İnsan aynı acıyla kaç defa sınanır? Üstelik önceki
acı henüz geçmemişken… Bazen kader en derinimizdeki yarayı deşmek istercesine
aynı acıyı bize tekrar tekrar yaşatır. Yıllar önce Nare’sini kaybeden Şahin’in,
yıllar sonra canından çok sevdiği kız kardeşiyle sınanması gibi.
Kaya’nın Zerrin’i kaybetmesi üzerine “Dağ olsa dağ devrilir.” dedi Cihan, peki Şahin nasıl
devrilmemişti? Sığınacak bir ailesi, abisi, ona sakinleştirici vuracak biri
bile yoktu muhtemelen yanında. Yalnızca kalbi ve kendisi. Bu yüzden tespih
diziyordur belki de geceleri.
“Dağı bile taşır insan âşık olup, inanınca.” demiş
Şems, Şahin ve Nare dağ olup devrilmeyen aksine dağı da sırtında taşıyan
aşıklardan, kalplerindeki aşkı ve acıyı taşıdıkları yıllardır taşıdıkları gibi.
Nare ve Şahin yıllarca birbirlerini ne kadar
sevseler de bir yanları hep birbirlerine kırgındı. Kırgın yanları, hep
birbirlerini suçladı. Şahin; Nare nasıl başkasıyla evlendi diye Nare’yi, Nare
neden onu içinde bulunduğu durumdan kurtarmadı diye Şahin’i suçladı. Suçladıkça
daha çok kırıldı. Kırıldıkça daha çok sevdi. Ne acıdır ki tarih tekerrür etti
ve hayat onlara birbirlerini anlamalarını sağlayacak bir başka acının içine
attı.
Kaya ve Zerrin. Nare’nin çok sevdiği küçük kardeşi
Kaya, Şahin’in kaderini yaşadı gözlerinin önünde. Şahin’in ise canı pahasına
koruyup kolladığı kız kardeşi Zerrin, senelerdir başkasıyla evlendiği için
öfkeli olduğu Nare ile aynı kaderi paylaştı. İkisi de engel olamadı. İkisi de
birbirlerine kızgın oldukları yanlarını belki de yıllar sonra ilk defa anladı.
Buna dair bir sahne izlemedik ancak ben anladıklarını düşünüyorum. Şahin’in
Zerrin’i Demir’in konağından çıkarmaya gittiği sahnede Şahin’in bakışları öncesinde
Nare’nin evliliğine dair bir flashback izlememiş olsak da tanıdıktı. O
bakışları öncesinde mutlaka atmış olmalıydı. Geçmişin acısıyla kavuruluyor
gibiydi kalbi. Nare’yi kurtaramadın Şahin şimdi de Zerrin’i kurtaramıyorsun der
gibiydi. Kaya ve Zerrin ilişkisinin tabi ki Şahin ve Nare ilişkisinden birçok
farkı da var. Kaya’nın deli cesareti mesela. İlk bölümden beri iki erkek
karakter arasındaki bu farkı gözlemleyebiliyoruz. Kaya bir evin en küçük
oğluyken Şahin bir evin en büyük ve tek erkek çocuğu. Bu yüzden Nare’ye ne
kadar âşık olsa da hiçbir zaman aklına, kalbine estiği gibi davranamıyor çünkü
her daim omzuna yüklenen mecburiyetleri var.
“Benim gibi yaşayan ölüye döneceksin.”
“Benim gibi olursun...”
Nare ve Zerrin. Son bölümlerde ikisine ortak sahne
yazılmasına çok seviniyorum. Daha fazla ve daha samimi sahneleri olmasını da
çok isterim. Dizinin jeneriğinde de dediği gibi “Ben
susturulduğun söz hakkınım.” Nare aslında Zerrin’in susturulan söz hakkı.
Bir nevi geleceği gibi de. Ayrıca jeneriğin “Kadınlarının
daha kızken ağarırmış kan kınası gür saçları.” kısmı da bana Nare’yi
hatırlatıyor. Yaşadığı acıları düşündüğümde saçlarının ağarması sözü daha da
can acıtıcı oluyor. Nare’nin yaşadığı onca şeyden herkes bi haber. Tek başına
korkusuz bir şekilde her şeyle baş edebiliyor evet ancak herkes bazen
birilerine ihtiyaç duyar, duymalı. Kocasıyla evde yaşadığı mide bulandırıcı
anlar, sürekli birileri tarafından itilip kakılması hiçbiri onu bezdirmiyor
durdurmuyor. Bir noktada yorgun düşeceğini düşünüyorum umarım o noktada yanında
Şahin olur. Etrafları kalabalık gözükse de Şahin de Nare de çok yalnız
karakterler ve birbirlerinden başka onlara iyi gelebilecek kimseleri yok.
Nare ve Zerrin’in acıları ve kayıpları gibi sevme
biçimleri de benzer. Deliler gibi âşık olsalar, kavuşmak isteseler de
kendilerini her zaman dizginlemek zorunda kalıyorlar çünkü onlar için kavuşmak
Şahin ve Kaya’nın hayatını tehlikeye atmak demek. Sevdikleri yeter ki yaşasın,
yeter ki iyi olsun diye kendi hayatlarını bitirdiler diyebiliriz. Peki aşk için
kendinden vazgeçmek mi daha acıdır yoksa sevdiğinizin aşkınız için kendisinden
geçtiğini izlemek mi?
“Bizi anlat ona Nare. Sevmediğin
biriyle evli olmanın ne demek olduğunu anlat.”
Şahin en başından beri biliyordu aslında Nare’nin
ondan başka birini sevmediğini, sevemeyeceğini. Zaten canını yakan da bu değil
miydi? Onu sevdiğini bile bile başkasının yanında olduğunu bilmek. Ona
başkasının dokunduğunu, başkasının öptüğünü, güzel yüzünü sabahları bir
başkasının gördüğünü bilmek. Asıl acı veren buydu. Nare’nin onu sevmediğini
düşünse canı şimdiki kadar yanmazdı. Sürekli “Evine git.” diyor bu yüzden.
Evine git ve orada mutlu ol ki senden nefret edebileyim, belki böylelikle
unuturum seni. Oysa Nare’nin tek evi var o da Şahin. Şahin’in serbest
bırakıldığı sahnede Şahin git demesine rağmen Nare yine etrafında dönüp arabaya
kadar Şahin’in yanından ilerliyor. Dünya da Güneş’in etrafında durmadan döner
çünkü onsuz var olamaz. Nare de Şahin’siz var olamaz. Çekimi onu her ne kadar
savursa da onsuz yönünü kaybediyor. Biliyor ki en karanlık geceleri bile onunla
aydınlanabilir.
“Yine eskisi gibi olacağız.”
“Sen yanımda olur musun peki?”
Geleceklerine dair ne kadar karamsar olsalar da
birbirleriyle olan her sahnelerinde az da olsa umutlanıyorlar. Bir gün birlikte
olabilmenin ihtimali ile. Beni Şahin ve Nare ikilisinin sahnelerinde en fazla
heyecanlandıran ve onlara bağlanmama sebep olan şey de bu ki bence herkes
tarafından sevilmelerinin de sebebi bu; çok imkânsız gözükmelerine rağmen en
ufak bir bakışlarında, dokunuşlarında aşklarını hissedebiliyorsunuz ve o aşk o
kadar büyük ki imkânsız olması inandırıcı gelmiyor size.
Ne yaşarlarsa yaşasınlar birbirleri için temiz
tuttukları kalplerindeki iyiliğin onları er ya da geç kavuşturacağını
düşünüyorum.
“Ruh eşi nedir?” başlıklı bir yazıda
rastlamıştım “Ruh eşi, seni daha iyi biri yapan
kişidir. Aslında onlar seni daha iyi biri yapmazlar, bunu
sen kendine yaparsın.” diyordu ve şöyle
bitiriyordu “Ne olursa olsun onu her zaman seversin.
Hiçbir şey bunu değiştiremez.”