Deha: Adıyla alakasız, konusu ve amacı belirsiz o dizi

Deha: Adıyla alakasız, konusu ve amacı belirsiz o dizi
Deha beklediğim bir işti. Açıkçası afişini erkek basmış diziler beni çok çekmiyor, "oraya bir kadın koysaydınız bari, bu ne?" diyor insan. Boğuyor insanı yani. Bunun için Deha'nın afişine hala çok bakmıyorum tek tek 3 erkek oyuncuyu sevsem de. Ama işte tek tek o 3 erkek oyuncuyu sevince, dizinin adı da Deha olunca izleyeyim diziyi dedim. Aras Bulut İynemli'yi de Taner Ölmez'i de seyretmeyi özlemiştim. Uğur Polat'ı da her Pazar Yargı'da izlemeye alışmışım. Dizinin adı da Deha. Yani bize farklı bir şeyler sunmalı değil mi? Zekanın şov yaptığı bir kurgu izlemeliyiz. 
 
Bunları bekleyerek izlemeye başladım Deha'yı. Fakat karşımıza yeni bir Çukur çıktı. Devran'ın da Yamaç'tan pek farkı yok. Mahalleleri bile aynı. İkisi de kardeşlerinin (Yamaç'ın abisiydi) öldürülmesi ile farklı bir dünyaya girdi. Yamaç rock dinleyerek zekice (!) mafyatik operasyonlar düzenlerdi. Arada böyle kafası tutar gibi olurdu. Devran ise matematiksel olasılık hesaplıyor adam döverken bile. Onun da farklı sebeple krizleri oluyor. İktisat teorilerinde ceteris paribus ilkesi vardır. Yani "diğer tüm şartlar sabit olmak şartıyla" başlar teoriler. Devran, Sherlock'tan esinlenilen dövüş sahnelerinde olasılıkla adam dövüyor fakat "tüm diğer şartlar" sabit mi bilmiyor. Sen o kafanda oluşanı yaparken dışardan başka bir adam gelebilir ve kavgaya girebilir mesela. İnsan kesin matematiği olan bir varlık değil, başka bir tepki verebilir senin hamlene. Bu bakımdan dövüş sahneleri inandırıcı değil. Matematik dehası bir karakterin dehasını adam döverken, kupon oynarken ve kara para aklarken görüyor olmamız da başka bir sorun zaten. 
 
Deha'nın amacı da konusu da belirsiz yani. İlk bölümden sonra "Tamam, kardeşinin intikamını alacak Devran." dedik. Sonraki bölümde karakter kimliğini açıklayıp, bir de kara parası aklanan mafyaya kendi adıyla göstermelik bir para gönderdi. Pek de zekice değildi sanki. Sonra Devran oyuncak oldu babasının elinde. Sonra birden konumuz Devran babasına benzeyecek mi oldu. İntikam alıyorduk hani? Ne alaka üstelik? İyilik ve kötülük, doğru ve yanlış insanın seçimidir. Ben bölümü izlemeyi bıraktıktan sonra Devran'ı katil yapmışlar bir de. İnsanlar istemedikleri halde ya da iyi bir insan oldukları halde bazı yanlışlar yapabilirler. Bu sonraki seçimlerini kötülük ve yanlışlardan, yasa dışı olmayan bir hayattan yana kullanıp, onların iyi ve doğru insan olmayı seçme statüsünü korumasına engel değildir. Ama sanki senaryo diziyi bir an önce mafya dizisine çevirmek için uğraşıyor. "Yeni bir Çukur yazacağız işte, bizden farklısını beklemeyin" diyor sanki Deha senaryosu. Çukur da bir noktadan sonra mafya ailesini anlatmak yerine, mafya güzellemesi yapan bir dizi olmuştu. Yamaç mafya adamı olup çıkmıştı. Devran da mafya adamı olup çıkacaksa deha meha ne karıştırdınız? Bir kere bir şeyin dehası olmasına gerek yok, zekâsı olan birinin ardına hiçbir polis ve hukuk iş birliği almadan o yola girmesi dahice değil. Sonunda tüm ailesinin de zarar görebileceği çok belli. Kardeşi için bunları yapması çok anlaşılır ama ikinci bölümde kendi adıyla mafyaya para gönderip tüm ailesini mafyaya adeta sunması anlaşılır değil. Anlatabildim mi? Karakterin zekasını sorguluyorsun seyirci olarak izlerken.
 
Bir diğer inandırmayan konu ise karakterin babasına benzemesi endişesi. En basit çıkarımla kardeşini kendi çıkarın için mafyaya kurban etmeyecek biriysen o adam değilsin zaten. Karakterin farklı, ruhun farklı. Kalıtımsal bir olay değil bu. Doktora yapmış birinin şu endişeleri taşıması inandırıcı değil. Gen olarak bile babasından gen almışsa bile (zekâ X kromozomu ile aktarılır ayrıca) gen havuzu babasınınki ile aynı değil. Çünkü annesinin de genlerini taşıyor ve vücudunda annesinin genlerinin katılımı ile babasınınkinden farklı bir gen havuzu var (Geçen hafta bir arkadaşımız da yazmıştı ama ben de hatırlatmak istedim. Biliyorum böyle aşırı erkek yazılmış bir dizi için belki büyük şok bu bilgiler). Bari bunu düşünse Devran. Ama bize illa babasına benzeyecek mi merak edin diyor dizi. Etmiyorum. 
 
Açıkçası dizinin üstüne kurulduğu baba oğul temasında da karakterler arası bir kimya problemi var. Evet, baba oğul kimyaları pek tutmamış. Bunun nedeninin bizzat senaryo olduğunu düşünüyorum. Karakterler öyle kurgulanmış ki Devran'ın İskender ile ilişkisinin alacağı şekli merak etmiyorum. İskender sadece kendi çıkarı için daha çocuk olan oğlunu elinde sahte parayla mafyaya sunmuş bir adam. Çocuk nereye ne için gittiğini, elindekinin sahte para olduğunu bile bilmiyordu. Böyle bir adamla Devran'ın herhangi bir ilişki geliştirmesi kardeşine ihanet olmaz mı? Baba oğul ilişkisi olarak Cesur ile İskender'in ilişkisi daha çatışmalı ve ilgi çekici geliyor. 
 
Gelelim İskender'e... Uğur Polat'ı seyretmeyi çok seviyorum. Harika veriyor karakteri. Fakat karakter kurgularındaki sorun İskender'de de var. İskender şu anki tablo ile pek derin karakter değil. Bazen kötüler de derin yazılır ya İskender öyle değil. Kendisinden başka birini sevmeyen ve herkesi bu uğurda yakabilecek, dolandırıcılık ile yaşayan bir adam. Aysel var ya derseniz onunla ilişkisinin de ne olduğu pek belli değil. Aysel ile arasında tutku ve şehvet var evet ve Aysel de onun egosunu çok doğru yerlerden besliyor. Bunun için Aysel'e ihtiyaç da duyuyor. Aralarındaki aşk ve sevgi mi aynı zamanda bilemiyorum. Aysel onu doğru noktalardan eleştirmeye başlasa o ilişki bu kadar tutkulu olur muydu? Bunu yazma sebebim Aysel'in hala Gülce'yi deli gibi kıskanması. Demek ki o kadar tutku ve şehvete karşın o ilişkide olmayan bir şey var. Bu arada tutku aşkın içinde olan bir şey ve kötü de değil. Fakat bunun dizide anlatılış kalıplarında sıkıntı var ve kadın düşmanlığı içeren bir yanı da var hissine kapılıyorum izlerken. 
 
