Gerçeklik algımla oynayan bir diğer faktör olsa da, Mahmut’un yaşadığına sevindim valla. Mahmut defalarca denemiş ve defalarca başarısız olmuş bir karakter. Kötülüğünün tonunun iyice karalaştığını düşünüyorum. Üstelik sanırım bir yerlerde ölümsüzlüğün sırrına da erişti artık… Welcome back bebeğim, seni pek özledik…
Finale yürürken Davut karşısında nezaketten kırılıp dökülen Ünal’a fena halde içerledim. Koskoca Ünal bey dostunu düşmanını ayırt edemiyor… Ünal’ın tez zamanda bizi twistlere boğmasını, ters köşelere yatırmasını umut ediyorum.
Yavaş konuş, algılama sürem +10 saniye…
Alık alık ortalarda dolaşıp, dostunu düşmanını ayırt edemeyen bir diğer karakter de Sibiryalı… Bu Sibiryalı’ya devlet nasıl güvenmiş de kasası yapmış anlayamıyorum. Yahu İlker dediğin adamın kulağını kesmiş be Hızır, kulağını… Herif hala kulak aparatıyla dolaşırken, acısı hala bu kadar tazeyken Hızır’a karşı İlker’i kullanabileceğini nasıl düşünürsün?! Adam altınların hayrını göremedi, bi de üzerine kulağından oldu. Emin ol, silah işinde Hızır’ın karşısında olacak… Açıkçası kurulan mantık, İlker kime giderse işbirlikçisi o’dur durumları falan çok sakattı. Olaya zerre inanmasam da, tırların truva atı gibi kullanılmış olmasını pek sevdim. Bölüm içindeki ikinci mitolojik referanstı çünkü… Agamemnon’un Helen’i Paris’ten almak için Truva’ya soktuğu at gibi, bizimkiler de tırların içine gizlenmiş halde girdiler Sibiryalı’nın mekanına… Hemen müzik girdi falan, epikti. Bana böyle gaz sahnelerle gelin, sonsuza kadar izleyebilirim…
Finaldeki Sibiryalı-Hızır bakışması bana gelecek bölüme dair hiçbir şey vaat etmedi. Kötülüğün salaklıkla harmanlanmış hali hiç ilgi çekici değil. Bir an önce yok olsun Sibiryalı… Ben asıl Ünal’ın aksiyonunu merak ediyorum. Alparslan’ı hala yerinde oturtacak mı, Alparslan aile içinde ikinci bir odak olarak güçlenecek mi? Umarım 22. bölümde bunları izleriz…