük bir hata yapmasını dahi kaldıramadı. Çünkü Ömer koşulsuzca güvenmeyi seçmişti Defne'sine.

Yazı devam ediyor..
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER