Bu ellerle mi ha?
Poyraz Bahri’nin bir türlü öldürmeyi beceremediği Adil’i öldürmek için mi bir devri kapatıp diğerini açtı acaba? Sadreddin’in de bu yüzden mi ölmesi gerekiyordu? Adil’in hikâyesi de hâlâ muamma zaten. Madem bu kadar güçlü ve hep kazanıyor Bahri beceriksizine karşı, niye bunca zaman saklandı? Kafayı kanla bozmuş olması filan süper tabii ama acaba biz Poyraz Bahri’nin yerine geçecek derken bütün bunlar Poyraz’ı Adil’in yerine geçirme planlarının parçası olmasın? Yani yıllar sonra ortaya çıkışının nedeni hastalık gibi bir şey mi acaba? Bilemiyoruz. Zaten işin içinde devletin, istihbaratın filan olduğu daha alengirli şeyler bekliyorduk kendisinden. Devlet görevlilerine kaset şantajı yapan gerçek bir mafya imiş anladığım kadarıyla.


Kurt Cobain'e selam

Depresyon kazağını sevdiğim Ayşegül de mafya diye tüm ilişkisini kopardığı babasını anlamaya başladı, “Kıymetini bilemedim.” dedi. Ancak tüm yaşadıklarına rağmen o kadar iyilik timsali ve öfkesiz kalabilmesi tuhaf. Biz onun ne cazgrlıklarını gördük, Poyraz’a kan kusturdu kaç kere. Neyse. Meksikalı, Sapancalı, gülmeli sahneler beklediğimden erken geldi. Daha evvel de kaçmak istemişlerdi, ama Bahri’den. İlginç noktalara geldik. Kaçamayacaklarını biliyorduk, Ayşegül belki Sadreddin’den sonra öfkeye kapılır.


And nothing else matters.

14 Şubat temalı küresel sermaye geyiğini de bekliyordum ben şahsen. Ama ZülMel’in Çiğdem’i sepetler sepetlemez gerçekleşeceğini beklemiyordum. Çok şekerlerdi doğrusu. Batan bıyıklardan Nothing Else Matters’a geçiş yapan Zülfikâr’ın çocuk gibi sevinişi filan çok eğlenceli de, geçen sene bu zamanlar bir gül için Sefer’e yarım saat kutup ayısı ve küresel ısınma anlatıp adamın başının etini yiyen Zülfikâr, kızı öpünce unuttu oraları. ^.^


Araba alana çocuk veriyordu manav, pardon galerici.

Sefer Kılıçarslan ve ideal baba ikilemi yahut sabıkalı adam, hasta (ve sabıkalı tabii) kadın (evet daha evvel değindiğimiz bu noktanın atlanmaması sevindirici) ve evlatlık alma mevzuatı. İlk defa siyah çorapla gördüğüm Sema’dan güzel anne, Sefer’den de güzel baba olur, da, nasıl olacak bilmiyorum. Hâlâ adını öğrenemediğimiz ufaklık gibi bagajda mı gelir, leylek mi getirir, olmayacak dua kabul mü olur, bir ayar çekersiniz de, bi’ şekilde çocuk sahibi olursanız şu futbol sahası büyüklüğünde salonunuza bir halı alın. Ev demek halı demek, yurtta kalanlar bilir o halı özlemini. Bu arada Poyraz the third bu bölümde iki kere Sefer’den replik çaldı. Hadi mandalinanın yanına uçak bileti veren manav neyse, Ayşegül için söylediği “daha haysiyetli” lafı neydi? Sefer Sema için “daha delikanlı” vurgusu yapmıştı ölüme giderkenki vakurluğunu anlatmak için, anlamıştık, ama sanki kadın olduğu için haysiyetsizlik default geliyor gibi bir anlam ortaya çıktı Poyraz’ın repliğiyle, hoş olmadı.


Biliyorsunuz 14 Şubat'tan sonra 10 Şubat gelir kurgu aleminde.

Son olarak Sadreddin ve İpek, Songül ve Selçuk’a olanları anlatmak için niye o kadar gün beklemişler acaba diye soruyor ve de ekranı lüzumsuz yere ikiye, üçe, dörde bölmenin (çizginin düz, yatay, dikey, çarpraz olması fark etmiyor) yenilikçi değil can sıkıcı olduğunu tekrar belirtmek istiyorum.

Üçüncü Poyraz dönemi böyle kahır bela geçecekse, çok az gülüp eğleneceksek de varsa bir ‘Dördüncü Poyraz’ınız alırız diyerek sözlerime burada son vermek istiyorum efendim.

Sevgiler.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER