Dijital
kanalların artması ile “TV bitecek mi, günden güne azalıp yok mu olacak, nasıl
bir strateji işine girecekler, onlar da mı paralı olacak?” minvalinde sorulara
maruz kalmıştık ortalama bi’ 5 sene öncesinde. Fakat şimdi geldiğimiz durumda
TV dimdik ayakta iken, dijitalde aranılan “tam anlamıyla” bulunamadı.
Bundan
kaynaklı da yeni bi’ şeyler izleriz umudu ile bakılan dijital artık farklı bi’
iş çıkar mı sorusuna esir oldu. Peki çıkanlar olmadı mı, elbet çok iyi işler
izledik. Ama buradaki ilk baştan beri belirttiğim kasıt, köklü olmasa da
etkileyici bir değişimin olmasıydı. Sorun da tam olarak bu, etkileyici bi’
değişim göremedik. Çıkan çok iyi projeler yanına kâr kalır cinsten oldu. Ve TV
daha da güçlendi…
Hal böyleyken
bazı içerikler “popülerleşti” ve bu popülerlik insanı kutuplaştırmaktan çok
birleştirici oldu. Ben de bunlardan “Sektöre
nefes aldıran içerikler” diye bahsediyorum hep. “Gibi” dizisini bu listenin
başına koysam kimsenin itirazı olmaz diye sanıyorum. Çünkü en iyisi o mu, fikri
üzerinden gitmiyorum, nefes aldırması üzerinden gidiyorum. Sıradanlaşmaktan
kurtarması ile bunu söylüyorum…
Şahsiyet ve Masum…
Bu iki içerik
sıradan mı ki Gibi’yi önce dedin, diyen olursa; haklısınız aslında. Ama kendi
türleri içinde en kaliteli ve değerli dizilerin başından geliyorlar bence. "bence" olmasına gerek yok, görünen köy ortada zaten… Başka işler de var ama ben
direkt asıl konuya geçeyim:
Peki Mahsun J’nin alametifarikası nedir?
İlk olarak
çok iyi ve basit (yanlış anlaşılmasın basitten kastım bilindik konular üzerine)
bir analize sahip dizi. Ve bu analiz çok net bir dille sunuluyor bize.
Daha dizinin
birkaç dakikasında iddiadan para gelirse bankaya borcunu ödeyecek olan Mahsun
birden motorunu çalmaya çalışanlara müdahale ederken mahalleye mülteci
bırakılıyor ve kişi başı milli gelir esprisi ile giriş yapılıyor hikâyeye. Ve
bunlar o kadar "demek için demek" ilkesi ile değil tamamen bize anlatılacak olan
bir kuryenin jigolo olma hikayesine temel oluşturmak için yapılıyor... Kısacası
bir tarafı mizahı anlatım dolu diğer tarafı kurulan dünyanın bitmişliği,
tükenmişliği ile dolu…
Mesela "Artık
her şey üst üste geldi, başlarım böyle fakirliğe, direkt ben Jigolo olacam”
deyip de olmaktansa tesadüfü gelişen olaylar sonucu sürükleniyor bu maceraya
Mahsun. Olmayı kafaya koyduğunda dolandırılması da bu tezimi destekler
nitelikte. Hiç yapmak istemeyeceği bir şeye başlayacak, ama ona bile başlaması
zor oluyor. İyi şeylere ulaşmak zordur ama zora kolaydır ya. Burada ikisi de
zorlayıcı şekilde…
Tabii
Mahsun’u bu yola iten eski sevgilisi, âşık olduğu kadın… Bu içten içe gelen
motivasyon da ara ara onu arayıp da “Bahar Yenge şunu şunu sipariş etti, kesin
ayrılacaklar” lafından sonra onda oluşan umutta gizli.
Her bölümde
atıldıkları maceralar, üstüne koyarak gitmeleri de cabası. Akan hikayesi olsun
her bölüm yeni hikayesi olsun basamak koyar gibi... Karakterize edildiği için
yeni hikayelerdeki karakterler bize daha bir yenilik de sunuyor. Örneğin kurye
olarak gittiği kadın ile Bahar’ın halası arasındaki farka, Napolyon olarak
gittiği kadın ile 4. bölümdeki Sultan
Enişte lakaplı kadın arasındaki farka bakarak bu karakterize lafımı daha iyi
anlayabiliyoruz. Bunlar buzdağının görünen kısmı, başlarına çok büyük belalar
açacakları da belli…
Sadece süresi için daha kısa olmalı gibi
yorumlar vardı. Katıldığım zamanlar olmadı değil. Ama çok mu ciddi? Hayır, kesinlikle değil.
Herkesin
emeğine sağlık. Bu yazı yayınlandığında 5. bölüm gelmiş olacağından herkese
keyifli seyirler dilerim…
Okuduğunuz
için teşekkürler,
Naim.