İmre mesela "her mini etek giyeni eskort sanma" gibi çok güzel bir laf etti. Aferin kız iyi dedin dedim seyrederken. Fakat dizinin kendisi mini etekli ve gösterişli kadınları kara para aklayan, kadın olarak kendinden emin, cesur ve evli/sevgilisi olan erkeklerle ilişki kurmakta beis görmeyen kadınlar olarak veriyor. Sanki böyle gösterişli giyinen kadınlarda bir illegallik vardır ve şunları şunları yapabilirler diyor bizzat dizinin kendisi. Öte yandan kadınlığı baskılanmış ve giyimlerine ve ilişkilerini yaşayış biçimlerine bunu yansıtan ve dürüst yolla hayatını kazanan kadınlara da terk edilen veya edilecek, sıkıcı ve tutkusuz kadınlar olduklarını söylüyor dizi yine. Bu sınıflandırma dizide var. Bu alt metin baştan dizideki bütün kadın karakterlere haksızlık değil mi? Ve bütün bu denilen şeyler hep erkek gözünden. Dizinin senaristi bir kadınken bizi nasıl bu kadar erkek gözüne maruz bırakıyor anlamış değilim. Esme de İmre de Aysel ile Gülce de kendi doğasına, hayatına, bakış açılarına göre yaşayıp davranan kadınlar aslında. Esme baba baskısı şiddeti ile büyümüş ve karakterinde, giyiminde, hareketlerinde bu baskının izleri var. İmre baba baskısı görmemiş, özgür büyümüş bu açıdan ve tercihlerini de bir erkek için değil, bu özgürlüğe sahip olduğu için gönlünce seçmiş. İmre'nin de çekiciliğini ve kadınlığını İskender silah olarak kullanıyor ki, bu da aslında berbat bir erkek gözü. Bizi seyirci olarak Esme ile İmre'ye karşı kodlayan bu erkek gözü. İmre çekicidir, ona dayanılmaz, vs. diye bize fısıldayan İskender ve bunu deme sebebi onu Aysel'in kızı olarak görmesi. 
 
İki kadın karakteri de seviyorum halbuki. Erkek üzerinden kodlamayın bizi yahu. Ben daha Devran karakterinin kendisine inanmamışım. Devran hangi kadını sevecek, hangisini bırakacak merak etmiyorum ve bunu merak etmemin bana o erkek gözüyle söylenmesinden de pek hoşlanmıyorum. Mesela diziyi izlerken Esme'nin veya İmre'nin hikayelerinden de dizi olurmuş diyorum. Esme'nin kendisine baba şiddetiyle ve annesinin baskısıyla dayatılan o zincirlerden kurtuluşunu bize anlatan bir dizi olsaydı merakla izlerdim. Okula gitmesine bu bölümde çok sevindim. Gerçi göremedik orada ne yaptı ama okula dönecek umuyorum. Hukuk okuyup avukat olan bir Esme hayal ettim. Onun kara para mafyasının mağduru olmuş birine avukatlık yaptığını ve bir mafya ağını ortaya çıkardığını hayal ettim. Çok heyecanlı dizi olurdu dedim içimden. İmre'nin de kara para aklama dolandırıcılık ağı içindeyken kendisine farklı bir hayat kurmak istemesini ve içinde bulunduğu ağı ifşa etmesini izlediğim bir dizi hayal ettim. İmre de başında mafya tokmağı ile yaşıyor. Karga gibi adamların tehdidinden kurtulmak isteseydi İmre mesela. Ve hatta sonra bu iki kadın karakter ile daha çekici bir dizi daha hayal ediyorum. İmre'nin avukatı idealist bir kadın avukat olan Esme olsaydı mesela. Of ne güzel dizi olurdu değil mi? Evet, bölüm o kadar sıkıcıydı ki kafamda farklı bir dizi yazdım. Kadın karakterleri çekici dizinin ama dizinin kadına yaklaşımı sıkıntılı. Üstelik senaristin de kadın karakter öldürmeye meyilli olduğu söyleniyor önceki işlerine bakarak. Umalım ki zaten kadın karakter kıtlığı olan dizide bu kadın karakterlere kıymayı düşünmüyordur senarist. 
 
İskender diyorduk ona dönelim. İskender hala basit oyunlar peşinde bir adam. Böyle bir adam bu kadar zaman içinde bulunduğu dünyanın içinde patronlardan biri olabilirdi, o kadar parayla paravan için bile olsa gerçek bir iş çoktan kurmuş olabilirdi. Ama bu çalışmayı gerektirir ve İskender dolandırmayı seviyor gibi. Gerçek iş kurayım, şunu yapayım, patron olayım bu dünyada gibi düşünceleri yok. Hala kurnazlıkla işini yürütüyor. İskender böyle bir karakter olabilir. Yani zaten öyle bir İskender yazmak istiyor olabilirler. Fakat bu karakteri izlemeyi sevdiğin kötü karakter yapacak derinlikte olmaktan çıkarıyor. Uğur Bey harika oynuyor. Sorun karakterin kurgusunda ve şu an sadece kötü ve çocuklarını bile harcamakta sakınca görmeyen İskender ile baba oğul etkileşimi heyecanı duymamızın beklenmesi. Bu haliyle Devran'ın böyle bir adamın nesine benzemekten korktuğunu anlamak mümkün değil. Adam onların hayatından çıktığı için hepsi şanslıymış. Ben bu karakter ile ilgili ne beklemeliyim mesela? Karakterler ile ilgili beklentimiz ne olmalı sorunu Devran ile ilgili de var. Senaryonun şunu bekle dediği şey de heyecan vermiyor. Çünkü yüzleşmeler çoktan yapıldı, şu an Devran kendi paçasını kurtarmaya çalışıyor daha çok.
 
