Lysistrata, Agamemnon ve Postpartum Depresyonlar
Bütün kızlar toplandık…
Tarih bize gösteriyor ki, sayısız teknolojik gelişmeye imza atsa da,  insan doğası bi gıdım değişmiyor. Artık bizi güdümleyen hormonlarımızdan mıdır, yoksa Jung babanın dediği gibi kollektif bir bilinçaltına sahip olmamızdan mıdır bilinmez, İsa’dan önce 6. yüzyılda bir kadın cinsel terbiyeyle erkeği nasıl yola getiriyorsa, 21. yüzyılda da tamı tamına aynı şeyi yapıyor… Evet Lysistrata ve Nazlı benzerliğinden bahsediyorum. Biri Pelopones Savaşı’nı durdurmak için Atina’lı kadınlara “kocalarınızla yatmayın, yatmayın ki savaşmasınlar”; diğeri ise “Meryem’den boşanmazsan bana ancak bu kadar yaklaşabilirsin” dedi. Belli ki kadınsal imtiyazların kullanımını kısıtlamak erkekleri yola getirmek için önemli bir silah ve kadınlar hangi yüzyılda yaşarlarsa yaşasınlar, eğitimleri, gelirleri, o erkeğe olan ihtiyaç seviyeleri ne olursa olsun, gerektiğinde bu silahı kullanmaktan çekinmiyorlar. Kadınlar imparatorluklar kurdurmuş, imparatorluklar çökertmiş, erkekleri sevişmem diye tehdit ederek savaşlar sonlandırmış. E bizim Nazlı, Hızır’ı Meryem’den ayırmaya çalışıyor çok mu? Hiç değil… Her ne kadar Lysistrata ve bacılarının amacı daha ulvi görünse de, Nazlı’nın işi daha zor kanımca. Bu mantıkta savaşan bir kadının karşısındaki erkek değil savaştığı… Erkek burada tamamen bir araç konumuna indirgeniyor. Nazlı, Meryem ile savaşıyor. Ve bizim bildiğimiz Meryem, bu hamlenin altında kalacak bir kadın değil…

 
Delikanlılığın kitabını yazdım…

Hamileliği süresince pasif pasif takılan Nazlı’dan böyle bir atak beklemiyor değildik. Bir ara, eğitimli kadın, çeker gider belki diye düşünmüş olsak da, Nazlı’nın güç uyaranı karşısında verdiği tepkinin Pavlov’un köpeğinden hallice olması, kendisine Çakırbeyli imparatorluğunda mutlaka bir yer edinmeye çalışacağının açık seçik kanıtıydı… Nitekim, Yunus’u hayatının merkezi haline getirmesi, hayatımdaki tek erkeksin tavırları da bunu destekler nitelikte. Meryem-Nazlı Meydan Muharebesi’nde kimi zaman Nazlı’ya da hak vermiş olsam da, artık tamamen Meryem’in tarafındayım ve her geçen gün artıyor Meryem’e olan hayranlığım… Meryem, kadın kimliğini bir tarafa bırakarak tamamen Meryem kimliğiyle dimdik ayakta duruyor çünkü. Meryem Hızır’la yatağını ayırmış olsa da, bunu Nazlı gibi, yatmayayım da akıllansın mantığıyla yapmadı kanımca. Bu saatten sonra eğer Hızır’la birlikte olmak istiyorsa, o istediği için saygı duyarım Meryem Reis’e. Yoksa gönül ister ki, yeni düzlüklerde koşsun özgürce…

Nispeten durgun bir bölüm izledik. Eşkıya genelde ortaya koyduğu sorunları hızlıca çözüme ulaştıran bir iş. Geçen haftanın aksiyon motivasyonu olan Sibiryalı konusu bu hafta hızlıca çözüldü. Şahsen engellerin bu kadar hızlı çözülüyor olması, engellerin büyüklüğüne olan inancımı azaltıp, gerçeklik algımla oynuyor. Hızır ve adamlarının girdiği her savaştan yara almadan çıkması, her şeyi tereyağından kıl çeker gibi çözmesi savaşlarına olan inancımı zedeliyor. Yani sonunu bildiğim, gidiş yolunun pek de ilginç olmadığı olayları neden tekrar tekrar izleyeyim ki? Bu noktada işi izleten diyalogların gücü ve karakterlerin motivasyonları oluyor…

Yazı devam ediyor..
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER