Kan Çiçekleri: Küsmek "seni seviyorum"dur

Kan Çiçekleri: Küsmek
Küsmek nedir bilir misin?
Küsmek dürüstlüktür.
Çocukçadır ve ondan dolayı saftır,
Yalansızdır.
Küsmek "seni seviyorum"dur,
Vazgeçememektir.
 
NAZIM HİKMET RAN
 
"Çıktım...'' dedi Dilan, annesinin evinde ona derdini ağlarken; ''Hiçbir şey yapmadı...'' Duyduğu cümlenin ağırlığı mı canını en çok yakandı yoksa bir ayağı ileri diğer ayağı geriye doğru çekilirken Baran'ın buna kayıtsız kalışı mı canını daha çok yakmıştı, tartışmaya açık bir konu. Tek bir cümle kursa Baran, Dilan geri dönerdi belki; tartışmak için bile olsa geri dönerdi. Öylece bakakalmakla yetindi sadece; sevdiğini kalbinden, evinden, yuvam dediği yerden gönderirken onu Baran. Dilan'ın "Hani orası benim de evimdi?" Dediği yerde bıraktım ben kalbimi. Elinden elma şekeri alınmış masum bir çocuğun kırgınlığı ile babası vefat etmiş bir kız çocuğunun yalnız kalmışlığı vardı, Dilan'ın titreyen sesinde ve süzülen gözlerinde. İster istemez sorguladı yaşadıklarını, en geçmişten günümüze kadar. Hâlbuki başına gelen onca kötülüğe rağmen bir an bile gitmeyi düşünmemişti o konaktan; ne Baran'a olan sevdasından önce ne de Baran'a olan sevdasından sonra. Belki biraz gönül koymuştu kocasına belki de biraz küsmüştü, Dilan. İnsan ait olduğu yerden nasıl gönderilebilirdi ki? 
 
Yaptığın, söylediğin, savunduğun her şeyde haklı olursun da tek bir cümle ya da hareket seni haksız durumuna düşürür ya, işte Baran'da o konuma geldi kullandığı cümleyle birlikte. İşin kötü tarafı kullandığı cümlenin ağırlığının o kadar farkında değil ki, Dilan'ı nereden yaralandığını bile anlamadan arsız bir şekilde dayandı Sabiha'nın kapısına. Oldu paşam dedim ben de kendi kendime, izlerken ekran başında. Sen git diyeceksin gidecek, gel diyeceksin gelecek bir Dilan yapmışlar çünkü sana. Dünya o kadar senin eksenin etrafında dönüyordu çünkü. Dilan'a "Evimize gidelim." Derken hangi evden bahsettin mesela Baran? Gidersen bir daha gelemezsin dediğin evden mi? Peki, sana herhangi birisi Karabey konağı için gidersen geri dönemezsin diyebilir miydi mesela? Diyemez! Keza ev senin, yuva senin... Demek ki Dilan'ın evi değilmiş o konak. Kaldı ki sen Dilan'ı aslında konaktan değil, evim dediği kalbinden de kovmuş olmadın mı, o cümleyi kurarak? Ben Dilan'ın ağlayarak, yutkuna yutkuna yemek yemeye çalıştığı o anı asla unutmayacağım. Kulağını çekecek biri çıkar elbet Baran ama yanımda olsaydın terlikle kovalardım seni...
 
Bedenleri ayrı ayrı yerlerde olsa da ilk daraldıkları yerde kalpleri aynı yere götürdü Dilan ve Baran'ı: Sahile... Yine, yeniden gururlarından ve inatlarından ödün vermeden teğet geçtiler birbirlerini. "Dönüp baksan sarılırdım." Dedi Baran kendi kendine konuşarak; sarılsan belki geçerdi be Baran dedim bende Dilan yerine, ona cevap vererek. Farkında olmadan kurduğun cümlenin ağırlığını kabul edip özür dilemek bu kadar zor olmasa gerek. Bu kadar mı büyüktü gururun sevdandan, diye sormazlar mı adama? Hâlbuki bir gece öncesinde "O kadar özenirken, korumaya çalışırken, koymaya yer bulamazken onu üzdüm." Diyen sen değil miydin? "Ya ondan vazgeçebileceğime inanıyorsa gerçekten." Diye kuruntuya düşen de yine sen değil miydin? Hepsini koydum kenara, sen kendini her olaya karşı bu kadar güzel ve net yargılamayı başarırken bu kez ağzın dolu dolu özür dilemek neden zor geldi? 


 
"Evimin kapılarını kapattı bana." Demişti Baran için annesine, Dilan. Silseydin gözlerinden süzülen damlaları, sarılsaydın sıkıca içindeki terk edilmişlik hissini yok edercesine; belki o zaman evinin kapılarının aslında ona asla kapanmadığını, senin ondan asla vazgeçmediğini anlardı yeniden, Dilan. Evimize gidiyoruz demek yerine, evimize gidelim mi diye sorsaydın, gelirdi belki Dilan. Kediler seni özledi ne demek Baran? Düğün gecesi kaçırılan, yaşayıp yaşamadığını bile bilmediğin, aylar sonra kavuştuğun, kalbim dediğin kadına özledim demek bu kadar mı zor geldi sana? Yoksa Baran Karabey karısına özledim diyememiş de kediler seni özledi mi diyebilmiş sadece? Allah ta tependen baksın, Baran! 


 
Ben çok fazla detay arsızıyım diyebilirim... 

Baran'ın yatak odasında ayaküstü gözlerini kapamasıyla birlikte gördüğü hayal çok anlamlıydı. Dilan'sız karanlıkta kalışı, sonrasındaysa Dilan'ın gelmesiyle bir güneş doğmuş gibi etrafın aydınlanması detayını çok sevdim. Dilan Baran'ın aydınlık tarafıydı. 

Baran'ın Dilan'la konuşmak için sabah kadar bahçede oturması, sakinleşsin diye onu beklemesi, Dilan'ın her şeye rağmen ona kıyamayıp kendi elleriyle çay yapıp annesi ile göndermesi çok değerliydi. 

Bir aşk bir cebe nasılsın sığarmış, küçük cep albümü ile gösterdi Baran. Albümden ziyade Dilan'ın hiç fark etmeden çekilmiş resimleri çok anlam yüklüydü...

Baran'ın hem Sabiha'ya hem Dilan'a çiçek getirmesi; flört eder gibi sevdiği kadının evine annesi tarafından yemeğe davet edilmesi detayını çok sevdim. 

Dilan'ın aylarca kocasının özlemini yaşayarak kapalı kaldığı evde bu sefer kocasının kollarında uyuması... O evde yemediği, yiyemediği yemeklere inat kocasıyla yemek yemesi özeldi...

Evim dediği yerden, kalbim dediği adam tarafından gönderilirken Dilan, bu kez göğsünde ağladığı bir annesi, gidebileceği başka bir kapısı vardı. Olan biten onu her ne kadar incitse de Hanife'den yediği tokadın sevgi dolu yansımasını yaşadı bu kez Dilan. Artık bir yuvası bir de ona her daim açık olacak kapısı vardı. 

Sabiha'nın bir elmayı ortadan bölüp Dilan ve Baran'a küçük çocuklarmış gibi vermesi koca haftanın en sıcak sahnesi olabilir. Küçük detaylar bazen çok daha güzeldir. 

Baran'ın hayatında Dilan dışında olaylara tarafsız bakıp ona yol yön gösterecek bir kadın modele ihtiyacı vardı. Çocukluğunda bu görevi annesi üstlenmişti. Ben hep keşke ona yol gösteren, sarıp sarmalayan, kalbine dokunan bir ablası olsaydı dedim bu zamana kadar. Belki o zaman her şey onun için daha kolay olurdu. Son zamanlarda Baran'a yol, yön gösterme görevini Sabiha'nın üstlenmesi ve söylediği her cümle ile ona bir şekilde iyi gelmesi bana çok büyük keyif veriyor. İşin ucunda Cevahir değil bir başka etken de olsa Sabiha Baran'ı desteklerdi. Çünkü kendi gördü ve şahit oldu Dilan'ı nasıl sevdiğini ve ne olursa olsun asla ondan vazgeçmediğini. 


 
Velhasıl kelam en nihayetinde inatlaşa inatlaşsa da olsa kucakladı Baran Dilan'ı ve evlerine doğru yol aldılar. Dilan'ın kırgınlığı, Baran'ın kurduğu cümlenin farkında olmayışını anladığı yere kadardı. Sonrasında hissettiği küskünlükten ziyadeydi. Yormak istedi Baran'ı Dilan; zorlamak, biraz naz yapmak istedi. Hakkıydı da bana göre. Dilan, Baran üzerinde sonsuz naz yapma hakkına sahipti. Baran da kusursuz bakmasın artı, o naza sonuna kadar katlanmak zorundaydı.
 
KISA NOTLARIM:
* Dilan'ın, Sabiha için Baran' a "Elinde histen başka ne var?" diye çıkışı ile Baran'ın Dilan'a "Gidersen geri gelemezsin." Demesi ölümüne kapışır. Birbirlerini incitmekte eşitlendiler. 

* Cihan'ın Baran'a "Konuştunuz mu abi yengemle." sorusuna karşılık Baran'ın "Konuşmadık. Konuşmuyor, cezalandırıyor beni..." derken ki yüz ifadesi, kafasını yere eğip yutkunması, verdiği duygu o kadar muazzamdı ki, teşekkür ederim Sevgili Barış...

* Dilan'ın "Baran benden çok çabuk vazgeçti." Demesine ne kadar kızdığımı anlatamam. Bunu düşünmek ve buna inanmak Baran'ın sana olan sevdasına haksızlıktır, Dilan.

* Şimdi siz söyleyin: Dilan yokken kendi evinde, yatak odasına bile giremeyen ve Dilan yokken gözüne bir gram uyku bile girmezken Dilan'ın olduğu evde ayaküstü oturduğu yerde iki parmağına dayadığı kafasıyla uyuya kalan Baran mı evsiz kaldı yoksa Dilan mı? Konu tartışmaya uçsuz bucaksız açık.

* Gül'ün Fırat'a olan tutumunu asla anlamadım anlamayacağım da. Bana zaman ver, duyduklarımı hazmetmem lazım de ama Fırat'a sırt çevirme. Sanki eski Fırat'ı tanımadan ona âşık olmuş gibi öğrendikleri karşısında buz kesilmesi anlamsız. Kendi de sütten çıkmış ak kaşık değil yani.

* Bu hafta kalbimi bıraktıklarımda Fırat var. "Niye sevmedin beni baba?" Dediği yerde bir tarafım Gül'e kızarken bir tarafım Fırat'ı sarıp sarmaladı adeta. En başından bu yana hep savunduğum konudur: o konağın en yalnız çocuğu hep Fırat oldu. 

"Karım ne zaman isterse o zaman gelir Azade Hanım." Diyen Baran, ona o kadar kızmama rağmen gönlümü kazanmayı başardı. Sen hep Azade Hanım de...

* Baran'ın Dilan'ı uyurken kameraya çektiği o flashback sahnesine kalbimi koydum ve bıraktım. O kadar sıcacık o kadar doğal bir sahneydi ki...

* Mutfakta aşk başkadır diyorum ve Baran ve Dilan'ın Sabiha'nın evindeki kahvaltı hazırlama sahnesine çokça kalp bırakıyorum. 

* Son olarak Baran'ın Dilan'ın arkasından balkona çıkıp şarkı söylemesine yükselmek istiyorum. Binlerce kalp... 199. Bölümde düeti ilk duyduğumuzda bölüm yorumumda çok beğendiğimi dile getirmiş ve fakat arka fonda müziksiz, çıplak sesle dinlemeyi tercih ettiğimi söylemiştim. Baran çıplak sesle şarkıya başladığında pür dikkat sese kesildim. Sevgili Barış Baktaş'ın o kadar güzel ses rengi var ki, çok yakışmış türküye de. Dinlemek beni çok mutlu etti. Yüreğine sağlık. 
 
Yazan, yöneten, kamera arkası ve önü emeği geçen herkesin yüreğine sağlık. 

Sevginle kalın. 
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER