Ne böyle senle, ne de sensiz…
Geçtiğimiz bölüm, Nazlı’nın performansını gayet inandırıcı bulduğumu belirtmiştim. Lakin bu bölüm sanırım hikayede geri planda kalması gerekti zira Yaren’e haddini bildirmesi dışında pek bir varlığını göremedik Nazlı’nın. Yunus bebeğin kaçırılmasının doğrudan etkilediği iki kişi var halbuki, Hızır ve Nazlı… Nazlı’nın yanlış da olsa adım atmasını beklerdim. Hatta Yaren’in yerden yere vurulmasına neden olan o adımı keşke Nazlı atsaydı. Hikayenin ileride Yaren için açacağı yollar varsa, odağı onun üzerinde tutmaya devam etsinler. Yok, bir de böyle bir karakter var, onu da kullanalım ise amaç üzgünüm ama çok itici. Yaren bizim seyirci olarak hiçbir yere konumlandırmayı beceremediğimiz bir karakter. Yancının da yancısı. İleride Mahmut-Yaren şer ortaklığı bize yeni kapılar açacaksa, umutla bekleriz ama…

Bir diğer harcanan, odağı kayan karakter ise Nurten. Yunus bebeğin kaçırılma anına tanıklık eden tek karakter olan Nurten’in adam akıllı sorguya çekilmemiş oluşu, Mahmut’la hiç iletişime geçmeye çalışmaması bana inandırıcı gelmiyor. Nurten diken üstünde bile değil, yakalanma korkusu sıfırın bile altında, karakter herhangi bir tansiyon ya da risk üretmiyor. Kaldı ki, Nurten’in hesabı Meryem’le… Hatırlarsanız, Mahmut a.k.a Bülent, Meryem’in defterini dürme sözünü vererek kaçırmıştı Yunus bebeği Tüm bu işlerin ucu nasıl Meryem’e dokunacak hep birlikte izleyip göreceğiz. Eğer Mahmut’un Meryem için alacağı aksiyon, Yunus bebekle hiç alakasız olursa, hikayede oluşacak bu boşluk beni fena halde rahatsız eder.
 
Davut: “Ulan kim olduğumu biliyo mu acaba?”
 
Bu bölüm Meryem reiz yine ana hikaye aksının dışında kaldı. Aldatılma konusunda Özgür’e çektiği ayarı yerinde bulsam da, benim gönlüm hala İlyas-Özgür beraberliğinde. Davut-Ünal-Nevzat üçlüsünün bir araya geldiği sahnede tansiyon yine yüksekti. Ünal’ın girdiği her yüksek cümlede, “bre hadsizler, kim olduğunuzu anlamayacağımı mı sandınız?” demesini bekledim. Ünal’ın bizi şaşırtmasını, hem de çok şaşırtmasını istiyorum hâlâ. Çok fazla şey mi istiyorum acaba?
 
Selim’in helallik istemeye giderken, Yunus bebeği bulması pek tesadüfi olsa da güzeldi. İtiraf ediyorum, son anlarını yaşayan Selim’e bir de güzel sövdüm. Yahu her an ölebilirsin be adam, kilometrelerce araba kullanacağına arasana Hızır’ı?! Ölümsüz olan sen değilsin, kardeşin Mahmut; karıştırdın galiba…
 
Selim Ağa’nın öldüğü son sahne yürekleri dağlasa da, ölümünün kendisinden başka bir amaca hizmet etmesi, yani Yunus bebeği kurtarma yolunda vefat edişi kahramancaydı.
 
Bakalım haftaya bizi neler bekliyor?

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER