"Ben senin artı birinim..."
Naçizane olarak bakış açınızı değiştirmek istiyorum... Unutulmaması gereken bir şey var; Devran, Esme'ye sürekli ne diyor?
"SEN BENİM ARTI BİRİM DEĞİLSİN BEN SENİN ARTI BİRİNİM." Bu söz EsDev'in varacağı yeri net bir şekilde açıklıyor...
Bir de şunu seziyorum hikâyede ve seyircide. Devran, Esme'yi bırakacak mı, kimi seçecek? Bunu diyerek o zaman biz kadın karakterlerimize haksızlık yapmış oluyoruz. Zaten Esme ile birbirlerine bağlı değillerse (ki bağlılar ama hadi değil diyelim) o zaman ayrılırlar. Demem o ki sadece olaya bir kişinin tarafından bakmamak lazım... Sanki Devran, İmre ile olsa Esme kaybedecek gibi bir izlenim var. Hayır, iki taraf da kaybedip başka şeyler kazanacaklar ama inanıyorum ve biliyorum ki bu çift farklı bir çift, yani zaten 20 küsur sene önce kazanmışlar birbirlerini...
Sahnelere geçelim...
İmre "Eğer bir daha ağlarsam beni şuramdan vursunlar" dedi ve Aysel de İmre gittikten sonra "Zaten vurmuşlar" diye ekledi. Tamam, İmre aşık olmuş olabilir, isterlerse ilk bölümde ilk görüşte de olabilir ama İmre'nin ne Ceylan motivasyonu ne de Esme ve Devran ile ilk baştan beri uğraşma motivasyonu geçmiyor... Tamam Devran kandırdı ama ondan öncede uğraşıyordu. Yani kodlanmış bir karakterdi, senin olayın şu ve şunları yap diye kodlamışlar ama altını doldurmamışlar...
Esme'ye elindekini alırım, gibi bir laf söyledi. Kadınlar açısından bakınca ne kadar üzücü bir laf olduğu ortada değil mi?.. Esme de "Ben istemedikçe alamazsın" dedi. Yani asil davrandı burda Esme.
"Seninle savaşmaktan hiç vazgeçmeyecek tutkulu bir düşman kazandın..."
İlk baştan beri sürekli karşılaşma üstüne kurulu sahneler izliyoruz. Devran elinde tatlı Esme'den özür dileyecek İmre orda. Cesur, Esme'ye davetiye verirken Devran geliyor, sonra İmre orda. Son bölümde Devran sokakta eve girmeden önce İmre geliyor... Yani tabii yanlış değil bu ama güzel sahne kurulumu olmuyor üst üste olunca.
Konumuza gelelim. Şimdi Devran dahi ama kendi de dediği üzere kötülükten anlayamıyor, insan ilişkilerinde bazı konularda sıkıntılı, bundan mütevellit İmre'nin tavırlarını anlayamıyor olabilir...
İmre'ye son bölümde sokakta karşılaşınca "Küs müyüz.. siz hep kandırıyorsunuz insanları" şeklinde şeyler söyledi ve İmre konuşmaya başladı. Benim anlamadığım şu:
Neden sürekli İmre, Devran onu aldatıp, 3-4 çocukla ortada bırakıp, üstüne de dünya kadar borç bırakıp, mafyayı da musallat edip kaçmış gibi davranıyor? Tamam Melis Sezen gerekli duyguyu veriyor, bundan yana sorun yok, ki ben İmre geç girince diziye hadi İmre'yi de görelim, demiştim ama şu an izlediğim İmre'yi değil...
Ama sorun İmre'nin derdinin tam olarak ne olduğu. Ceylan için ablasıyım diyor, Devran "Tatlım sen o gece bize dair tüm umutları yok ettin" diyor. Bu nasıl çelişki?
O zaman İmre kötü biri, ruh hastası biri. Bunları da durumu vurgulamak için diyorum. Zaten en büyük yeteneği de manipüle etmek. Nasıl Ceylan'ı, Karga'yı manipüle ediyorsa, aklına giriyorsa Devran'da da aynısını yapmaya çalıştı.
Devran'a "Özünde bana olan bakışlarını gördüm" derken ve Devran da başka bir ifadeye girerken, hafif yutkunurken tam da İmre başarıya ulaştı, ortaya bir şüphe soktu. Biz de izledik sahneleri ve Devran ilk andan beri "Benim sevdiğim var" mesajını verdi. Yani ne umut verdi ne de başka bir şey yaptı...
Diğer türlü olduğunu düşünelim, eğer gerçekse bizim izlediğimiz, Esme ile Devran hayal kırıklığı olur. Bunu da şöyle noktalayayım, Twitter'da gördüğüm bir tweet ile: "Eğer onları ayıracaksanız da onlara yakışır şekilde yapın..."
İmre gerçek aşkı tatmaktan ve tutkudan bahsetti.
Hadi biraz Türk Sinemasının baş yapıtlarından "Selvi Boylum Al Yazmalım"a gidelim. Ne kadar güzel bir aşk hikayesi başlıyordu Asya ile İlyas arasında. (Tabii bazı sorunlu sahneler de vardı, mesela İlyas'ın kamyonla Asya'yı kovalaması gibi. Ama tabii uzun uzun buna girmeyeceğim.)
Aralarında bir tutku var ama gerçek tutku bu değil. Çünkü tutkuyla bağlı olsalar aldatmazdı, ihanet etmezdi. Çocuğu ile bir başına bırakmazdı... Ve hikayeye Cemşit giriyor. Doğru, güvenilir, iyi, samimi, içten, sevgi dolu, yeri geldiğinde arkadaş, yeri geldiğinde koca... Yani EsDev de buna benzer. Bir farkla, onlar başkaları ile bir şey yaşamadan birbirine bağlandılar, tutkuları da bu aşkları da...
Nedir bu aşk?
Aşk üstüne çok şey söylendi ama geçenlerde duyduğum şu söz en güzellerinden biri:
"Bir nevi kimya ki âlimi yoktur, tecrübe ettikçe biriken cahilliktir aşk"
Ben aşkın ne olduğunu açıklayamam ama üstün bir sevgi olduğunu ve de asıl olayın sevgi ve bağ olduğunu söyleyebilirim... İmre şık giyinip, süslenip püslenip etkilemeye çalışıyor ama eğer Devran veya Esme birbirini seviyorsa zaten bundan etkilenmez.
Çünkü aşk öyle bir şey ki karşıdaki kişinin kıyafetine, süsüne püsüne bakmıyorsun. Evet bunlar da var ama sadece çölde bir kum tanesi... Aşıksan rüzgarda uçuşan saçlarına âşık oluyorsun, gecelikle film izleme haline âşık oluyorsun, yolda giderken yayalara yol vermeyen arabalara laf edişine, makyajım nasıl olmuş, diye soruşuna, güzel kalbine, merhametli oluşuna, tavrına tarzına, yemek yemesine, gözlerinin ışıl ışık bakmasına âşık oluyorsun. Bisikleti sürüşüne, çay içişine, gördüğün başarısına, mutlu oluşuna âşık oluyorsun... Bunu sabaha kadar sayarım ama işin "özü" Devran'ın dediği gibi "ÖZ"!
Yazı devam ediyor...