Erkeklerin arzuları başlıklı birkaç temel içgüdü bazında görüş hariç İskender'de salt kötülük ve kendi çocuklarını kullanma eğilimi dışında gerçek duygular göremiyoruz. İskender'in motivasyonu ne mesela? Neden onları terk ettiği halde yıllarca kendi geçinip giden çocuklarına musallat oluyor? Devran'ı kötülüğe çekmek için bu heves neden? Boran'ı mafyaya sunan kendisi. Aysel'in iki lafıyla kendini aklayacak kadar basit bir adam mı? Bu kadar yıl neden sadece dolandırıcılık, kara para aklama yapmış da daha güvenli bir yaşam kurmamış kendine? Ceylan'ı da kendi yoluna saptırmasının ona ne gibi bir faydası olacak (o yola giriyor gibi senaryo)? Bu soruların cevabı yok. Çünkü İskender sadece kötü. İç dünyası yok. Karakterinin diğer boyutları var mı? Bilmiyoruz şu anda. Hal böyleyken Devran ile bir ilişki oluşacaksa da şu an bu çekici bir seçenek değil ve İskender'in ellerinde Boran'ın kanı olduğu gerçeği de var.  
 
Devran ile atışmalarında ve mücadelelerinde de baba oğul hissini de alamıyorum. Uğur Polat'ın oyunculuğunu izlemek çok keyifli. Ama karakter kurgusunda kötülük ayarı ile babalık ilişkisi ayarının ahengi mi sağlanamamış acaba? Ya da aslında bu adam böyle bir adam. Kimseye babalık hissi beslemeyecek biri. O zaman baba ve oğulları değil konumuz. Farklı bir iyilik ve kötülük savaşı belki? Bilmiyorum düşünüyorum. Fakat bir şekilde konu tatsız ilerliyor ve baba oğul sahneleri de keyif vermiyor. İskender gibi bir adam ile Gülce gibi dürüst bir kadın nasıl evlenmiş mesela? İskender'in Gülce ile ve evdeyken çocukları ile ilişkisi nasılmış? Şu anda karakter sadece kötü olması için yazılmış gibi duruyor. Gülce'nin kocasıymış ve onun çocuklarının babasıymış hissi vermiyor. Asıl sorun bu belki de. Ama Uğur Polat'a sürekli gülen üç kağıtçı adam sahneleri dışında daha derin sahneler de yazılmalı bence. İskender'e farklı notalar katılabilir. Tabii senaristi ben değilim dizinin ama seyirci olarak bu dizide beni daha mutlu edecek şeyleri yazıyorum diyelim.
 
Çok uzattım yazıyı. Toparlamak gerekirse kurguda ve konunun işlenişinde çekmeyen akmayan bir şeyler var diye düşünüyorum. Tatsız bir yemek gibi. Tek tek malzemeler erkeği fazla konmuş olsa da kaliteli. Ama ortaya çıkan yemek lezzetli değil. Bunda da dizinin kimlik, kurgu ve amaç karmaşası yaşamasının etkisi var bence. Kardeşinin intikamı diye başlayıp babaya benzeme endişesine evrilen, adındaki dehayı ilgili karakterde göremediğimiz bir dizi oldu Deha. Mafyatik karakterlerden kamu spotu mesajları dinlediğimiz mafya dizisi olma yolunda da ilerliyor. Halbuki adındaki dehaya yakışır şekilde, belki olaya daha hukuk ve emniyet güçlerinin dahil olduğu bir mücadele ve zekanın gerçekten hissedildiği bir kurgu seyretmek isterdim. Belki de eksik olan mantık dizide. Çünkü mantığa oturmayan şeyler yapıyor karakterler. Tuzak veya oyun olduğunu biliyorsa bunu neden yaptı diyorsun mesela. En basit mantıksal ilişkiyi kuramadığın dizide de dizinin adındaki dehayı göremiyorsun. 
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER