Neyse, bir çıkarımı daha alnımızın akıyla
tamamladıktan sonra gelelim bölümün olaylarına… Nazlı’nın Hızır tarafından
dışlanması, kendisini yalnız ve kurban hissetmesi fena duygular değil. Olaylara
ikinci kadın gözünden bakmak, onunla empati kurmak bana göre oldukça cazip. Lakin,
Nazlı’nın isyanına sebep olan kafeden kovuluş sahnesi bir o kadar sakil kalmış.
Bir kafede önce kahve sonra çay, en sonunda su isteyen Nazlı; “burası sizin
yiyip içeceğiniz bir yer değil…” sözü üzerine yıkılır, çantasını bir kenara
fırlatarak merdivenlere yığılıp kalır. Yani… O kafe sahnesi olmak zorunda
mıydı?
Kafamda ister istemez Pretty Woman’da Julia Roberts’ın Rodeo Drive’daki
butiklerden birinden kovulduğu sahne geldi. Bir gün sonra elinde Richard’ın
kredi kartıyla kutu kutu şapka alışverişi yapan Julia aynı dükkana gelip,
“komisyonla çalışıyodunuz siz di mi bacım? Hata…büyük hata” der ve kırıta
kırıta çıkar dükkandan. Konumuzla hiçbir bağlantısı olmayan kafeyi bir duygusal
çöküş için odağa alırsanız, biz de Nazlı’dan böyle bir geri dönüş bekleriz.
Artık Nazlı tebdil-i kıyafet içeri girip,”bir ton espresso alacaktım ama çok
yazık…çok yazık” mı der? Yoksa tüm dükkanı ele geçirip burunlarından fitil
fitil getirir mi bilemem. Neticede, sahne bana odak dışı ve sakil geldi…
The “Oyun kurucu”
Bir de kısaca Nevzat-Davut durumuna
değinmek isterim. İkilimiz son bölümlerde neredeyse sürekli aynı masada oturup,
olur da konuyu anlamamış seyirci varsa diye açıklama yapıyorlar. Adeta tiyatro
oyunlarındaki anlatıcının ve hatta daha da fenası deus ex machina rolünü
üstlenmiş gibiler. Deus ex machina Yunan tragedyalarında sorunlar içinden
çıkılamayacak bir hal aldığında, bir düzenek yardımıyla gökten inen mekanik
tanrı tolünü oynayan oyunculardır. Hemencecik olaylara el atar, çözüme
kavuştururlar.
İşin felsefesine inecek olursak "devlet de zaten olaylar
karmaşıklaşınca el atan, işleri kendi kurallarına göre çözümlemeye çalışan bir
yapı değil midir" tarzı önermeler çıkabilir. Zannımca Davut tam bir deux ex
machina iken, Nevzat biraz daha insallaştırılması gereken bir figürdür. Birkaç haftadır merakla beklediğim Hızır-Özgür
yakınlaşmasında ilişkinin kendi dinamiği içinde bir yol alınamamasına rağmen,
net olmayı değil, laf sokmayı seçen Esra sayesinde olaylar yol alacak gibi.
Finalde Ünal Bey'in çıktığı baskül
patlayacak mı onu da haftaya göreceğiz…