Poyraz Karayel’in yeni bölümü, Poyraz ve Sadrettin’in ayrı saflar olarak kendilerini mafya dünyasına lider olarak tanıttığı aşırı iddialı bir sahneyle başladı. Poyraz, Bahri Baba’nın varisi olarak Bahri’nin üç kişilik dev kadrosunu saflarına katmışken, Sadrettin, Adil Topal’dan geriye kalan kim varsa almış görünüyordu. ‘Ah, hiç gerek yoktu’ dediğim bir takım sahneler de vardıysa da, buyurun, bölümden hastası olduğum anlara beraber bakalım.
‘İki ayrı inanç gibiyiz, savaşlarla yıkılan’
Dizide en kızamadığım insanların başında Sadrettin geliyor, zira dünyada en sevdiği insan tarafından sevildiğine bir türlü emin olamamak, onun için hep ikinci tercih olmak, onun için bir ceza olduğuna inanmak öyle böyle ağır bir yük değil, düşman başına (Sadrettin-Begüm aşkına bayılmam da bu yüzden). İnsan bunu fark edince, o çok sevdiği insana verebileceği her cezayı vermek, onu bir parça bile olsa üzdüğünü hissetmek için dikenli tellere sarınır da yine de gık demez. Bütün o tehditler, savcıya vermeler hep ondan Gittiği her yere prangalarını da sürükleyen Sadrettin’e ne yapsa kızamam, ne yapsa affederim o yüzden. Bence Bahri de öyle yapmalı.
Aslan albayım
Albay’ın aşk acısı, dolandırılıp da şikayetçi bile olmayacak kadar yalnızlığından yorgun düşmesi, en sonunda da bunlara dayanamayıp intihar etmesi geçen haftadan beri kalbimde yara, gözümde yaştı. En mutlu olduğum anımda bir parça burukluktu. O kadar korkutucu ve o kadar kimseye uzak gelmemesi gereken bir hal ki Albay’ınki, Poyraz’ın, Sinan’ın ve İsa’nın ona verdikleri kıymeti pamuklara sarmalayıp sarmak istiyorum, sırf bu yüzden ne dilerlerse gerçek olsun. Albayım, tam da kendisine yakışan bir güzellikle, iki aydır doğalgaz faturasını ödemediği için intihar girişiminde başarısız olarak hepimizi sevince boğdu. Albayım, sana bir şey olmasın. Sen üzülünce hepimiz üzülmüş sayılıyoruz, sen mutlu olunca her yer güneş, her yer palmiye.